.

.

Ashabı Kiram

E-posta Yazdır PDF

HALİD BİN VELİD R.A TÜRBESİNE SALDIRI

Halid bin Velid türbesini vurdular

Humus'taki Halid bin Velid Camii ve türbesi dünya Müslümanlarını yürekten yaraladı.

Kan gölüne dönen Suriye'de ordu birliklerinin açtığı ateş neticesinde hasar alan ve ibadete kapatılan Humus'taki Halid bin Velid Camii ve türbesi dünya Müslümanlarını yürekten yaraladı.

İrfan Özfatura'nın haberi

Suriye'yi kan gölüne çeviren Beşşar Esad yönetimi tarihi eserleri de gözden çıkardı.

Çoluk çocuk demeden katliam yapan Beşşar Esad yönetimi, tarihi eserleri de gözden çıkardı. Dün ordu birliklerinin açtığı ateş neticesinde hasar alan ve ibadete kapatılan Humus'taki Halid bin Velid (Radıyallahu anh) Camii ve türbesi dünya Müslümanlarını yürekten yaraladı.

Sükunet günlerinde turist kafilelerinin uğramadan geçmedikleri Halid Bin Velid Camiine son şeklini Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid Han vermiş, bu uğurda hiçbir masraftan kaçınmamıştı. Ecdadımız ayrıca o büyük sahabinin adına yakışan bir külliye yapmıştı.

Kapısında Türk tuğrası olan türbe ve tarihi cami mimari tarzı ile mutlaka korunması gereken bir yapılar arasında bulunuyor. Suriye'de birbirinden değerli camiler, türbeler keyfi bir şekilde bombalanırken başta UNESCO olmak üzere sanat tarihçilerin, mimarların, sivil toplum örgütlerinin sessiz kalmasına bir mana verilemiyor.
Böylesine seviyesiz ve maksatlı bir kıyım sürürken "İslam Cumhuriyeti" adını taşıyan İran'ın kanlı diktatörün arkasında duruyor.

HALİD BİN VELİD KİMDİR?

Resulullah Efendimizin "Seyfullah" (Allah'ın kılıcı) adını verdiği Hazret-i Halid tarihin ender yetiştirdiği komutanlardan biridir. İslam sancağı altındaki ilk zaferini Mute'de kazanır ki emrinde profesyonel askerler değil sadece üç bin gönüllü vardır. Buna rağmen Bizansın 100 bin kişilik eğitimli donanımlı ordusunu dağıtır. O gün elinde 9 kılıç parçalanır.

Huneyn, Tâif, Tebük seferine de katılan Halid bin Velid sadece kuru bir cengaver değil, zarif bir tebliğcidir. Nitekim Efendimizin emriyle Benî Huzeyme kabîlesini İslama çağırır ve gönüllerini alıp onları kazanır. Hâris bin Kâ'b oğulları ile anlaşma sağlar. Müseylemet-ül-Kezzab'ın ordusunu da (Yemâme'de) yener ve Arabistan yarımadasında huzur ve sükunu sağlar.

Hazret-i Ebû Bekir'in Halife olduğu yıllarda İran'a girer ve ünlü Sasani komutanı Hürmüzü yenip Mecusi hakimiyetini kırar, Ecnadeyn Savaşı ile Müslümanlara Suriye kapılarının açar.
Şam'ı feth edince Avrupalılar panik yaşarlar. Haçlılar 240 bin asker ve gönüllüyle Yermük'te toplanır "Medine'ye Medine"ye" diye bağrışırlar. Halid bin Velid onları da yener, İslam alemini büyük bir dertten kurtarır.
Çok mütevazidir. Efendimizin (Aleyhisselam) perçemi şeriflerinden birkaç teli sarığında taşır ve ona göre başarılarının sırrı burada saklıdır.

Vücudunda sayısız kılıç yarası olan Hazret-i Halid çok istemesine rağmen harp meydanlarında kalamaz. "Bu güne kadar ben onu taşıdım şimdi o beni taşısın" diyerek kılıçlarına dayanır, Azrail Aleyhisselamı ayakta karşılar. Son sözü şu olur: "atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip değilim. Atımı, gözü kara bir yiğide verin! Kılıcımı da mezarımı kazmakta kullanın, zira cengaverler kılıç şakırtısından zevk alırlar!"

