.

.

Ali Kara - İlim ve İrfan Menbaı

HOCALIDA ERMENİ -HAÇLI- ZULMÜ

ERMENİ –HAÇLI- ZULMÜ

Katliamla Övünen Vicdansızlar

1992 yılının 26 Şubat gecesi, Hocalı isimli bir kasaba haritalardan silindi.

25 Şubat 2013 Pazartesi 11:44

Ermeni ordusu, kadın-çocuk, yaşlı-genç ayırt etmeden 613 kişiyi hunharca katletti.

Yirmi bir yıl önce gerçekleştirilen bu insanlık ayıbı birçok ermeni yazar tarafından kaleme alındı.

Zori Balayan 1996 yılında yayımlanan "Ruhumuzun Canlanması" adlı kitabından...

ÇOCUĞU DUVARA ÇİVİLEMİŞLER

"Ben ve Haçatur ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde şahit olduk. Askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi.

Çocuk bağırıyordu. Haçatur çocuğun sesini kesmek için annesinin kesilmiş döşünü çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki çocuğun derisini yüzdük. Saate baktım Türk çocuğu yedi dakika sonra öldü.

Sonra çocuğun cesedini doğrayarak aynı soydan geldikleri köpeklerin önüne attık. Akşam aynı olaya üç kez daha şahit oldum. Türk çocuklarına yaptıklarımdan bahtiyarlık duyuyorum!”

Zori Balayan'ın yazdıkları insan olan herkesin kanının donduracak nitelikte.

“ÖLÜLERDEN KÖPRÜ YAPTIK”

David Herdiyan'ın "Haç Uğrunda" kitabında yazdıkları da Balayan'ıninkinden farksız değil.

Herdiyan ise kitabında şu cümlelere yer veriyor: "Bataklıktan geçmemiz gerekiyordu ancak sabah hava çok soğuktu, biz de kendimize ölülerden köprü yaptık. Ben önce cesetlerin üzerine basmak istemedim ancak Ohanyan bana korkmamamı söyledi. Adımlarıma 9 yaşlarında bir kızın sinesine basarak başladım. Ve böylece bin 200 kişinin üzerinden geçtim."

Cumartesi, 18 Mayıs 2013 11:28 tarihinde güncellendi

İzhar-1

İzhar-1 | Medreseyi Mahmudiyye Ali Kara Hoca

 

Fiil, üç zamandan birisine (mazi, hal, istikbal) vaz'an hey'etiyle delalet eden kelimedir. Fiilin hassaları (hususiyetleri): Gad, sin, sevfe, in, lem, lemma, emir lamı, nehi lası'nın dahil olmasıdır. (Hassa: bir şeyde bulunup, onun dışında hiçbir şeyde bulunmayan özellikler demektir.) Bütün fiiller amildir.Kelime: müfret bir manaya vazolunan lafızdır. Ve üç kısımdır; fiil, isim, harf.İzhar if'al babından mastardır. Açıklamak manasına gelir. İlm-i nahivden bahseden bir kitaptır. İlm-i Nahiv: Mureblik ve mebnilik cihetinden arabi kelimelerin halleri kendisiyle bilinen ilimdir. İlm-i Nahvin Mevzuu: Kelamda vaki olan (geçen) arabi kelimelerdir. İlm-i Nahvin Gayesi: Mureblik ve mebnilikte hata yapmaktan kaçınmaktır. İğrab; bir kelimenin fail, mef'ul vs. olduğunu anlamaya yarayan alametlerdir. Bu alametler kendisinde bulunan kelimeye Mureb denilir. Bazı kelimeler de vardır ki, onlar bu alametleri almaya müsait değildirler. Böyle olan kelimelere de Mebni denir. İzhar; her muribin (arabi ibareleri yanlışsız okumayı ve telaffuzda hata yapmamayı isteyen herkesin) mutlaka bilmesi gereken şeyler hakkında bir risaledir. İzhar üç babtır; amil, mağmul ve amel (iğrab). Birinci bab amil hakkındadır.

