.

.

Cuma Vaazları

E-posta Yazdır PDF

YEŞİLİ SEVERDİ

 tabut.jpg

> Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
> -Gel seni camiye götüreyim, dedim. Bugün Cuma biliyorsun.
> -Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dedi
> -Biliyorum ama, sebebini gerçekten merak ediyorum.
> -Ne bileyim olmuyor işte, dedi. Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum. Gayri ih...tiyari gülmeye başladım.
>
> -Herhalde şaka yapıyorsun, dedim. Bunun için cami terk edilir mi?
>
> -Ciddi söylüyorum, dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin. Gerçekten öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
>
> -Peki, dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi?
>
>
> -Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum. Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
>
> Onunla konuşmamızdan 2 Ay sonra, kendisinin camide olduğunu söylediler. Hemen gittim. Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı. Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:
>
> -Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin? Hiç sesini çıkarmadı.
> Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.

E-posta Yazdır PDF

KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN...

 

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4

Kur’ân-ı Kerim’de methedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazileti, üstünlüğü bizzat Allahu teâlâ tarafından, Kadir suresinde açıkça bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerim' de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle beyan buyur-maktadır:

"Biz onu (Kuran’ı) Kadir gecesinde in-dirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilirmisin?  Kadir gecesi, bin aydan ha-yırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle me-lekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner du-rurlar.  O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar." (Kadir suresi:1–5)

Yine Rabbimiz teala Duhan suresinde “Muhakkak biz onu (Kuran-ı Kerimi) mü-barek bir gecede indirdik.” Buyurarak, bu gecenin büyüklüğünü ifade buyurmuş olu-yor. Zira hadisi şerifte, “Allahın kelamının (Kuran-ı Kerimin) diğer kelamlara üstün-lüğü, Allah celle celalühü’nün yarat-tıklarına üstünlüğü gibidir.” buyrularak Kuranın üstünlüğü ispat edilmiş oluyor. Onun indirildiği gece de, Kuranın üstünlüğü sebebi ile diğer gecelerden daha üstün olmaktadır.

Kadir gecesi ile ilgili birçok hadisi şerif ve büyüklerin sözleri kitaplarımızda mevcuttur. Onlardan bazıları şöyledir:

Ebu Hüreyre radıyellahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Efendimiz buyurdu ki: “kim Kadir gecesini inanarak ve mükâfatını Al-lahtan bekleyerek ibadet ile ihya ederse, geçmiş günahlarının tamamı affedilir.” (Buhari, Müslim)

İbn Abbas dedi ki: Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kadir gecesi oldumu ara-larında Cebrail'in de bulunduğu Sidretu'l-Münteha'da sakin olan melek­ler ardı arka sına inerler. Beraberlerinde birtakım san-caklar bulunur. Bu san­caklardan biri be-nim kabrimin üzerine, biri Beytu'l-Makdis 'in üzerine, biri Mescid-i Haram'ın üze-rine, biri Turu Sina'nın üzerine dikilir. Ken disine se­lâm vermedik Mümin erkek ve Mümin bir kadın bırakmazlar. İçki içen, do­muz eti yiyen ve zağferana (Mecusilerin kullandıkları sarı boya) bulanan kimseler müstesna."

Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: "Bu gecenin tan vakti ortalığı aydınlatın-caya kadar, şeytan bu gecede dışarıya çıkmaz. Bu gece herhangi bir kimsenin aklına zarar veremediği gibi, herhangi bir fesat da işleyemez, bu gecede hiçbir bü-yücünün büyüsü etki gösteremez,"

El-Ferrâ dedi ki: Yüce Allah, Kadir ge-cesinde ancak mutluluk ve nimet­ler takdir buyurur. Diğer gecelerde ise bunlarla be-raber belalar ve türlü musibetleri de takdir ed­er.

Ubeydullah b. Amir b. Rabia'nın rivayet ettiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöy­le bu-yurmuştur: "Her kim Kadir gecesi akşam ve yatsı namazlarını cemaat ile birlikte kılarsa, artık o kimse Kadir gecesinden payına düşeni almış olur." Bu hadisi es-Sa'lebi Tefsirinde zikretmiş bulunmaktadır.

