.

.

E-posta Yazdır PDF

DELİL ARAYANLARA.... DUYURULUR....

BAKARA SURESİNİN 249. 250. 251. AYETLERİ BİZE BÜYÜK DELİL VE ÖRNEKTİR

Bu ayetlerde cihad etmek için Allah’tan bir lider tayin etmesini isteyen Beni İsraile, gönderilen komutana tabi olarak cihad etmeleri emredilince, önce itiraz ettiler ve komutanı kabullenmediler. Sonra komutan olan Talut’un -su içmeyin- emrini dinlemediler, akıllarına ve nefislerine tabi olup itaatten çıktılar ve şişip oturdular. İşte söz dinlemeyenlerin hali…….

فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي

إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ قَالُوا لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ

بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُلاَقُو اللهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللهِ وَاللهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

“Vaktaki Talut askerlerini yürütüp çıkarınca dediki: Allah sizi bir nehirle deneyecektir. Kim ondan kana kana içerse benden değildir. Ondan kana kana içmeyen bendendir, ancak avuçla içmek müstesnadır. İçlerinden azı hariç hepsi kana kana içtiler. Talut ve beraberinde iman edenler nehri geçince (geride kalanlar) bu gün Calut ve ordusuna karşı bizim takatımız yok dediler. Allaha kavuşacaklarına kanaat getirenler ise: Nice az bir topluluk var ki Allahın izniyle çok kalabalıklara karşı galib gelmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.”

فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ (Vaktaki Talut ordusuyla ayrıldı.) Beldesinden Amelika kabilesiyle savaşmak için ayrıldı. Rivayet edildi ki Talut kavmine şöyle hitap etti. "Benimle birlikte ev yapıp bitirmeyen, ticaret ile meşgul olan, bir kadınla evlenen kimse yola çıkmasın, ancak hiç bir şeyle bağlantısı olmayan gençler gelsin. Neticede onun yanında seksen bin kişi toplandı. Onlarla birlikte yola çıkıp çöl bir araziye geldiler. Kendileri için Allah'tan nehir akıtmasını dilediler. Onlara dedi ki, talep ettiğiniz şeyle Cenabı hak sizi imtihan edecek.

قَالَ إِنَّ اللهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ (Dediki Muhakkak Allah sizi bir nehirle deneyecek.) Sizinle imtihan edenin muamelesi gibi bir muamele yapacak. Zira cenabı hak ilmi ezelisiyle onların durumunu bildiği halde tekrar denemeye tabi tutmaktadır ki ihlaslı olan ile, şüphesi bulunan ayrılsın. Neticede Talut ile birlikte samimi olanlar kalıp Allahın yardımı onlara nazil olsun.

Denildiki, bu imtihanı onlara peygamberleri olan İşmevil (Aleyhisselam) haber verdi. Zira Allahu Teala imtihan edeceğini ona vahyetmişti.

فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ (Her kim ondan içerse.) Her kim nehre ağzını dayayıp kana kana içerse.

فَلَيْسَ مِنِّي (Benden değildir.) Bana bitişik, benimle beraber değildir. Benimle birlikte hareket etmiş sayılmaz.

وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي (Her kim ondan doya doya tatmazsa bendendir.) Tam, doyuncaya kadar yemektir. Yani tadınmak manasındadır.

إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ (Ancak eliyle avuçlayan müstesnadır.) Yani kana kana içmeyip avuçla içenler söz dinledikleri için benimle beraberdir.

فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِنْهُمْ (Azı müstesna diğerleri kana kana içtiler.) Denildiki bunlar yüz on üç kişiydi. Bir avuç su kendisine içmek için ve hayvanına da sulamak için yeterli oldu. Kana kana içenler dudakları karardı, susuzlukları arttı, artık yürümeye takat getiremediler. İşte bu misal, dünyayı ve ahıreti talep edenlerin halini bize açıkca göstermektedir.

فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ (Nihayet Talut ve beraberinde olan müminler nehri geçtiler.) Talut ve beraberinde olan 313 kişi nehri geçtikleri vakitte.

قَالُوا (Dediler.) Fazla içipte geri kalanlar.

لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ (Bu gün bizim için Calut ve ordusuna karşı bir takat yoktur.) Onların sayısı ve kuvveti fazla. Zira onlar silah kuşanmış yüz bin kişi idiler.

قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلاَقُو اللهِ (Allahu Tealaya kavuşacaklarını zannedenler dediler ki.) Bunlar yakınen Allaha kavuşacağına inanan ve Talut ile birlikte nehri geçen üçyüz onüç kişidir. Zan, burada yakıni bilgi manasındadır.

كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللهِ (Nice az bir topluluk var ki Allahın izniyle çok kalabalıklara karşı galib gelmişlerdir.) Allahın iradesi, lütfu, emri ve kolay etmesiyle.

وَاللهُ مَعَ الصَّابِرِينَ (Allah sabredenler ile beraberdir.) Yardımı ile, yönelmesi ile.

وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ 250

فَهَزَمُوهُم بِإِذْنِ اللهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ

وَلَوْلاَ دَفْعُ اللهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الأَرْضُ وَلَـكِنَّ اللهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ 251

250- Calut ve askerlerinin karşısına çıktıklarında şöyle dediler: Rabbimiz üzerimize sabır dök. Ayaklarımızı kaydırma ve o kafir millete karşı bize yardım et.

251- Derken Allahın izniyle onları hezimete uğrattılar. Davud, Calutu öldürdü. Allah ona hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah insan ların bir kısmıyla diğerlerini defetmeseydi dünya bozulurdu. Fakat Allah bütün alemlere karşı lutüf sahibidir.

وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ (Vaktaki Calut ile askerlerine karşı meydana çıktılar.) Onlara karşı durup yanaştılar. Calut, Ad kavminden olan Amelika oğullarının zalim bir kralıydı. Başındaki miğferi üçyüz ölçek ağırlığındaydı.

قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا (Dediler ki Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök.) Bize sabır ve genişlik hibe et. Onu bize bollaştır. Taki üzerimizi kaplasın. Üzerimize bizi günah kirlerinden temizleyecek sabrı bol bol dök.

وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا (Ayaklarımızı sabit kıl.) Kalp kuvveti vererek bizleri sabit eyle. Düşmanlarımıza korku ver.

وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (Kafirler kavmine karşı bize yardım eyle.) Savaşa çıkmadan evvel dua ile Rablerine yönelerek kalplerine sabrın dökülmesini, ayaklarının sabit kalmasını, düşmana karşı kendilerine yardım edilmesini samimi ve temiz bir kalb ile istediler. Burdaki kafirlerden kasıt Calut ve kavmidir, fakat bütün din düşmanları, şeytan ve taraftarları da kastedilebilir.

فَهَزَمُوهُم بِإِذْنِ اللهِ (Allahın izni ile onları hezimete uğrattılar.) Dualarına icabet ederek onlara yaptığı yardımla birlikte düşmanlarını kırdılar.

وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ (Ve Davud, Calut'u öldürdü.) Davudun babası İ’ş, Talut'un askerleri içinde oğullarından altısı ile birlikte bulunuyor idi. Yedinci oğlu olan Davud küçük olup hayvanları güderdi. Allahu Teala vaktin peygamberi İşmevil (Aleyhisselam) a Calutu öldürecek olan kişinin İ’ş oğlu Davud olduğunu vahyetti. Bunun üzerine babasından onu istediler. Davud yolda gelirken üç taşa uğradı. Bunlardan her biri ona çağırıp kendisini taşımasını istedi. Ve ona bizimle Calut'u öldüreceksin dediler. Bunun üzerine Davud taşları çıkınında taşıdı. Savaş vaktinde taşları Calut'a atıp Calut'u öldürdü. Neticede Talut kendi kızı ile Davud'u evlendirdi. Talut ona dediki seni kızımla evlendiriyorum, mülkün uyarısını da ona verdi. Vakta ki mülkün yarısını Davud'a vermek istedi vezirleri işe karışarak dediler ki şayet böyle yaparsan mülkü senin aleyhine ifsad eder. Bunun üzerine Talut vaz geçti ve Davud (Aley hisselam) ı öldürmeye kalktı. Daha sonra hatasını anlayıp pişman olarak mülkün yarısını Davud'a verdi ve kendisi savaşa çıktı. Orada öldü. Bundan sonra mülkün tamamı Davud'a verildi. Rivayet edildiki Talut Davud'u evlendirmeye zorlardı, sonra onu öldürmek istedi. Daha sonra tevbe etti.

