.

.

Ali Kara - İlim ve İrfan Menbaı

ŞİİLERİN SORGULANMASI....

Fanatik Şiilere birkaç sual...

01 Temmuz 2013 Pazartesi 00:11

Dünkü yazıda “Şia fanatizmi”ne dikkat çekmiş, “Hz. Hüseyin’in temiz adı ve şanlı kıyamı”nı kirli emellerine alet etmeye haklarının olmadığını vurgulamıştım. Bugün konuya farklı bir açıdan devam etmek istiyorum.

Türkiye Şiilerinin lideri Selahattin Özgündüz’ün “Mehdi’nin 1179. doğum yıldönümü” etkinliğindeki sözleri, hakikatlerin anlaşılması için akla bazı sualleri getiriyor. Şöyle ki:
“Hilafet”in tekrar kurulmasını istiyor musunuz? Hilafet kurulur da bir “Ehl-i Sünnet alimi Halife olursa”, itaat eder misiniz?
Kendinize “Ehl-i Sünnet”i mi daha yakın görüyorsunuz, “Şia” içindeki “gulat” fırkaları mı? Sizce, mesela “Nusayri inancı”na sahip olanlar Müslüman mı?
“Ehl-i Sünnet üzere bir devlet” sizi rahatsız eder mi? Afganistan’da ve Suriye’de Ehl-i Sünnet Müslümanların İslam devleti kurmasına niçin yardımcı olmuyor da köstek oluyorsunuz?
“Ehl-i Sünnet Müslümanlara karşı savaşmak” sizin için “cihad” mı, “strateji” mi, yoksa “gaflet ve dalalet” mi? Cihad ise, küfür güçlerine karşı cihad etmezken, Ehl-i Sünnet kâfir mi ki Şiiler cihada çıksın? Strateji ise, Müslümanı öldürmeye varan bir strateji Kur’an’a uygun mu? Gaflet ve dalalet ise, derhal vazgeçmeli değil mi? “Vazgeçtik” deniyorsa, Hizbullah militanlarının ve İran’ın ajanları ile özel kuvvetlerinin Esed’in yanında savaşmaya son vermesi, Şia unsurlarının Esed’e desteğini çekmesi gerekmez mi? Afganistan’da ve Irak’ta yürütülen “kirli oyunlar”a son verilmeli değil mi?
Hz. Ebubekir’e ve Hz. Ömer’e niçin düşmansınız? Bu düşmanlıktan vazgeçtiğinizi ilan eder misiniz? Eğer düşman değilseniz, Şia kitaplarındaki bu iki sahabeyi “put” olarak tanımlayan ifadeleri açıkça reddedebilir, kitaplarınızdan çıkarabilir misiniz? Biz çocuklarımıza seve seve “Hasan”, “Hüseyin”, “Ali” isimlerini veriyoruz. Herhangi biriniz oğluna “Ömer” adını verir mi?
Bu olumsuz tavırla “Müslümanların vahdeti”ni nasıl sağlayacaksınız? Sahi, Müslümanların vahdetini sağlama derdiniz var mı? Varsa, bunu herkesi Şiileştirerek mi sağlayacaksınız?
“İran yayılmacılık yapıyor” diyenlere seslenerek, “İran hangi ülkenin toprağına girdi? Hangi ülkeye yayılmacılık yaptı?” diye soruyorsunuz. Peki, İran’ın Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de yaptıklarına ne demeli? Afrika’da İslam adı altında “Şia propagandası” yapmak da neyin nesi? Mezhebini anlatacağına İslam’ı anlatsana?
Asker gönderip Esed zaliminin yanında Müslümanlara karşı savaşmak, üstelik de sanki onlar Müslüman değilmiş gibi Hz. Hüseyin’in adını kullanarak ele geçirdiğin bölgelerde Müslümanların mallarını talan etmek yayılmacılık değil mi? Yayılacaksan, git gayrimüslim beldelerde İslam’ı tebliğ ederek yayıl ve bari onların da İslamlaşmasına vesile ol!
Türkiye’de ne kadar Şii nüfus var da, “en büyük Şii havzalarından biri”ni kurmak için yoğun bir faaliyet içindesiniz? Alevi dedelerini İran’a götürüp Hamaney’le görüştürmek ne anlama geliyor? Bunlar, “Şah İsmail’in yayılma politikası”nı diriltmek anlamına gelmiyor mu?
“Şii camileri” açarak cemaatinizi ve ibadethanenizi Müslümanlardan ayırıyorsunuz. Buna son vermeyi düşünüyor musunuz? Ehl-i Sünnet bir imamın ardında namaz kılar mısınız? Tahran’a Ehl-i Sünnet Müslümanlar için cami yapılmasına taraftar mısınız?
İslam’ı anarken bile abdest gerekmezken, Şiilik İslam’dan daha mı üstün ki “Şiilik, abdestsiz ağızların telaffuz edeceği bir kelime değil” diyorsunuz? “Şiilik”in Türkçesi’nin “Alevilik” olduğunu söylerken, nazarınızda “Kemalist”, “demokrat”, “Laik”, “bînamaz”, “Şeriat düşmanı” ve bilumum “İslam karşıtı inanç, söylem ve eylem”lerin taraftarı olan bir kısım Aleviler de Müslüman mı? Müslümansa, nasıl ve neye göre?
Sizde Müslümanlara karşı bile kullandığınız “takıyye” imanın şartları arasındayken, “İran benim ülkeme göz dikmişse, yayılmacı, emperyalist emeller besliyorsa, ülkeme saldırıyorsa.... biz İran’la savaşacağız” sözünüze nasıl inanacağız? İnanmamızı istiyorsanız, İran’ın “Şia yayılmacılığı”na, Ehl-i sünnet Müslümanları Şiileştirme faaliyetlerine karşı çıkın; bunu yapabilir misiniz?
Sadece “Müslüman” olmak yetmiyor mu da, “Ben Müslümanım, ben Aleviyim, ben Caferiyim, ben Mehdeviyim” diyerek bunları birlikte söyleme gereğini hissettiniz? Yoksa bu sözler, İslam’ı “Alevilik, Caferilik, Mehdevilik”ten ibaret görme anlayışının bir ürünü mü? Bugünkü biçimiyle “Şiilik”, iddia ettiğiniz gibi, Rasulullah’ın hangi sözünde, Kur’an’ın hangi ayetinde yer alıyor? Bildiğimizin dışında başka bir Kur’an mı var? Allah’tan gelen, Rasulullah’ın tebliğ edip yaşadığı “İslam” mı, yoksa “Şiilik” mi? Yoksa bu ifadeleriniz, içinizde taşıdığınız bir “ideal”in dışavurumu niteliğindeki “Bütün alemin kralıdır Şiilik” sözünüzün gereği mi? Bütün alemin kralı olmaya çalışan, “yayılmacı” olmaz da ne yapar?
Şimdilik bu kadar... Bu suallerin cevapları, aramızdaki “güven sorunu”nu gidermek için de önemli. Cevap bekliyorum.

