.

.

E-posta Yazdır PDF

SÜNNETE İTTİBA....

gul.jpgSAHABELERDE SÜNNETE İTTİBA

Hadis alimleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den sadır olan söz, fiil ve takrirlere, yaratılış ahlakı ve gidişata dair her türlü sıfatı sünnet kabul ederler. Ahlak ve davranışlarındaki niteliklerinde peygamberliğinden önceki devresi ile sonrası arasında fark görmedikleri gibi bunlarla şer'i bir hükmün konulup konulmamasını da dikkate almazlar.

Bazı yazarlar şeriat için vacip ve haram nitelikleri ile yetindi ve mendub, mubah ve mekruhu  şer'i hükümler arasından çıkardı. Bazıları da mendub ve mekruhu da kattılar, sadece mubahı çıkardılar. Böylece sünneti teşriiye ve sünneti gayri teşriiye diye ikiye ayırdılar. Muhammed Selim bunlardandır. Bu çok tehlikeli bir genellemedir. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ibadet haricindeki işlerinden şer'ilik sıfatını kaldırmış olduğundan böyle bir genelleme kabul edilemez. Zira Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’den yeme, içme, uyuma, elbiseyi uzatma ve kısaltma konularında varid olan sözlerin bazısı bu işlerin yapılmasını bazısıda yapılmamasını istiyor. Bu durumda bunları teşri'in dışında bırakmak insafa sığar mı? 

Dünya işlerinden olup emir ve yasak ifade eden hadisler hadis kitablarında mevcuddur. Sahabenin, dini emirleri yerine getirmesi de sünnet sayılır ve onunla amel edilip ona müracaat edilmesi gerekir. Onların sözü muteber, amelleri rehber ve huccettir.

Hudeybiyede sahabelerin bağlılığını müşahede eden Urve bin Mesud kureyşlilere şöyle demiştir; "Ey kavmim, vallahi ben bir çok krallar gördüm, heyet olarak Kaysere, Kisraya ve Necaşiye gittim. Vallahi Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabının ona tazim ettiği kadar hiçbir kralın adamlarının tazim ettiğini görmedim…" Yine Hudeybiye sulhünü yenilemek için Medineye gelen fakat olumlu cevap alamayan Ebu Süfyan da Mekkeye vardığında; "Size hepsinin kalpleri tek bir kalbe bağlı bir kavimden geldim" demiştir.

Meymun Bin Mihran radıyallahu anh dedi ki; "EbuBekir radıyallahu anh'a bir dava geldiğinde Allah'ın Kitabına bakar, bulamazsa Sünnetten hüküm verirdi. Eğer Sünnette bulamakta güçlük çekerse ; "Siz Rasulullahın sünnetinden bu hususta bir şey biliyormusunuz?" diye sahabelere sorardı. Sünnette de hüküm bulamazsa insanların en hayırlılarını toplar ve istişare ederdi. Onların görüşleri bir noktada toplanınca da karar verirdi."

Ömer Radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin yaptıklarını sebebini araştırmaksızın aynen yapardı. O Haceri Esved hakkında; "Çok iyi biliyorum ki sen bir taşsın, senin ne zararın olur, ne faydan. Eğer rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin seni öpüp selamladığını görmeseydim bunu yapmazdım."

Rasulullah sallallhu aleyhi vesellem Mekkenin fethi anında  sa'y yaparken müşriklere karşı güçlü görünmeleri için omuzlarını açıp harvele yapmalarını ashabından istemişti. İslam her tarafa hakim olduktan sonra da harvele(remel) yapılması hakkında Ömer radıyallahu anh der ki; "Allah İslamı hakim kılıp küfrü izale ettiği halde neden hala harvele yapılıyor ve omuzlar açılıyor diye aklıma geldi. Fakat böyle olmakla birlikte Rasulullah s.a.v. zamanında yaptığımız bir şeyi asla bırakamayız."

Osman radıyallahu anh Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hayatta iken O'na hizmet ve bağlılıkta nasıl hassas idiyse, vefatından sonra da sünnetine ittibada da o ölçüde titiz ve gayretli olmuştur. Ahkamla ilgili konularda olduğu gibi günlük işlerinde de Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemi kendisine örnek almıştır. Bir defasında Mescidi Nebevinin ikinci kapısında oturup, kesilmiş hayvanın bir kürek kemiğini getirip yemiş, sonra kalkıp namaz kılmış ve şöyle buyurmuştur; "Rasulullah s.a.v. in oturduğu yerde oturdum, Onun yediğinden yedim ve Onun yaptığı gibi yaptım."

