Her kim bir şeyi görmeden satın alsa, caizdir. Müşterinin, onu gördüğü
vakitte muhayyerliği iptal eden bir şey olmadıkça, görmeden evvel razı olursa
da geri verme hakkı vardır. Görmeden satan kişinin muhayyerliği yoktur.
Görme muhayyerliğini, şart muhayyerliğini iptal eden malı ayıplandırmak, malın elinde iken ayıplanması, bazısını geri vermenin mazur olması, fesh edilemeyen hür etmek ve tabilerinden olan bir tasarruf, veya başkası için hakkı gerektiren bir tasarruf mutlak satış, rehin vermek, kiralamak gibi (şeyler muhayyerliği), görmeden evvel ve sonra da iptal eder.
Başkası için hak gerektirmeyen tasarruflar muhayyerlikle satmak,
musaveme (pazarlık)
yapmak, teslimsiz hibe etmek gibileri gördükten sonra muhayyerliği iptal eder,
görmeden önce iptal etmez.
Kölenin yüzünü, hayvanın yüzünü ve kalçasını görmek yeterli-dir. Et
koyununda dokunmak mutlaka lazımdır. Damızlık (yavru için beslenen)
koyunda, memelerini mutlaka görmek lazımdır. Damgalı değilse kumaşın dışını
görmek yeterlidir. Eğer damgalı ise alame-tini görmek yeterlidir. Odaları
müşahede edilmezse de binanın içini görmek yeterlidir. İmamı Züfer'e göre
odaların görülmesi mutlaka lazımdır, fetva bugün bunun üzerinedir.
Mebiin bir kısmını görse, geri kalanını gördüğü vakitte muhayyerliği
vardır. Numune ile arzedilen kileli ve tartılı şeylerde bazısını görmek
tamamını görmek gibidir. Yenilen şeylerde tatmak lazımdır.
Satın almaya veya teslim almaya vekil olanın görmesi yeter-lidir. Elçinin
görmesi yeterli değidir. İmameyne göre elçi de vekil gibidir.
Körün satın alması ve satması sahihtir. Satın alınca muhayyerliği
vardır. Mebi'e tutmakla, koklamakla veya tatmakla bunlarla bilinen yerlerde
muhayyerliği düşer. Akar, kör olana vasfedilir.
Her kim iki kumaştan birini görüp ikisini satın alsa, sonra diğerini
ayıplı olarak görse, her ikisini alması veya geri vermesi hakkı vardır. Tekini
geri verme hakkı yoktur.
Her kim bir şeyi görse, sonra onu satın alsa ve onu değişmiş bulsa
muhayyerdir. Eğer böyle değilse muhayyer olmaz. Değişiklik hakkında satan ve
alan ihtilaf etseler, söz satıcının dediğidir. Eğer görmek hakkında ihtilaf
etseler, müşterinin dediğidir.
Her kim Hint
kumaşı bağı (deste)
satın alsa, ondan bir kumaş satsa veya hibe etse ve teslim etse, (yine
de) bir ayıptan dolayı kumaş bağını geri verme hakkı vardır. Görme veya şart
muhayyerliğinden dolayı geri verme hakkı yoktur.
AYIP MUHAYYERLİĞİ
HAKKINDA BİR FASIL
Mutlak satış, mebiin selametini gerektirir. Satın
aldığı şeyde bir ayıp bulanın, onu geri çevirme hakkı vardır. Veya onu tam
ücreti ile alma hakkı vardır, mebii yanında tutup ücretini noksanlaştırma hakkı
yoktur. Ancak satanın rızası ile
müstesnadır.
Tüccarların katında ücretin noksanlığını gerektiren şeyler ayıptır.
Kölenin kaçması, şayet sefer mesafesinden aşağıya, küçük, akleden çocuktan olsa
da ayıptır. Hırsızlık yapması, yatağa işeme-si, büyük kölede başka bir ayıptır.