El-Muvatta'da, Said b. el-Müseyyeb'in şöyle dediği nakledilmektedir: “Ka­dir gece-sinde yatsı namazında (cemaatle birlikte) hazır bulunan kimse o ge­ceden kendi pa-yına düşeni almış olur."

Ali ve Urve dedi ki: “Peygamber (s.a.v) İsrailoğullarından dört kişiden bahsetti. "Bun-lar Allah'a seksen yıl ibadet ettiler. Göz açıp kapayacak bir sü­re dahi O'na isyan etmediler." dedi. Eyyüb, Zekeriya, yaşlı kadının oğlu Hazkiyl ve Yuşa b. Nün'un isim-lerini verdi. Peygamber (s.a.v)'ın ashabı buna hay­ran kaldılar. Ona Cebrail gelerek şöyle dedi: ‘Ey Muhammed! Senin ümme­tin bu kim selerin seksen yıl süre ile Allah'a ibadet edip, bir göz açıp kapaya­cak bir vakit kadar dahi Allah'a isyan etmemiş olmalarına hayret ettiler. Al­lah, senin üzerine bundan daha hayırlısını indirdi, deyip; "Doğrusu Biz onu Kadir gecesinde indirdik" (Kadir s.)’ buyruğunu okudu. Rasûlullah s.a.v. bu­na çok sevindi.”

Mâlik, Muvatta'da İbnu'l-Kasım ve baş-kalarından gelen rivayet yoluyla şöy­le de-mekledir: Kendisine güvendiğim kişileri şöyle derken dinledim: Rasûlullah (s.a.v)'e kendisin den önceki ümmetlerin ömürleri gösterildi. Uzun Ömürleri boyunca başkalarının eriştikleri nin benzerine amel itibariyle ulaşamayacak ları düşüncesiyle ümmetinin ömürlerini kısa bulur gi­bi oldu. Yüce Allah ona Kadir gecesini verdi ve onu bin aydan daha hayır­lı kıldı.

Bir gece nasıl olurda bin aydan daha ha-yırlı olur? Denirse, cevaben: Aynı işin, farklı durumlar sebebiyle farklı hükümlerde olması normaldir. Mesela cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi de-rece daha üstündür. Hâlbuki aslında kılınan namaz her iki durumda da aynıdır. İffetli bir müslümana zina iftirası atana had (seksen kırbaç) uygulanır. Aynı iftirayı Hz. Aişe (r.ah) hakkında söylese, bu küfür olur. Çünkü bu, yüksek bir ilim rahlesi olan Hz. Aişe (r.ah) hakkında bir iftiradır. Hz. Peygamber (s.a.s), onun için, "Dininizin üçte ikisini (Aişe ana-mızı kastederek) şu Hümeyrâ’dan alınız" buyurmuştur. Ona hakaret, ilme, İslam’a, Kuran’a hakarettir. Binaenaleyh bu gibi yerlerde, şekil aynı olmasına rağmen hü-kümler farklı farklı olmuştur. Hakîm olan Ce-nab-ı Hakk'ın maksadı, insanları taata ve ibadetlere çekmektir. Böylece O bazen bir taatın ücretini (sevabını) iki katına çıkarır, bazen on katına, bazen da yedi yüz katına çıkarır. Bunu bazen zamanı açısından, ba-zen da yeri (yani yapıldığı yer) açısından böyle değerlendirir. Bütün bunlardan Cenâb-ı Hakk'ın asıl maksadı, mükellefi ibadete çekmek ve onu, bütün günahların başı olan; dünyaya dalmaktan geri durdurmaktır. İşte bu yüzden Beytullah ve Zemzem diğer yer-lere ve sulara üstün kılınır; Ramazan diğer aylardan; cuma, diğer günlerden; nihayet Kadir gecesi diğer gecelerden efdal kı-lınmıştır.