Perşembe, 21 Şubat 2013 13:00 tarihinde güncellendi

ALİ KARA HOCA ile BAHAR UMRESİ

Çarşamba, 27 Şubat 2013 15:16 tarihinde güncellendi

CAMİLER ERKEKLERE YASAK MI?

06 Şubat 2013 Çarşamba 01:42
mustafa durdu

 

Bütün Türkiye’de kadınları camiye teşvik etmek, hatta zorlamak, kendilerine farz olmadığı hâlde onları Cuma ve cenaze namazlarına götürmek için Diyanet İşleri Başkanlığı, bünyesinde kadrolaşan Feminist, Mutezileci (Mu’tezilî) ve Fazlurrahmancı tahrifçiler eliyle bir seferberlik başlattı.
Basından takip etmişsinizdir. Ankara, İstanbul, İzmir gibi birçok şehirde müftülükler, kendilerine gelen emirler doğrultusunda otobüslerle kadın toplamaya, onları şehrin mutena camilerine Cuma namazlarına götürmeye başlamışlardı. Gelenler de genelde namazla alakası olmayan sosyetik tipler idi. Fakat dökme su ile değirmen dönmeyeceği için bu uygulama muvakkaten bırakıldı.
Otobüsle kadın cemaat toplama girişimi inkıtaa uğradı, ama camilerin üst katları erkeklere kapatıldı. Bugün Türkiye’nin pek çok şehrinde özellikle büyükşehirlerdeki merkez camilerde hatta mahalle aralarındaki küçük mescitlerde bile erkeklerin üst kata çıkmaları yasak. Yine büyük camilerin bazıları, kadınların Cuma namazına gelme ihtimalleri olduğu için, perdeyle ikiye ayrılmış vaziyette. Neymiş kadınlar oralarda Cuma namazı kılacaklarmış.
Vatandaşlar muztarip, cemaat öfkeli. Cuma günleri camide yer bulamayan cemaat önceleri hiç olmazsa üst katta namazını kılabiliyordu. Şimdilerde üst kat yasaklandığı gibi bazı camilerin yarısı paravanlarla kapatılıp erkeklere yasaklandı. Bütün bu uygulamalar Diyanette yuvalanmış Feministler ve tahrifçilerin çabaları ile yapıldı.
Sonuç, hüsran. Üç beş Feminist dışında kadınların Cuma namazına filan geldiği yok. Camiyle cemaatle ilgisi olmayan, ömründe Caminin kenarından bile geçmeyen Feministlerin hatırına, camilerde fitne çıkarılmak isteniyor.
Tekrar ediyorum: Mahalle mescitlerinde dahi erkek cemaat üst kata çıkarılmıyor. Büyük camilerin bazıları ikiye ayrılmış durumda. Sebeb, oraların Cuma namazı için kadınlara ayrılmış olması. Oysa kadınlardan Cuma namazına gelen yok. Üst katlar ve ayrılan bölümler bomboş duruyor. Erkek cemaat dışarıda soğukta perişan bir hâlde namazlarını kılmaya çalışıyor. Kılınan bu namazda da ihlâs filan kalmıyor.
Fitnenin girmediği tek yer camilerdi. Şimdi camilerde de huzur kalmadı. Müftülükler bu konuda bir şey yapamaz. Zira emir devletten geliyor. Sabık Devlet Bakanı Mehmet Aydın döneminden beri devam eden uygulamanın merkezinde modern tahrifçi ekolü var. Bu ekolün neresi olduğu da cümlenin malumu.
AB Bakanlığı işin içinde. Devlete emri veren de AB’den başkası değil. Diyanet ve müftülükler de emre amade bekliyor. Hayır paraları ile lüks otellerde basın toplantıları düzenleyen, camilerde toplanan paralarla makam arabalarının yakıt paraları karşılanan müftüler ne yapabilir ki! Kendileri o çarkın içine girmiş bir kere…
Müslümanlar kendi mescitlerini mi oluşturmalı yoksa?