وَآتَاهُ اللهُ الْمُلْكَ (Allah ona mülkü verdi.) İsrail oğullarının beyti Makdisin doğusunda ve batısında bulunan hakimiyetini verdi. Daha evvel bu şekilde toplanmamışlardı.

وَالْحِكْمَةَ (Hikmeti verdi.) Peygamberlik verdi. Üzerine Zeburu indirdi. Onda dört yüz yirmi sure vardı.

وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ (Ona dilediğini öğretti.) Sırlardan, zırh sanatından, kuş ve hayvanlar ile konuşmaktan, ve diğer şeylerden dilediğini öğretti.

وَلَوْلاَ دَفْعُ اللهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ (Şayet Allahın, insanların bazısı ile diğer bazısını def etmesi olmasaydı.) Yani insanların bazısı ile diğer bazılarının fesadını men etmeseydi.

لَفَسَدَتِ الأَرْضُ (Elbette yer yüzü fesada uğrardı.) Fesatçılar galib olur, yeryüzü fesada uğrar ve insanların menfaatleri bozulur, ekinlerden, nesilden ve diğer yeryüzünde imar edilen şeylerden olan maslahatlar başı boş kalırdı. Yer yüzünde fesat, ya kafirlerin müslümanları öldürerek memleketleri harabe etmesiyle olur, veya bütün insanları helak etmeleriyle olur.

Denildiki mana: şayet Allahın kafirlere karşı müslümanlara yardımı olmasaydı, elbette yer yüzü kafirlerin fesadı ile, müslümanları öldürmesiyle bozulurdu.

وَلَـكِنَّ اللهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ (Fakat Allahu Teala bütün alemlere karşı büyük lutüf sahibidir.) Zira onları koruyarak faziletli kılıp üzerlerine ihsan etti. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “muhakkak Allahu Teala salih müslüman sebebi ile komşularından olan yüz ev halkından belayı def eder. Sonra bu ayeti okudu."

Bazı haberlerde şöyle gelmiştir. “Şayet huşu' sahibi erkekler, emzikteki çocuklar ve otlayan hayvanlar olmasa elbette üzerinize yağmur gibi azab dökülürdü.”

Hasan-ı Basri hazretlerinden rivayet edildi ki "şayet salihler olmasaydı elbette günahkarlar helak olurdu"

(Bahru-l Ulum Tefsiri, cilt 1, sahife: 436-437-438)

İşte muhterem kardeşlerimiz, bu ayetler halimizi açıkça ortaya koymakta, niyetlerimizin ne kadar sakat olduğunu bize beyan etmektedir.

Gerçekten Allah için yaşayan teslim olan mü’minler herhalde teslim olup neden niçin demezler, emredileni yaparlar. Ama, kendi indi anlayışına göre islamı anlayan ve kendi kaidesine göre insanları sınıflandıran bazı kimseler ise, kendi ölçülerine uymayan durumlarda en samimi oldukları kişileri, hocaları ve hatta velileri bile silip atmakta, dil uzatmakta ve inkar etmektedirler.

Böyle şaşkın kişilerle yola çıkılırmı? Hayır elbette nehirler veya başka bir takım sebeblerle biz de imtihan olacağız ve pirincin taşları ayıklanacak, az da kalsa bu din gerçek ehli sünnet takva zatlar hürmetine zirveye çıkacaktır. Bunun hasıl olması bizim anladığımız demokratik kaidelere göe veya başka usullere göre olmayacaktır, belki Allahu tealanın murad ettiği ve peygamberlerine gösterdiği –sünnetullah- yolu üzere vakı olacaktır.

Tüm kardeşlerimizi, olayların Allahu tealanın muradı olduğunun bilincinde olarak şuurlu hareket etmeye, her işte saklı olan hayırların bereketlerin nasib olmasını taleb ederek tam teslim olmaya davet ediyoruz. İlerde pişman olunacak düşünce ve sözlerden şiddetle sakınmayı da ihmal etmeyiniz….

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.