Türkiye

 

E-posta Yazdır PDF

HAZRETİ MUAVİYE’NİN R.A. BÜYÜK HİZMETİ

TARİHİN ŞEHADETİ İLE…..

 

Muaviye r.a., vaktinde Efendimiz s.a.v in vahiy katipliği yapmıştır.

Kızkardeşi Ümmi Habibe r.anha validemiz, Efendimiz s.a.v ile evlenmiş ve böylece ümmetin annesi olmakla şereflenmiştir. Bu bakımdan Muaviye r.a. bütün ümmetin dayısıdır. Babası Ebu Süfyan’dır. R.a.  yani bunlar ailece Efendimiz s.a.v ile kaynaşmışlar, bir hane gibi olmuşlardır. Bunlar ancak hayırla yâd edilir. Allahu Teala hepsinden razı olsun, şefaatlerine bizleri kavuştursun. Âmîn!

Muaviye r.a. hakkında bir çok müjdeli ve dua içeren hadisi şerif vardır. Bu konuyu daha evvel işlemiştik. Şimdi Hazreti Muaviye’nin r.a. islama yaptığı büyük fetihler ve hizmetlerden birini zikredeceğiz ki, halen daha o hizmetin bütün cihana yayılması ile, islamın bir beldede varlığını anlamaktayız. Yani ezanın yüksekten okunması emrine imtisalen minarelerin yapılması emri.

Abı hayat dergisinin 12. sayısından alıntı yaptığımız kısım aşağıdadır:

 

İlk olarak minare, hicri 58 senesinde ashabı kiramdan Muaviye r.a. ın emriyle, Mısır valisi Mesleme bin Mahled tarafından yapılmıştır. Minareden ilk ezanı Mesleme'nin kardeşi müezzin Serahbil bin Amire okumuştur. (Allah razı olsun.)

 

 

Şimdi iyi düşünelim, bu zatı sevmediğini söyleyen prof. Karaman ve benzerleri, kimin sebeb olduğu bir icraatla, dinini namazını ikame ediyorsunuz?

Kimlerin yaptığı hizmetlerin bereketiyle bu gün din adına bir şeyleri öğrenip yaşaya biliyorsunuz?

Eskilerin kıymetini bilmeyen, onlara dil uzatanlar, Allahu Teala ve diğer mahlukat tarafından lanetlenmektedir. Bu gibi kötü işler ve sözler sebebiyle üzerimize lanet inmekte, bereketsizlik ahlaksızlık imansızlık başını almış gitmiş bir halde işler çığırından çıkmış. Bu bozuk işleri düzeltmekle uğraşacağına zavallı din hırsızı proflar, dinin temeli olan ashabı kirama dil uzatmaktadırlar. Ancak, bunların dillerinin sarkması, Bel’am ibni Bahura’nın heline benziyor…. İbret alsınlar….

 

Salı, 17 Mayıs 2011 17:39 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

PROF. KARAMAN VE TAKİPÇİLERİ HAZRETİ MUAVİYE'YE DAYANDILAR....

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4 /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

Prof Karaman, diyalog gazetesinde yaptığı üst üste açıklamalarla iyice kendini deşifre etti. Gerçekten bu kadarını da beklemiyorduk, demek ki fırsatını bulmuş, ortamı müsait görmüş, ama islamın gerçek sevdalıları ve ilim erbabı mevcut oldukça yaptıkları fitne kendi aleyhlerine dönecektir, biiznillah!

Üç günlük yazılarında bir çok saptırma var, ele alacağımız konuları 15 madde ile tasni ettik. Elimizden dilimizden gelen şekilde cevab vermeye çalışacağız….

Bu sözüyle kasdettiği ilk anlaşılan şey, Hazreti Muaviye’nin r.a. çıkışını tamamen dünyevi sebeblere dayandırmış oluyor… Halbuki durum böyle değildir, ilk çıkışı Aişe validemiz r.anha, Talha ve Zübeyr r.anhuma ve binlerce ashabı kiram yapmıştır. Cemel vakasında Muaviye r.a varmıy dı? Yok… Tarih bilgisi olmayan cahil ve kasıtlı kişiler ancak böyle konuşur…

Şu kitabın açıklaması sizin için bir mana ifade etmezmi?:::

Yadinci ihtilaf: Mü’minlerin emiri Ali r.a zamanında üzerine ittifak olduktan ve onun için bey’at akti tamam olduktan sonradır, evvela Talha ve Zübeyr’in Mekke’ye çıkışıdır. Sonra Aişe, Basra’ya yöneldi. Sonra onunla birlikte savaş oldu. Bu, cemel harbi diye bilinir.