Diyanetin gidişi hayra alamet değil. Benden söylemesi. Hükümetin Diyanet konusunda yaptığı tek hayırlı iş, imamların maaşlarını yükseltmek oldu. Yoksa merkezî ezan sistemi aynen devam ediyor. Camilerin mahallelinin hizmetine verileceği, mabetlerin tarihsel misyonlarına geri döneceği konusu tamamen teoriden ibaret kaldı.
Diyanet ne kadar rejimin temsilcisi olsa, ibtida gizli ajanda sahibi olarak tesis edilse bile yine de Müslümanların göz ardı etmemesi gereken bir kurum. Tabii ıslah edilmesi şartıyla.
2010’da otuz yıldır beklenen Diyanet teşkilat yasası yürürlüğe girdi ama değişim müspet mânâda olmadı. Akılda kalanlar, Sayın Başkanın Patriği ziyaret etmesi, televizyonlarda sıklıkla arzıendam etmesi bir de Yargıtayın Cemevleri ile ilgili olarak sorduğu soruya  kurumun yanıt vermesi oldu, o kadar.
Müftülerin halkla bir olma adına yaptıkları şey, siyasîlerin yoğun olarak katıldıkları temel atma ve açılış törenlerinde kurdele kesmekten öteye gidemedi. Bugün Diyanet hangi esaslı probleme çözüm getirdi. Halkın hangi yarasına merhem oldu?
Burada Feminist (kadın ırkçısı) olan ve dindarlığı da bırakmak istemeyenlere şunu söylemek istiyorum: Kadınların dindarı; aile kuran, ailesinin yıkılmaması için çalışan ve çocuklarını İslam’a göre yetiştirendir. Bunları yapmayıp da Feminist olmayı tercih edenlere diyeceğim şey sadece şudur: Allah bu milleti Feministlerin şerrinden korusun!.
SAHTE PEYGAMBER EYLEME GEÇTİ
Pek çok insanın haberi olmadı. Ocak ayı içinde Türkiye’nin pek çok şehrinde hatta ilçe ve kasabalarında eş zamanlı olarak tek merkezden idare edilen birçok program düzenlendi.
Temel teması sözde tasavvuf olan bu programları, kurdukları paravan dernekler ile sahte peygamberin müritleri gerçekleştirdi. Bu yıl onların eylem yılı.
ABD’de bulunan İskender Evrenosoğlu müritleri aracılığıyla Türkiye’de dernekler kurdurmaya başladı. Bunların merkezinde Bursa’daki Tasavvuf Derneği var. Aynı şekilde Konya Tasavvuf Derneği de bu misyonla kurulmuş.
Bursa’da bulunan Tasavvuf Derneği birçok şehirde konferanslar tertip etmiş. Bu programlarda İskender Evrenosoğlu telekonferans yöntemi ile konuşma yapıyormuş. Eş zamanlı olarak Türkiye’nin birçok yerinde program tertip etmişler. Mesela Siirt Kurtalan’daki programı vatandaşlar protesto etmiş. Konya’da Konevi Kültür Merkezinde ise sorunsuz program yapmışlar. Milletin zihnini bulandıracak bu tür programlara belediyelerimizin salon tahsis etmeleri hayra alamet değil.
Peygamberlik (resullük) iddiasıyla ortaya çıkan bu kişi ABD’de yaşıyor. Fakat Türkiye’deki faaliyetleri daha organizeli ve legal bir şekilde hızla devam ediyor.
Burada Diyanet İşleri Başkanlığına iş düşüyor. Fakat Diyanetin, Feminist ve modernist tahrifçilere yaranma manevralarından dolayı bu tür önemli işlere fırsat bulacağını sanmıyorum.
Cumartesi, 18 Mayıs 2013 11:25 tarihinde güncellendi

Sayfa 9 - 414

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.