Ermeni genç
Müslüman oldu
Fransa doğumlu Ermeni Geregory
Vartessian Müslüman oldu. Vartessian Müslümanlığı seçmeden önceki hayatını ve
İslam'a girdikten sonraki hayatında meydana gelen değişiklikleri anlattı.
Ramazanla gelen hidayet
Müslüman olmadan
önceki ismi: Geregory Vartessian olan Cabir, Fransa'da doğan bir Ermeni genci.
Cabir'in hayatı Fas'da Müslümanlarla birlikte geçirdiği bir Ramazan'ın ardından
değişmeye başlamış. Birlikte yaşadığı insanların inançlarına saygı duymak için
oruç tutacak kadar ince bir kalbe sahip olan Cabir, 1 yıl süren araştırmalarının
ardından Müslüman olmaya karar vermiş. Ramazan bizim evlerimize, şenlik, coşku
ve huzur getirirken; Cabir'in kalbine de imanın tohumlarını ekmiş. Bir gece
vakti, yeni Müslüman olan başka bir arkadaşımla hem Cabir'in hidayet öyküsünü,
hem de Fas'da gerçekleştirdiği Ramazan gözlemlerini dinledik. Bu zevkli sohbeti
ilginize sunuyorum…
- Müslüman olmadan önce dindar bir
Hıristiyan mıydınız? İslam'a girmeden önceki yaşamınızdan bahseder misiniz?
Anne ve babam gibi ben de Hıristiyan'dım. Haftada bir gün annem - babam ve
kardeşlerimle birlikte kiliseye gidip ayinlere katılıyorduk. 13 yaşımda kendi
isteğimle Paris'teki bir kilisenin okuluna kayıt oldum ve 2 sene boyunca bu
okulda eğitim gördüm.
- Daha çocuk yaşta olmanıza rağmen
özellikle kiliseye bağlı bir okulda eğitim görmek istemenizin sebebi neydi?
Spora karşı, özellikle de futbola karşı büyük bir ilgim vardı. Paris'teki
kilise okullarında genel olarak spor yapma imkanı çok iyidir. Bu nedenle
babamdan beni bir kilise okuluna kaydettirmesini istedim.
- 2 sene sonunda bu okuldan niçin
ayrıldınız?
Belli bir zaman sonra okul bana sıkıcı gelmeye başladı. Daha fazla özgür olmak
istiyordum. 15 yaşımda kilise okulundan ayrılıp, elektronik eğitimi veren başka
bir okula kaydoldum. Bu okuldaki arkadaş çevrem hiç de iyi değildi,
arkadaşlarımın bir çoğu eroin kullanıyorlardı, ben de kısa bir zaman sonra
eroin kullanmaya başladım. Hayatım artık cehenneme dönüşmüştü, niçin yaşadığımı
bilmiyordum ve bir an önce ölmek istiyordum. Hatta birkaç kez intihar
teşebbüsünde bulundum; fakat başarılı olamadım. 21 yaşıma kadar çok kötü bir
hayat yaşadım. Eroinden kurtulmak istiyordum, bunun için de arkadaş çevremi
değiştirmem gerekiyordu. Fransa'dan ayrılıp İngiltere'ye yerleştim. Önce bir
pizzacıda iş buldum, daha sonra da düzenli olarak tekrar kiliseye gitmeye ve
ayinlere katılmaya başladım. Kilise sayesinde kısa zamanda kötü
alışkanlıklarımdan kurtuldum, daha düzenli bir hayat yaşamaya başladım.
- Müslüman olmadan önce İslam hakkında
neler biliyordunuz? Ayrıca tanıdığınız Müslümanlar var mıydı?
İslam'la ilgili pek fazla bilgim yoktu, fakat Faslı ve Cezayirli iki Müslüman
arkadaşım vardı. Cezayirli arkadaşım dindar biri değildi; fakat Faslı arkadaşım
dindar bir Müslüman'dı.
"ORUÇ TUTAN BİR HIRİSTİYAN"
- Nasıl Müslüman oldunuz? İslam'a giriş
serüveninizi dinleyebilir miyiz?