الفتنة في عهد الصحابة - (1 / 297)

( الخلاف التاسع : في زمن أمير المؤمنين علي بعد الاتفاق عليه وعقد البيعة له، فأوّلا خروج طلحة والزبير إلى مكة، ثم حمل عائشة إلى البصرة، ثم نصب القتال معه، ويُعرف ذلك بحرب الجمل،

Bu açıklamalar ilk çıkışı yapanlar içinde kesinlikle Muavi’yenin olmadığını bildiriyor….

Aslında Hazreti Ali r.a., kendisine bey’at etmede erteleme yapan Muaviye’ye karşı harekete geçmiş ve itaat altına almak için şam üzerine yürümüştür. İki ordu Sıffın de karşılaşmışlar ve önce aralarında muhavereler olmuş iş nerdeyse sulha varacakken ibni sebe ve taraftarları iki tarafı savaşa sokan bir hile ile Müslümanları kırdırmıştır.

 

<<<3- Medine'ye gelmiş, yaptığı usulsüzlüğe muhalefet eden bazı genç sahabiler ile Peygamberimiz'in torunu Hz. Hüseyn'i bir odaya hapsettirmiş, başlarına silahlı nöbetçiler koymuş ve şöyle demiştir: "Ben şimdi halka sizin bana bey'at ettiğinizi söyleyeceğim, eğer aksine bir söz söylerseniz nöbetçiler kellelerinizi uçursunlar".>>>

Bu olayın aslı doğuştan günümüze büyük İslam tarihi isimli eserin 310 sayfasında şöyledir:

<< evvel üç kişi Hüseyin bin Ali, Abdulah bin Zübeyr, Abdullah bin Ömer Medineyi terk ederek Mekke’ye gitmişlerdir. Muaviye Mekke ye geçip hac vazifesini ifa etti ve üçünü de yanına çağırttı. Bu üç kişi Muaviye ile konuşmak üzere Zübeyr’i seçtiler. >>>

Sonra aralarında uzun bir konuşma geçer ve Muaviye’den istekleri olan üç şartı söylerler…. Görüldüğü gibi olay Mekke de olmuş ve hapis edilmeleri söz konusu değildir belki, oğlu Yazidin hılafetini kabul etmeleri için tehdit etmiştir.

İnsanların ortasına çıkıp üç kişinin biat ettiğini söyleyen Muaviye (r.a) ye karşı ibni Ömer r.a. şöyle demiştir:

Bu açıklamadan anlaşıldığına göre her nekadar silah zoruyla sıkıştırılmış olsalar da yine hakikatı açıkça söylemişler ve şartlı olarak kabul etmişlerdir. İki tarafın uzlaşması kabilinden olan ve fitnelerin kol gezdiği bir dönemin halini tasavvur edemeyen kısa görüşlü reformcular acaba orda olasaydı ne yapacaklardı, Donkişot gibi isyan mı edeceklerdir. Evvelki isyanların ölümden başka bir şey getirmediği bir ortamda yapılacak şey sadece ıslah ve sulhtur, ehli sünnetin tutumu budur. Zalim idareci karşısında hakkı söylemektir. Fitne çıkartmak değildir.

 

Taftazani, Şerhil Akaid isimli eserde bu konuyu şöyle açıklamıştır:

-----

(والخلافة ثلاثون سنة ثم بعدها ملك وأمارة) لقوله عليه السلام: ((الخلاقة بعدي ثلاثون سنة ثم تصير ملكاً عضوصاً)).