Şayet küçüklüğünde kaçsa, çalsa veya yatağına işese, sonra müşterinin yanında
küçüklüğünde iken bunları tekrar yapsa, bu sebeble onu geri verir. Şayet bunları buluğunda iken müşterinin yanında
tekrarlasa, bu sebeble onu geri veremez.
Delilik mutlak olarak ayıptır. Şayet küçüklüğünde delirse, müşterinin
yanında bunu küçüklüğünde veya büyüklüğünde tekrar etse, bu sebeble onu geri
verir.
Ağız kokusu, koltukaltı kokusu, zina etmek ve ondan doğmak cariyede
ayıptır. Erkek kölede ayıp değildir, ancak hastalıktan olursa müstesnadır.
İstihaza görmesi ayıbtır. Aynı şekilde on yedi yaşındaki cariyenin hayız
görmemesi de ayıptır. Daha küçüğünde değildir. Bu durum, cariyenin sözü ile
bilinir. Satıcının yeminden dönmesi buna eklenince, teslim almadan önce veya
sonra cariye geri verilir. Sahih olan budur.
Kafir olmak, köle ve cariyede ayıptır. Aynı şekilde yaşlılık, borçlu
olmak, eski öksürük, gözde kıl ve akıntı olması ayıptır.
Eski bir ayıp, müşterinin yanında diğeri ortaya çıktıktan sonra zahir
olsa, noksanı ile mürâcaat eder. Bir elbise gibi ki onu kesti ve sonra bir
aybını fark etti. Bu durumda geri verme hakkı yoktur. Ancak satan, o şekil de
onu geri almaya razı olursa, bu durumda onun için geri verme hakkı olur. Müşteri
onu satarsa, geri verme hakkı batıl olur.
Eğer kumaşı dikse veya kırmızıya boyasa veya un kavruğunu yağ ile
karıştırsa, sonra aybı ortaya çıksa noksanı ile rücu' eder. Satıcının onu geri
alma hakkı yoktur. Şayet onu, ayıbını gördükten sonra satsa geri dönme hakkı
sakıt olmaz.
Şayet mal karşılığı olmadan köleyi hür etse, veya müdebber yapsa veya
ümmü-veled yapsa sonra aybı belli olsa dönme hakkı sakıt olmaz. Aynı şekilde
satın alınan köle öldükten sonra aybı ortaya çıksa dönme hakkı sakıt olmaz.
Şayet (köleyi) mal karşılığında hür etse veya öldürse, bir şey ile rücu'
edemez. Aynı şekilde yemeğin tamamını veya bazısını yese veya elbiseyi giyse ve
yırtılsa, imameynin hılafına, bir şey ile müracaat edemez.
Şayet yumurta, ceviz, karpuz,
acur, hıyar satın alsa ve onu kırsa bozuk olduğunu görse, şayet bununla
menfaatlenmek mümkün ise noksanı ile müracaat eder, mümkün değilse ücretin
tamamı ile rucu’ eder. Şayet bir kısmını bozuk bulsa ve bu kısım yüz tane
içinde bir ve iki gibi az olsa satış akti sahihtir, eğer böyle değilse akit
fasittir ve ücretin tamamıyla satıcıya müracaat eder. Satın almış olduğu şeyi
satsa ve o şey kendi ikrarı ile olan hüküm sebebiyle ayıptan dolayı kendisine
çevrilse veya yeminden dolayı veya şahitlerden dolayı verilen hükümle kendisine
çevrilse, evvelki satıcıya onu döndürebilir. Şayet mebii kendi rızasıyla kabul
etmişse satıcısına onu döndüremez.
Her kim ki sattığı şeyi teslim alsa, sonra ayıplı olduğunu iddia etse
ücretini vermeye zorlanamaz, belki delil getirir veya satıcısı yemin eder. Şayet müşteri ‘şahitlerim gaibtedir’ derse,
eğer bayisi yemin ederse ücret verilir. Eğer yüz çevirirse ayıb lazım gelir.