Cumhurbaşkanını zorda bırakacak gizli görüşme

ŞİİNİN ASIL YÜZÜ (TAKIYYE)

Cumhurbaşkanını zorda bırakacak gizli görüşme

İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ilgili çok çarpıcı bir detay ortaya çıktı. İsrail Ahronot gazetesi, Ruhani'nin 1986 yılında İsrail gizli servisinden bir ajanla gerçekleştirdiği toplantının detaylarını yayınladı.

Taha Dağlı'nın haberi

1986 yılındaki İran-Amerika arasındaki silah satışıyla ilgili diplomatik skandaldan bir süre önce Hasan Ruhani, İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin sağ kolu olarak İran'da görev yapıyordu. İran Parlamentosu başkan yardımcısı ve İran Ulusal Güvenlik Komitesinin üyesiydi. Ruhani 1986 yılında Paris'te çok gizli bir toplantıya davet edildi. Aracı olan kişi İranlı bir işadamıydı.

O dönemde İran'da dini otorite Ayetullah Humeyni, Cumhurbaşkanı ise ılımlı lider Rafsancani'ydi.
Hasan Ruhani, 30 Ağustos 1986 tarihindeki o toplantıya Amerikalı bir diplomatla görüşeceğini zannederek gitmişti. Ancak karşısındaki isim İsrail Başbakanının kontroterör danışmanı Amiram Nir'di.

İran-Irak savaşının devam ettiği yıllardaki o toplantıda, Ruhani karşısındaki kişinin Amerikalı olduğunu düşünerek uzun süren bir görüşme yaptı. Nir'in üzerinde dinleme cihazı vardı. Hasan Ruhani, Humeyni'den duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Amerikalı sandığı İsrailli yetkiliye "Ben şahsen İmam Humeyni'nin dün yaptığı konuşmadan çok büyük rahatsızlık duydum, sanırım bu göreve geldiğinden bu yana yaptığı en sert konuşmaydı ancak bu sizin hatanız, Amerikalılar oturuyor ve bizimle Irak arasında olup biteni izliyor, bize yardım etmiyor, siz sadece İran'dan bir şey alınca yardımda bulunuyorsunuz, aksi takdirde yardım olmuyor" dedi.