Hılafet, otuz senedir, sonra melik ve imaret (emirlik) olur. Efendimiz’in s.a.v kavli vardır:

“Benden sonra hılafet otuz senedir. Sonra kuvvetlendirilmiş mülk olur.” ----

وقد استشهد علي رضي الله عنه على رأس ثلاثين سنة من وفاة رسول الله صلى الله عليه وسلم، فمعاوية ومن بعده لا يكونون خلفاء بل كانوا ملوكاً وأمراء، وهذا مشكل، لأن أهل الحل والعقد من الأمة قد كانوا متفقين على خلافة الخلفاء العباسية وبعض المروانية كعمر بن عبد العزيز مثلاً، ولعل المراد أن الخلافة الكاملة التي لا يشوبها شيء من المخالفة وميل عن المتابعة تكون ثلاثين سنة وبعدها قد يكون وقد لا يكون.

---Ali r.a., Resulullah s.a.v in vefatı üzerine otuz sene geçince şehid edildi. Muaviye ve ondan sonra gelenler halife olmazlar, belki melikler ve emirler olur.

Bu ifadeler mişkildir, zira imamlardan olan ehli hal ve akt muhakkak Abbasilerin ve bazı mervanilerin (Ömer ibni Abdul Aziz r.a gibi) halife olduklarında ittifak etmişlerdir.

Belki de bundan murad, kendisine muhalefet ve ittibadan meylin karışmadığı kamil hılafetin otuz sene olduğudur, ondan sonra bazen olur, bazen olmaz. -----

Bu açıklamalar da haber verilen bir mucizenin tahakkukudur ve insanların itaat altına alınması gerçeğini ifade eder. Bunu tenkit edip ayıplayacağınıza yapılan işlerdeki faideli şeyleri yazarak vefat eden kişilerin hayırlarını söyleyin emrine tabi olunması lazım gelirdi ama siz rafiziler gibi beşeri hataları ayyuka çıkarıp ashaba yükleniyorsunuz, yazık…. Diğer yazılarınızda delil aldığınız Taftazani r.aleyhin şu net açıklamalarını niçin göz ardı ettiniz???

 

Bu muhaliflerin sayısı öyle az değil on binlerle ifade edilen büyük bir topluluktur, onlar içtihad neticesinde Aişe, Talha Zübeyr ve diğerlerine destek olmuşlardır. Hedef hılafetin yıkılması değil, hazreti Osmanın r.a. katillerinin kısas edilmesidir, işi tam açıklayın. Hılafet meselesi daha sonra gündeme gelmiştir.

Bu açıklamalardan anlaşılan sanki, -oğlun kötü işleri babasından sorulur- gibi bir manadır…

Herkes kendi amelinin hesabını veriri, Yezidin hataları onun boynunadır, onun işini destekleyen onun gibi olur, bunu anlamayan varmı? Ama yazının akışı sanki babasına da işi uzatıyor.

<

Bu hadisi şerif hakkında alimler zayıf demiştir, ancak zayıf hadislerin faziletli amellerde geçerli olduğu herkesçe malumdur ibni Hacer r.a. üç şartla kullanıldığını söyler. Kaldıki ashabın tamamını medh eden bir çok ayet ve rivayet vardır ve rivayetler nerdeyse tevatür olmuştur. O halde bu hadisi şerifi zayıflatarak ne elde etmek istiyorlar???

Muaviye r.a. hakkında Tirmizi hadisinde “Allahım ona hesabı öğret, onu azabtan koru” rivayetini ne yapacaksınız???

Hadisi şerif kitablarının bütün ashabtan yaptığı rivayetler, hepsinin adil olduğunu sözlerinin makbul olduğunu bildirir, üstelik üç asır halkının hayırlı oldukları hakkında Efendimiz s.a.v şehadet etmiştir, bunları ne yapacaksınız???

 

Taftazaninin bu açıklaması aslında muhalif prof’un aleyhine delildir. Dil uzatmamaya gayret sarfedeceğinize, sevmiyorum demekle, aslında dil uzatıyorsunuz.

 

 

Ashab olmayanların işlerini kimse tenize çıkartmıyorki sen bunu nerden araya sokup işi bulaştırıyorsun. Konu, ashabın (Muaviye ve yanındaki ashab) nefis ve hevasına tabi olmaları zannından onları uzak tutmak, hepsini hayırla anmaktır, hüküm vermek değil.