Ali Kerremallahu vechehu da bir konuda sünnet varsa bu hususta onunla amel edip kıyası terk yoluna gitmiştir. Mesela; "Eğer din re'y ile olsaydı ben ayakların üstündense  altını meshetmenin daha uygun olacağını düşünürdüm. Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin üstüne meshettiğini bizzat gördüm." Diyerek sünnet karşısında kendi görüşünü terk etmiştir.

Ömer radıyallahu anh'a ;"İnsanlar bugün emniyettedir, o halde niçin seferde namazları kısaltıyoruz?" diye sorulduğunda buyurdu ki; "Bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme ben de sormuştum. Bana; "Bu Allah Azze ve Cellenin sizlere bir ihsanıdır. Allah'ın ihsanını kabul edin" buyurdu."

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Cuma günü minbere çıktığında cemaate; "oturun" buyurur. Bu hitabı henüz yolda iken işiten Abdullah Bin Mes'ud radıyallahu anh bulunduğu yere oturuverir. Bunu öğrenen Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Ona; "Allah senin itaatini artırsın" diye dua etmiştir.

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin kendisine; "Köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları ellerinizin altına vermiştir. Kimin elinin altında böyle bir kardeşi varsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, gücünün yetmediği işi ona yüklemesin…" şeklindeki tavsiyelerine Ebu Zerr radıyallahu anh harfiyen uymak için sahip olduğu iki parça kumaşını hizmetcisiyle paylaşmış, ona ayrı bir kumaş satın almamıştır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in verdiği bey'at esaslarından biri de insanlardan bir şey istememek idi. Bu şekilde bey'at alan sahabiler binekleri üzerinde kırbaçları bile düşse kimseden istemiyor, inip kendileri alıyorlardı.

İbni Ömer radıyallahu anh'e "Ey Ebu Abdurrahman! Biz korku namazı ile hazarda kılınan namazı Kur'anda bulduğumuz halde, sefer namazını onda bulamıyoruz." Denilince; "Biz hiçbir şey bilmezken, Allah bize Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi gönderdi. Biz ancak onun yaptığını yapıyoruz" buyurdu.

Seleme Bin Ekva radıyallahu anh sırf Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem orada namaz kıldı diye sürekli belli bir yerde namaz kılmıştır.

Itban Bin Malik radıyallahu anh bir özrü sebebiyle cemaate gelemez olunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemden kendisi için evinde bir namaz yeri tayin etmesini istemiş, orada namaz kılmasını taleb ederek Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin kıldığı yerde kılmayı arzu etmiştir.

İbni Ömer radıyallahu anh Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Kabe içerisinde nerede namaz kıldığını Bilal radıyallahu anhden öğrenmiş ve orada namaz kılmıştır.

İbni Ömer R.A. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Zu-Tuva denilen yerde geceleyip, sabah olunca namazını kıldığını, guslettiğini ve Seniyyetül Ulyadan Mekkeye girdiğini haber vermiş, kendiside böyle yapmıştır.

İbni Ömer radıyallahu anh Mekke ile Medine arasında Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in gölgelendiği ağaca gidip onu sulamıştır.

İbni Ömer radıyallahu anh Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in öyle yaptığını gördüğü için yakasının düğmeleri çözük vaziyette namaz kılardı.

Cabir Bin Abdullah ikinci bir giysisi olduğu halde sünnete uymak için tek bir giysi ile namaz kılardı.

Enes Bin Malik radıyallahu anh sırf Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem seviyor diye kabak yemeğine iştah duymaya başlamıştır.

Meymune radıyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yemediği yemeği yememiş ve "ben ancak Rasulullahın yediğini yerim" buyurmuştur.

İbni Ömer radıyallahu anh Mekke yolunda devesinin başından tutup çevirmiş ve "Belki devemin ayakları Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin devesinin ayak izlerine basar" demiştir.