Her kim, satınaldığı kölenin kaçtığını iddia ederse evvela müşteri delil
getirir ki köle yanında kaçmış, sonra satıcı yemin ettirilir. Yeminde “Allah’a
yemin olsun ki (kendisi) onu sattı ve teslim etti, halbuki asla kaçmamıştı” der.
Veya “Allah’a yemin olsunki müşterinin, iddia ettiği vecihten köleyi geri verme
hakkı yoktur.” der. Veya “Allah’a yemin olsunki senin yanında asla kaçmadı”
der. Şöyle demez: “Allah’a yemin olsunki muhakkak onu sattım ve onda bu ayıp
yoktu” veya “muhakkak onu sattım ve ona teslim ettim, halbuki şu ayıp onda
yoktu.”
Büyük kölenin kaçmasında, “Vallahi adam çağına ulaştığından beri kaçmadı”
diyerek yemin ettirilir. Kölenin kaçtığına dair müşterinin delili olmadığı
vakitte İmameyne göre satıcı müşterinin yanında kaçtığını bilmediğine dair
yemin ettirilir. İmamı A’zam’ın sözünde ihtilaf edildi. Şayet satıcı (İmameynin) hükmüne göre
yeminden yüz çevirirse, gerideki gibi ikinci bir defa yemin ettirilir.
Karşılıklı teslim aldıktan sonra satıcı “Bunu sana başka biri ile birlikte sattım”
dese, müşteri “Hayır o tek olduğu halde” dese, söz müşterinin dediğidir. Aynı
şekilde, mebiin miktarında ittifak etseler, teslim alınanın miktarında ihtilaf
etseler söz yine müşterinin dediğidir.
Bir akitte iki köleyi satsa ve birini teslim alsa, teslim aldığında veya
diğerinde ayıp bulsa her ikisini geri verebilir veya her ikisini alır. Sadece
ayıplıyı geri çeviremez. Ancak her ikisini teslim aldıktan sonra ayıp ortaya
çıkarsa müstesnadır. Şayet kile ile ölçüleni veya tartı ile tartılanı teslim
aldıktan sonra bir kısmını ayıplı bulsa tamamını geri verir veya tamamını
satınalır. Denildiki bu durum, iki kab içinde değilsedir. Şayet iki kab içinde
iseler bu takdirde iki köle gibidir.
Şayet teslim aldığının bazısı (başkası tarafından) hak edilse, arta kalanı
geri verme hakkı yoktur, elbise bunun hılafınadır. Ayıbı gördükten sonra
satınaldığı hayvanı ilaçlaması ve ona binmesi rızadır. Şayet hayvana, onu geri
vermek için, sulamak için veya mutlak lazım olan yemini satın almak için binse
bu rıza sayılmaz.
Şayet satın alınan kölenin teslim alındıktan sonra eli kesilse veya
satıcı yanında olan bir sebeble öldürülse, geri verir ve ücretini alır. İmameyn
derler ki: hırsız olması ile olmaması arasındaki fazlalık ile veya katil olması
ve olmaması arasındaki fazlalık[1]
ile satıcıya müracaat eder, şayet müşteri satın aldığı vakitte ayıbını
bilmiyorsa böyledir. Eğer bilirse böyle değildir. (Bilirse, razı olarak
almıştır.)
Şayet ellerde tedavül etse en son müşteride eli kesilse, satıcıların
hepsi (sırayla)
birbirlerine müracaat ederler. İstihkak meselesi de bunun gibidir. İmameyne
göre son müşteri kendine satana müracaat eder, ona satan kendine satana
müracaat edemez.
Şayet bütün ayıplardan beri olması şartıyla satın
alsa, ayıpları saymasa da sahihtir. Ebu Yusuf’a göre teslim almadan evvel yeni
olan ayıplar da, beraate dahildir. İmamı Muhammed buna muha-liftir.
[1] Ayıplı iken değeri düşük olur, ayıplı değilse değeri
kıymetli olur, aradaki farkı müşteri talep eder.
< Önceki | Sonraki > |
---|