O dönem İspanyol bir kız arkadaşım vardı. Gezmek için birlikte İspanya'ya
gittik ve 3 hafta kadar İspanya'da kaldık. Bu arada Faslı Muhammed beni
telefonla aradı ve Fas'a davet etti. Kız arkadaşım İspanya'da ailesinin yanında
kaldı, ben de Fas'a gittim. İngiltere'den arkadaşım olan Muhammed, Fas'da bir
köyde yaşıyordu. Köydeki herkes Müslüman'dı, bu nedenle köy bana bir hayli
ilginç gelmişti. Fas'a ulaştığımda Ramazan Ayı'nın başlamasına birkaç gün
kalmıştı. Ramazan girince köylülerin hepsi oruç tutmaya başladı. Köyde
gündüzleri kimse bir şey yemiyordu, ben de bu insanların inançlarına saygı
göstermek için oruç tutmaya başladım.
- Nasıl olur? Müslüman olmadığınız
halde oruç tutmaya mı başladınız?
Evet. Bu insanları çok sevmiştim ve onların ibadetlerine saygı duymam
gerektiğini düşündüm. Ramazan girince köylüler oruç tutmaya başlamışlar ve
köyün havası birden bire değişmişti. Köylüler çok mutluydular; oruç tutmak,
iftar yapmak arkadaşım Muhammed'e ve köylülerine huzur veriyordu. Bu huzuru ben
de onlarla birlikte yaşamak istiyordum. Ramazan başladıktan bir hafta sonra ben
de tıpkı köylüler gibi oruç tutmaya başladım. Muhammed'le birlikte camiye
gidiyorduk, Muhammed namaz kılıyor ben ise caminin içinde düşüncelere
dalıyordum. Camiden tıpkı kilise gibi huzur alıyordum. İslam'a inanmasam da
oruç tutmanın beni değiştirdiğini hissediyordum ve oruç tutmak bana büyük bir
zevk veriyordu. Oruç, gün geçtikçe beni İslam'a daha da ısındırdı ve İslam'ı
daha yakından öğrenmek için Muhammed'in bana verdiği kitapları okumaya
başladım.
"İLK RAMAZAN'I HİÇ
UNUTAMADIM"
- Ramazan siz de nasıl bir etki
bıraktı? Ramazan'la ilgili gözlemlerinizi anlatır mısınız?
Ramazan'ın girmesiyle birlikte köydeki havanın değişmesi, insanların yaptıkları
ibadetten bu kadar yoğun bir şekilde zevk almaları bana oldukça ilginç
gelmişti. Özellikle iftar vakitleri köy şenlik yerine dönüyordu. Evlerde dolu
halde yapılan iftarlar çok eğlenceli geçiyor, ev sahipleri misafirlerini en iyi
şekilde ağırlamak için büyük çaba gösteriyorlardı. Bu köyde yaşadığım Ramazan
bana son derece zevkli gelmişti ve Müslümanlara karşı büyük bir sevgi duymaya
başlamıştım. Ramazan bittikten sonra tekrar çalışmak için İngiltere'ye döndüm.
Köylülerle geçirdiğim Ramazan hiç aklımdan çıkmadı. Bu arada İslam'la ilgili
araştırmalarımı daha da yoğunlaştırdım, fakat kiliseye gitmeye de devam
ediyordum. İnternetten "İslam nedir" başlıklı uzun bir makale
okumuştum, bu makalede İslam'ın İsa Mesih'in getirdiği gerçek Hıristiyanlığın
devamı olduğu belirtiliyor ve Müslümanların İslam'dan önce gelen bütün dinleri
hak olarak gördükleri ifade ediliyordu. Bu durum beni çok etkiledi. İslam'ın
manevi olarak Hıristiyanlıktan çok daha güçlü bir din olduğunu artık
anlamıştım. Daha sonra Kur-an okumaya başladım, daha önce İncil de okumuştum
fakat Kur-an İncil'den daha etkili ve daha gerçekçi bir kitaptı. Ayrıca Kur'an
insanı çok iyi tanıyor ve insanın zaaflarını çok iyi biliyordu. İncil'de bir
çok kıssa var; fakat İncil insanın hayatına kurallar koymuyor. Kur'an ise
insanın hayatını düzenleyen kurallar sunuyor. İslam'ın Allah katındaki gerçek
din olduğunu kabul etmeye başlamıştım; fakat din değiştirmek bana çok zor
geliyordu. Sürekli olarak gittiğim kilisenin papazı bir vaazında konuyu
İslam'dan ve Müslümanlardan açtı. Papaz İslam ve Müslümanlar hakkında çok kötü
şeyler söylüyor ve Batı'da İslam'ın gün geçtikçe yayılmasına bir anlam
veremediğini belirtiyordu. Papazın Müslümanlar hakkında sarf ettiği sözler beni
iyice üzmeye başladı, sonunda vaaz esnasında ayağa kalkıp Müslümanları çok iyi
tanıdığımı, Müslümanların papazın anlattığı gibi insanlar olmadığını söyledim.