Ömer radıyallahu anh Beytullahı tavaf eden cüzamlı bir kadına rastladı. Ona ;"Ey Allahın cariyesi! Eğer evinde oturup başkalarına zararın dokunmasa daha iyi olurdu" dedi. Bunun üzerine kadın derhal oturdu. Bundan daha sonra bir adam gelerek; "Seni tavaftan men eden öldü, haydi tavafa çık" deyince kadın; "Onun dirisine itaat edip ölüsüne asi olacak değilim" dedi.

Hasen elBasri radıyallahu anh der ki; "Allahın dinine göre şahsi kanaatlerinizi ve hevalarınızı bastırın. Dininiz ve nefsiniz için Allah'ın Kitabına kulak verin"

İbni Abbas radıyallahu anh der ki; "Kim Allahın kitabında olmayan ve Rasulünün sünnetinde geçmeyen bir görüş ortaya koyarsa Allah Azze ve Celle ile karşılaştığı gün ondan olması gereken şekilde oraya gelmez."

Talk Bin Ali radıyallahu anh babasından naklen, merfuan bildiriyor; "Ya Ali ! seni re'yden (şahsi görüşle dini yorumlamaktan) sakındırırım. Şüphesiz din Allah'tan re'y ise insanlardandır."

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "Kim din hakkında kendi görüşü ile konuşursa Beni itham etmiş olur"

İbni Abbas Radıyallahu anhden merfuan;"Hevadan sakının. Şüphesiz heva kişiyi kör ve sağır eder"

Za'ferani, İmam Şafii’den; "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin  bir sünnetine rastlayınca ona tabi olun. Başkasının sözüne bakmayın"

"Ümmetimin son demlerinde bir topluluk olacak, onlara öncekilere verilen sevablar kadar sevab verilecektir. Onlar münkeri reddedip fitneci topluluklarla savaşacaklardır." Hadisinde bahselenlerin kimler olduğu İbrahim Bin Musa'ya (Ebu İshak erRazi elFerra) sorulduğunda; "Onlar Ehli Hadistir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şunu yapın şunuda yapmayın buyurdu diye söyleyeceklerdir."

İmam Malik radıyallahu anh Ömer Bin Abdülaziz radıyallahu anh'ın şöyle dediğini naklediyor; "Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bize bir sünnet bıraktı, ondan sonra gelen halifelerde birer sünnet bırakmışlardır. Bu sünnetlere uymak, Allah'ın kitabını tasdiktir, Allah'a itaatin devamıdır, Allah'ın dini üzere güçlü olmaktır. Allah'ın mahlukatından hiç kimsenin bu sünnetleri değiştirme yetkisi yoktur. Onlara aykırı olan hiçbir şey önemsenmez. Kim bu sünnetleri izlerse, o hidayeti bulur. Kim onlara uyarsa muvaffak olur. Kimde onlara muhalefet eder, mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa Allah Azze ve Celle onu döndüğüne döndürür ve Cehenneme yaslar. Ne kötü bir dönüş yeridir Cehennem!"(son cümle için bkz.: Nisa suresi 115)

Hevalarına tabi olanlar, dini şahsi kanaatleri ile yorumlamaya kalkıyor, haramları helal, helalleri haram sayma yoluna gidiyorlar. Buna da aklın yolunu tutmak diyorlar. Allah Ümmeti şerlerinden muhafaza buyursun, tuttukları yolun öncüsü şeytandır. Zira Allah’ın emri karşısında aklıyla(!) kıyasta bulunup sapıtanların ilki odur. Yukarıdaki nakillerimizden onların yanlış bir yol tuttukları ayan beyan ortaya çıkmaktadır.

Sünnetin zıddı heva ve bid'attir. Kişi imanını ancak sünnetlere tabi olmakla tamamlar. Sahabenin sünnete ittibada gösterdikleri titizlik ile ilgili rivayetler naklettiklerimizden çok daha fazladır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin her fiilini taklid hakkında bazıları edebsiz lakırdılar etmektedir. Halbuki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tavır ve davranışlarına benzeme gayreti, O'na karşı muhabbeti artırır, Ona benzemenin bereketine nail olmaya vesile olur. Çeşitli insanların bazı meşhurlara duydukları muhabbetten dolayı aynen onların davranışlarını taklid etmeleri vakıa iken, alemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın Habibini (sallalahu aleyhi ve sellem) her hususta örnek alan kimseyi imanlı bir kimse yadırgayabilir mi?

 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.