 

 

Ehli beytin inciltilmesine razı değilsin güya peki diğer ashabın inciltilmesi hoşunamı gidiyor, aralarını niçin ayırıyorsun, sevgide ortak değillermi??? Ashabım hakkında dilinizi tutun, onları hedef edinmeyin…. Buyrulmadımı, hadisi şerifleri tam alın beştaşilik yapmayın….

 

Şu saçma ifadelere bakın, Allah bu zamane müçtehid bozuntularına akıl ve insaf versin! Ashabı masum sayan kim? Bunu kime karşı kullanıyorsun, git Şiilere söyle onlar imamları masum görüyorlar, onlara lafın yok ehli sünnete kusur buluyorsun, yazık….

Günah işleyen yanlış yapan ashabın rivayet ettiği sahih hadisleri ne yapacağız, kabul etmeyecekmiyiz, onların haber verdiği dini meseleleri inkar mı edeceğiz. Buhari de bütün ashabtan rivayet yokmu, Muaviye r.a. tan rivayet yokmu, Ebu Hureyre r.a. Muaviye r.a. tarafında değimliydi? Onun rivayetleri dinin üçte ikisini hasıl etmiyormu??? Be adam sen ne diyorsun farkındamısın???

 

Ceza verdiklerini kafir veya münafıkmı ilan etmiş yoksa yine beraberinde bulunan ashabım diyerek bağrınamı basmıştır. Günah işleyip savaştan geri kalan üç ashabın boykot edilmeleri ve uzun zaman sonra tevbelerinin kabul edilmesi ne manaya geliyor… Günah adamı dinden çıkartırmı? Ashablıktan edermi??

Dediğin gibiyse o zaman binlerce ashabı da sevmemek gerekir ki bunu hiçbir ehli sünnet alim dememiştir…. Ehli sünnetin kuralı ashabın tamamını sevmek, onları hayırla anmaktır, olaylarına dil sokmamaktır. İmam Şafii r.a. “O bir kan idi, Allah elimizi bulaştırmadı, biz de dilimizi bulaştırmayalım” demiştir. Bundan daha güzel söz varmı????

 

Bu konular ehli sünnet alimleri tarafından net şekilde açıklanmış haklıya (Ali r.a.) haklı, haksıza (MUaviye ve taraftarları) haksız denmiştir, ancak hepsini sevmek te ehli sünnetin alameti olmuştur, bu inceliği anlamayanlar şii rafizi sapıklardır.

İmamı Rabbani k.s. mektubatının bir çok yerinde konuyu detaylı olarak açıklıyor, tenezzül edip bir bakın ve itikadınızı düzeltin. 251. mektub, 266. mektub ve diğerleri.

Rivayetlerin sahih olması, daha düşük olması hadis alimlerinin tasnifiyle asırlarca incelenmiş, sıraya konmuştur. Bunların tertibini kurcalayacak ilim sizini gibi yeni diyalog meraklılarında yoktur.

İmamı A’zam r.a. kitab, sünnetten sonra ashabın kavillerini alır, daha sonra kendisi içtihad eder.. İmamlarımız ashabın sözüne itibar etmiş, kitablarında hepsini övgüyle bahsetmiştir. O zaman en yakın olan imamların başında İmamı A’zam gelir bakın fıkhı ekberde ashab hakkında ne der???

İmamların önüne geçip dinin hassas noktalarına burnunuzu sokmayın, vatikanın emelleri için şiaya çanak tutmayın.

Sonuç olarak derizki:

Ehli sünnetin tesis ettiği nezih itikadı kurcalayanlar, siz önce bozuk mezhebleri sapık şia ve mutezileyi ıslah edin, onların yanlışlarını düzeltin, ehli sünneti bize bırakın. Şianın vazgeçtiği bir yanlışı varmı? Onlar asla kötü itikadlarından vazgeçmiyor da bize ne olacak ki biz hak itikadımızı değiştirelim de onlarla diyalog yapalım. Onlar evvela üç halifeyi kabullensinler, Aişe validemizi ve diğer ashabı kabullensinler de ondan sonra bakarız…..

Bu cevablarımı acele ile yazdım, anlayana yeter…. İşi uzatanlar olursa biz de delilleri uzatırız…..

E-posta Yazdır PDF

VASİYET.....