Papazla bir süre Müslümanlar hakkında tartıştık, ben daha sonra kiliseyi terk
ettim. Bu olaydan iki gün sonra Muhammed beni aradı ve 5 gün önce Ramazan'ın
girdiğini ve Müslümanların 5 gündür oruç tuttuklarını söyledi. Ben de
Müslümanlar gibi oruç tutmak istiyordum ve artık İslam'a girmeye karar
vermiştim.
- Ne zaman Müslüman oldunuz?
2006 yılındaki Ramazan Ayı'nın 6. günü Müslüman oldum. Muhammed'le birlikte
camiye gittik ve Kelime-i Şehadet getirerek İslam'a girdim.
"ORUÇ BENİ ALLAH'A
YAKLAŞTIRIYOR"
- Başta Oruç olmak üzere İslam'ın
yapılmasını emrettiği ibadetler sizin için hangi anlamlara geliyor?
Müslüman olduğunuzda günde 5 vakit namaz kılıyorsunuz, bu sizin sürekli
Allah'la birlikte olmanızı sağlıyor. Oruç ve namaz insana büyük bir manevi güç
veriyor. Namaz kılarken Allah'ın karşısında eğiliyorum ve ona inandığım
duygusunu daha fazla hissediyorum. Oruç sayesinde de Allah'a yakın olduğumu
hissediyorum ve sürekli ibadet halinde olmak bana büyük bir huzur veriyor.
- Müslüman olmanız çevrenizde nasıl
karşılandı?
İlk zamanlar Müslüman olduğumu insanlarla paylaşmadım. İslam'a girdikten 1 ay
sonra kardeşime, daha sonra da babama Müslüman olduğumu haber verdim. Önce
şaşırdılar, daha sonra İslam'ı araştırmaya, Müslüman olduktan sonra bende
meydana gelen değişiklikleri gözlemlemeye başladılar. Allah'a şükürler olsun
benden 4 yaş küçük olan kardeşim beş buçuk ay önce Kelime-i Şehadet getirerek
Müslüman oldu. Babam da iki hafta önce telefonla yaptığımız görüşmede artık
Müslüman olmayı düşündüğünü söyledi. İnşallah önümüzdeki günlerde o da Müslüman
olur.
- Geçmişte Hıristiyan bir toplumun
içinde yaşadınız. Şu an ise Müslümanların arasında yaşıyorsunuz. Hıristiyan ve
Müslüman toplumların aralarında ne gibi farklar var. Gözlemlerinizi anlatır
mısınız?
Müslümanlar ikram sahibiler ve insani değerlere Hıristiyanlardan çok daha fazla
değer veriyorlar. Batı Kültürü insanlara bencil olmayı, hep kendi menfaatlerini
düşünmelerini öğretiyor. Biz şu an senin evinde misafiriz, sen bize ikramda
bulunuyorsun ve bize ilgi ve alaka gösteriyorsun. Fakat Batı da İnsanlar
birbirlerine ancak belli menfaatler karşılığında ilgi gösterip iyilik
yapıyorlar.
- Müslümanların halini genel olarak
nasıl görüyorsunuz?
Müslüman bir ailede doğanlar, İslam'ı iyi biliyorlar, fakat yaşamıyorlar.
Sonradan İslam'a girenler ise İslam'ı pek fazla bilmiyorlar, fakat İslam'ı
yaşamak için büyük çaba sarf ediyorlar. Müslümanlar olarak bu iki özelliği,
İlim ve takvayı bir araya getirebilirsek sanırım halimiz şu anki durumumuzdan
çok daha iyi olacak.
- Fransa'da İslam'a ilgi hangi
boyutlarda?
Fransızların bir çoğu İslam'dan korkuyorlar. Bunun sebebi ise Fransız medyası,
çünkü Fransız Medyası sürekli olarak İslam'ın aleyhine yayınlar yapıyor.
Medyanın bu tavrına rağmen İslam, Fransa'da şu an en çok ilgi gören din.
Adem Özköse-Gerçek Hayat
YORUM:
Diyalogçulara atfederiz, nasibi olan bir sebele müslüman olur, diyalog deyip laçkalaşmaya gerek yok, ne diyor -islamı takva üzere yaşarsak- şu yeni müslüman anladı da bizim kırk yıllık müslümancıklarımız anlamamış.
< Önceki | Sonraki > |
---|