Ruhani ayrıca Humeyni için Amerikalı sandığı İsrailli yetkiliye, "Humeyni'nin karakterini analiz ettiyseniz görmüşsünüzdür, ona güçlü bir ses çıkarırsanız, 100 adım geri gider ancak siz hep yanlış yerde duruyorsunuz, ona karşı çok yumuşaksınız, ona hiç güç göstermiyorsunuz" dedi.

Hasan Ruhani, o dönem Humeyni'nin Lübnan'daki İran yanlısı oluşumlara 3 milyon Dolar para gönderdiğini söyledi, "bunu durdurmaya çalıştım ama başarılı olamadım" diye konuştu. Amerikalı yetkiliye "siz Amerika olarak Humeyni'ye diş gösterirseniz, onu ordunuzla tehdit ederseniz, Humeyni sizin elinizi öper ve sonra da kaçar" ifadelerini kullandı.

İsrail gazetesi şu an Cumhurbaşkanı seçilen reformcuların desteklediği ılımlı lider Hasan Ruhani, Amerika'ya "siz Lübnan, Türkiye ve Pakistan'da Humeyni karşıtı propaganda yapmalısınız" önerisinde de bulunduğunu iddia etti.

 

DİYALOĞ SAPIKLIĞI... CAMİ İLE ALAY

Camide Tiyatro Eseri Sahnelendi!

Münih Oda Tiyatrosu sanatçıları, dinlerarası diyalog temalı 'Urban Prayers' (Kentsel Dualar) adlı eseri Mehmet Akif Camisi'nde sergiledi. Yaklaşık dört yüz Alman'ın izlediği gösteride din görevlisi Hüseyin Acar da Kuran okudu.

26 Haziran 2013 Çarşamba 10:20

Almanya’da ilk kez bir cami tiyatro eserine sahne oldu. Münih merkezli bir tiyatro aynı kentteki bir camide dinlerarası diyalog ve hoşgörü temalı bir oyun sergiledi. Münih Şehir Oda Tiyatrosu sanatçıları, Björn Bicker’in yazdığı ‘Urban Prayers’ (Kentsel Dualar) adlı eseri, cemaatinin büyük kısmı Türk olan Mehmet Akif Camisi’nde sergiledi. Caminin toplantı salonunda başlayan oyun, daha sonra mescidinde devam etti. Yaklaşık 400 Alman seyirci oyunun bu bölümünü yerde halı üstüne oturarak izledi.

YEDİ GÜNDE YEDİ İBADETHANE

‘Urban Players’ dinlerarası diyalog, hoşgörü, önyargılar, göçmenlik olgusu ve şehir yaşamı gibi konuları ele alan bir eser. Yedi günde yedi farklı inanca ait ibadethanelerde gerçekleştirilmesi planlanan oyun daha önce bir sinagog ve bir proteston kilisesinde sahnelendi. Oyunun ilk bölümü ‘Diyalog’ adını taşıyor ve Edmund Telgenkaemper, Çiğdem Teke, Steven Scharf, Wiebke Puls ile Stefan Scharf müzikli bir drama sahneye koyuyor. Ana ibadethanede geçen ikinci bölümünde tenor Christopher Homberger bir koro eşliğinde dört eser seslendiriyor. Gösteri öncesi ve sonrası caminin imamı Hüseyin Acar, Kuran’dan ayetler okudu. Dinlerarası diyalog gönüllüsü Meryem Turan, izleyicilere cami hakkında bilgi verirken, gösteri sonunda katılanlara geleneksel Türk mutfağından yiyecek ve içecekler sunuldu.

Pazar, 20 Temmuz 2014 14:03 tarihinde güncellendi

YAHUDİYE CAMİDE SELA - DİYALOG ZİHNİYETİ

Yahudi İşadamı İçin Sela Okundu

DİYALOG  ZİHNİYETİ….

Geçtiğimiz hafta yaşamını yitiren Yahudi işadamı Jack Gabay'ın ölümünün ardından bazı camilerde sela verilmesi Aydın'ı karıştırdı.