Normal 0 21 false false false TR X-NONE AR-SA /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:Arial; mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}

Hz. Ali’nin r.a. vasiyeti

Ölüm döşeğinde yatan Hz. Ali’nin vasiyeti neydi? Ölüm döşeğinde yatan Hz. Ali, hangi vasiyette bulundu?

Ölüm döşeğinde Hz. Ali’nin vasiyeti

Mü’min kardeşlerinizle bağlarınızı koparmayın. Birbirinize iyilikte bulunun, birbirinize sırt çevirmekten, aranızdaki ilişkileri koparıp ayrılıklara düşmekten sakının. Günah ve düşmanlık üzere değil, iyilik ve takva üzere yardımlaşın. Allah’a karşı gelmekten sakının.

Hz. Ali’nin vasiyetine kulak verelim

Hz. Ali, hain bir el tarafından yaralandığında oğlu Hz. Hasan ağlayarak yanına girer. Hz. Ali: “Seni ağlatan nedir oğlum?” der. “Nasıl ağlamayayım, sen vefat etmek üzeresin.” der. Hz. Ali: “Yaptığında sana zarar vermeyecek sekiz tavsiyemi ezberle oğlum” der ve sözlerine şöyle devam eder:

“Zenginliğin en iyisi akıl zenginliğidir. En büyük fakirlik de ahmaklıktır. En büyük yalnızlık kendini beğenmektir. En büyük şeref güzel ahlâktır.” Hz. Hasan, “Babacığım bu dört tanesi. Bana diğer dördünü öğret.” dediğinde ise Hz. Ali şöyle buyurur:

“Ahmakla arkadaş olmaktan sakın. Sana faydalı olmak isterken zararı dokunur. Yalancı ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir. Cimri ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o kendisine en çok ihtiyaç duyduğun anda senden uzaklaşır. Fâsıkla, kötü kimse ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o, çok değersiz bir şeye seni satar.”

Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin’e, özetle takvalı olmalarını, namaz kılmalarını, zekat vermelerini, öfkelerini yutmalarını, dost ve akrabalarına ziyarette bulunmalarını, affedici olmalarını, Kur’ân’a bağlı yaşamalarını, komşularıyla iyi geçinmelerini, kardeşleri Muhammed b. Hanefiye’ye iyi davranmalarını vasiyet eder.

ALLAH’IN İPİNE SARILIN, DAĞILMAYIN!

Hz. Ali evlatlarına şu vasiyette bulunur:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Bu, Ebu Talib oğlu Ali’nin vasiyetidir ki, o, Allah’tan başka ilah bulunmadığına, O’nun ortaksız olduğuna, Muhammed’in de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet eder. Puta tapanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere Peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah’tır. Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur.

Böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. Ey Hasan, ey bütün oğullarım ve ey bu yazımın kendisine ulaştığı herkes; Allah’a karşı takvalı olmanızı, ancak Müslüman olarak ölmenizi size vasiyet ediyorum. Hepiniz topluca Allah’ın ipine sarılın, dağılmayın.

Akrabalarınıza bakın. Namazınızı kılın ki, Allah hesabınızı kolaylaştırsın. Yetimlere haksızlık etmekten sakının. Onları dinlemezlik etmeyin. Onlara haksızlık edilmesin. Komşularınıza haksızlık etmeyin. Çünkü onlar, peygamberinizin size emanetidir. Onlar hakkında o kadar vasiyette bulundu ki, biz onları bize mirasçı kılacağını sanmıştık. Kur’ân’ın emirleri dışına çıkmayın. Sizden başkaları sizden önce Kur’ân’la amel etmesin. Önce siz amel edin.

NAMAZINIZA DİKKAT EDİN!

 

Namazınıza dikkat edin. Çünkü o, dininizin direğidir. Rabbinizin Beyt’inden uzak durmayın. Issız kalmasın. Hayatta bulunduğunuz sürece onu ziyaret edin. Eğer onu metruk bırakırsanız, size rahmet nazarıyla bakılmaz. Ramazan ayına dikkat edin. Çünkü o ayda tutulan oruç, Cehennem ateşine karşı bir kalkandır. Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihad etmeye bakın. Zekât ödememezlik yapmayın. Çünkü zekât, Rabbin öfkesini söndürür. Peygamberinizin ashabını da kollayın. Çünkü Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), onlara iyilik yapılmasını vasiyet etmiştir. Yoksullara ve düşkünlere yardımcı olun, onları geçiminize ortak edin.