 

13 Haziran 2013 Perşembe 10:00

Aydın'ın Köşk ilçesinde pek çok yatırımı bulunan Gabay için Köşk Merkez Camisi ve bazı köylerde sela verilmesinin ardından bazı vatandaşlar, müftülüğe başvurarak "Gayri müslimler için sela verilemez" diye şikayetçi oldu. Konuyla ilgili müftülük tarafından inceleme başlatılırken, Aydın İl Müftüsü Ömer Kocaoğul, gayri Müslimler için sela verilmesinin doğru olmadığını fakat Köşk'te yapılan işin bir duyuru amacıyla iyi niyetle yapıldığını söyledi.

Köşk ilçesinde kuru meyve işletmeleri bulunan Yahudi işadamı Jack Gabay, geçtiğimiz haftalarda geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatını kaybetti. Bunun üzerine Köşk ilçesinde ve bazı köylerde Jack Gabay için sela okutuldu. Gabay'ın cenazesi ise İzmir Altındağ'da kendi inancına göre düzenlenen cenaze töreninin ardından Musevi mezarlığında toprağa verildi. Yahudi işadamının öldüğünü camilerden okunan seladan öğrenen birçok Köşklü işadamı ve köylülerin de İzmir'deki cenaze törenine katıldığı öğrenildi.

Ancak cenazenin ardından bazı vatandaşlar İl Müftülüğü'ne dilekçe verip "Gayrımüslimler için sela verilemez" diye şikayette bulundu. Konu sosyal medyada da tartışma yarattı. Özellikle Facebook'ta konuyu gündeme getiren bazı vatandaşlar, Gabay'ın işletmesi sayesinde pek çok kişinin işe kavuştuğunu ve ilçede çok tanınan biri olduğunu, bu yüzden de ölümünün her koşulda duyurulması gerektiğini vurguladı. Bu görüşe karşı çıkanlar da, kim olursa olsun gayrimüslimlerin ölümünün selayla duyurulamayacağını belirtti.

Jack Gabay'ın ölümünün ardından verlen sela, imamları da böldü. Adını vermek istemeyen bazı imamlar selanın ilan anlamına geldiğini ve bunun bir vefat duyurusu olarak algılanması gerektiğini savunurken, bazı cami görevlileri ise Müslüman olmayan birinin ölümünün dini terimlerle ilan edilemeyeceğini ve yapılanın yanlış olduğunu ileri sürdüler.

İŞTE MÜFTÜLÜĞE VERİLEN DİLEKÇE

Aydın İl Müftülüğü'ne verilen şikayet dilekçesinde, Kuran'dan ayetler örnek gösterildi. Dilekçede şu görüşler yer aldı:

"Geçen Pazar vefat eden İzmir'de ikamet eden Yahudi Jack Gabay'ın selası İslam'ın sembolü olan camimizden verilmiştir. Tevbe suresi 80 ve 84 ayetlerini açıp okuyun. 80. Ayet'te: "(Ey Muhammed) Onlar için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu onların Allah ve Rasülünü inkar etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez" denilmekte 84. Ayette ise: "Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma, onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Rasülüne inkar ettiler ve fasık olarak öldüler" denilmektedir" ifadelerine yer verildi.

MÜFTÜ: ART NİYETLİ OLDUĞUNU SANMIYORUZ

Aydın İl Müftülüğü gelen şikayet dilekçesi üzerine çalışma başlatırken, Aydın İl Müftüsü Ömer Kocaoğul, "Gayri Müslim biri için sela verilmesi doğru değil. Fakat Köşk'te yapılan iş tamamen iyi niyetten kaynaklanıyor. Ölen şahıs Köşk'te bütün çevrelerce tanınan ve bilinen ve saygı duyulan bir kişi. Birçok kamu binasına köylere yardımı dokunmuş bir kişi. Görevlimizde bu şahsın ölümünün duyurulması, ilan edilmesi amacıyla sela verdiğini düşünüyoruz. Kesinlikle art niyetli bir iş olduğunu düşünmüyoruz. Fakat konuyla ilgili inceleme başlattık" dedi.

DEKAN: MÜSLÜMAN OLMAYANA OKUNMAZ

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Dumlu, Aydın'da ölen yahudi işadamı Jack Gabay için okunan selanın, kişinin vefa ettiğini duyurmak amacıyla okunduğunu tahmin ettiğini söyledi. Ancak normal şartlarda müslüman olmayan kiyinin ardından sela verilmediğine dikkat çeken Dumlu, "Dinimizce müslüman olmayan bir kişinin, müslüman adıyla selasının okunması yapılmıyor. Ancak burada verilen sela daha çok, ölümü duyurmak anlamında yapılmış olabilir. Bu tarz durumlarda sela okunacak kişiye biraz daha dikkat edilmeli" dedi.

 

Sayfa 5 - 414

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.