Mü’min kardeşlerinizle bağlarınızı koparmayın. Birbirinize iyilikte bulunun, birbirinize sırt çevirmekten, aranızdaki ilişkileri koparıp ayrılıklara düşmekten sakının. İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah, azabı şiddetli olandır. Allah, sizi ehl-i beytin şikâyetinden muhafaza etsin. Peygamberiniz, onları sizin üzerinize bekçi kılmıştır. Sizi Allah’a emanet ediyor, size selam söylüyorum. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun.”

Hz. Ali’nin bu vasiyeti bizim için bir yol haritasıdır. Ne mutlu bu yol haritasına uyup istikametten ayrılmayanlara!

E-posta Yazdır PDF

SELMAN-I FARİSİ NİN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

  kainat.jpgSELMAN-I FARİSİ NİN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

       Üç şey beni güldürür, üç şey de ağlatır:

  Ölüm peşinden geldiği halde dünya için uzun emeller besleyenlere, devamlı murakabe altında bulunan gafillere, Rabbinin rızasını mı, yoksa gazabını mı kazandığını bilmeden kahkaha ile gülenlere gülerim.

Beni ağlatan üç husus da şunlardır: Çok sevdiğim Muhammed (s.a.v.) ve onun arkadaşlarından ayrılmak. Ölüm anında karşılaşılacak olan şiddetli korkular. Cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi bilmeden âlemlerin Rabbi olan Allah’ın huzurunda hesap vermek için beklemek.

HAYA DUYGUSUNUNDA KALKMASI

  Allah Teâlâ bir kul için onun kötülüklerinden dolayı onun helakını dilerse, ondan hayâ duygusunu kaldırır. Sen o zaman onu Allah’ın gazabına uğramış olarak görürsün. Allah’ın gazabına uğrayınca da ondan merhamet duyguları sıyrılır. O zaman sen onu, kaba ve insafsız olarak görürsün. Böyle olunca da o cennete riayet etmez olur. O zaman onu, hain ve hainliği başkalarında kabul edilmiş olarak görürsün. O bu duruma düşünce, boynundaki İslam bağı çıkarılır. Yani İslam’ın emir ve yasaklarını dinlemez olur. Artık o, hakikaten mel’un ve herkesçe lanetlenmiş olur.

  Mü’minin dünyadaki durumu, doktorunun derdini ve ilacını bildiği bir hastanın durumu gibidir. Kendisine zararlı olanı ister, doktor onu meneder.

  “Ona yaklaşma! Eğer onu yersen (veya kullanırsan) seni öldürür.” Der. Bu yasaklama, hastanın hastalığından kurtulmasına kadar devam eder. Mü’minin durumu da böyle; hayata diğerlerinden daha çok sevdiği birçok şeyi arzu eder, fakat Allah onlardan onu meneder, onu kendisine, ölüp cennete girinceye kadar yasak eder.

 

İLİMDEN GEREKLİ OLANI AL

  İlim çoktur ömür kısadır. O halde tuttuğun dini yoldan sana gerekli olanı al, kalanını bırak.

  İmkân varsa pazara ilk olarak girmeyiniz, oradan son çıkanda olmayınız. Zirâ orası şeytanın savaş meydanıdır. Sancağını oraya dikmiştir.

  Yüce yaratana gizli asi olup günah işledinse gizli ibâdet et sevap işle. Eğer ona açıktan asi olup günah işlemişsen ona açıkça itaât et sevâba nail ol. Bunlar birbirlerini yok ederler. Açıkçası gizli ibâdet gizli yapılan günahı, açık ibâdette açık günahı yok eder.

Bir sıkıntın olduğunda Rabbini an, bir hüküm vereceğin zaman Rabbini hatırla, bir pay dağıtacağın zaman Rabbini aklına getir.

ŞU HALLER İÇİNDE ÖL

Öleceğin zaman şu hallerin biri içinde öl. Hac yolunda. Allah için savaşta. Rabbinin mescidini tamir ederken. Gücün yeterse bunları yap.

Perşembe, 07 Ocak 2010 15:26 tarihinde güncellendi

Sayfa 1 - 5

  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  3 
  •  4 
  •  5 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.