 

Şimdi o gecede kim üç kez, "Lâ ilahe illallah" derse;

- Biriyle günahları bağışlanır;

- Biriyle cehennemden kurtulur

- Biriyle de, Cenab-ı Hak onu cen-netine sokar.

Gökyüzüne ilk çıkan Cebrail (a.s) olur. O, güneşin önüne kadar çıkar ve iki yeşil ka-nadını açar. O, kanatlarını, o gecenin gün-düzünün bu saatinde açar. Sonra da me-lekleri teker teker çağırır. Böylece hepsi yukarı çıkarlar ve meleklerin nuru ile Cebrail (a.s)’in kanadının nuru birleşir. Bunun üzerine Cebrail (a.s) ve beraberindeki o meleklerin tümü, o gün dua, rahmet ve mü'minler ile Ramazan orucunu, sevabını Allah’tan umarak tutan herkese istiğfarda bulunmak için, güneş ile dünya seması (birinci gök) arasında du-rurlar. O günün akşamında da, dünya sema-sına girerler ve halka halka otururlar. Derken yanlarına, bu semanın melekleri de gelir ve onlara dünyadaki erkek kadın insanları tek tek sorarlar. Hatta "Falanca ne yapıyor, onu nasıl buldunuz" derler. Sidre melekleri de, "O falan-cayı ilk yıl âbid olarak bulmuştuk. Fakat bu yıl bidatçi olarak bulduk. Falanca ise geçen yıl bi-datçi idi, bu yıl âbid olmuş" derler. Bunun üzerine gök melekleri birinciye dua etmeyi bırakır, ikinciye dua etmeye başlarlar. Yine Sidre melekleri, "Falancayı Kur'ân okurken, falancayı rükûda, falancayı secdede bulduk. Bu insanların geceleri ve gündüzleri hep böyle" derler.

Sidre melekleri sonra ikinci göğe çıkarlar ve ta Sidre'ye varıncaya değin, her gökte, birinci gökte yaptıklarını yaparlar. Sidre'ye varınca o, bunlara, "Ey sakinlerim, bana insanlardan bahsedin. Çünkü benim sizde hakkım var ve ben, Allah'ı sevenleri severim" der."

Ka'bûl-Ahbar sözüne şöyle devam eder: "Bu melekler Sidre'ye, dünyadaki erkek-kadın her şahıs, isimleri ve babalarının isimleriyle tek tek sayıp anlatırlar. Sonra da bu haberler cennete ulaşır. Bunun üzerine cennet "Allah'ım, onları çarçabuk bana gönder" diye dua eder. Sidre ve melekleri "Âmin âmin" derler."

Bundan anlaşıldığına göre şimdi biz diyo-ruz ki: Cemaat ne kadar kalabalık olursa, ora-ya rahmetin inişi de o nisbette çok olur. İşte bu yüzden, en büyük kalabalık Arafat'ta vakfede bulunur. Şüphesiz Allah'ın rahmetinin oraya ini şi de, o nisbette çok olur. Aynen bunun gibi, Kadir gecesinde de mukarreb meleklerin bir araya gelip, büyük bir cemaat oluşturmaları söz konusudur. Binaen aleyh o gecede Allah 'ın rahmetinin inişi de o nisbette çok olmuştur. (Tefsiri Kebir: Kadir s.)

 

Salı, 14 Ağustos 2012 17:14 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

HALİMİZ NİCE......

hukuk-1.jpgNEDEN BAŞIMIZA BİR Hz ÖMER GELMEZ?
    Hazreti Ömer (ra) geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmesi muhtemel acıtıcı maniaları bizzat temizlerdi.
Birgün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir sahabinin ayağına çarptı.
     Buna müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.
    Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer, aynı yolda yürürken, rastladığı taşları yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen sahabi de oradan geçiyordu.
    Halife cebinden para dolu bir kese çıkartıp uzattı:   
    - Buyur, bunu harçlık et!
    Sahabi heyecanlandı:
    - Harçlığım var, ya Emire'l-Mü'minin!
    - Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum!
    - İhtiyacım yok.
    - Peki, sen bu sene hacca gitmeyecek misin?     - Gideceğim.
    - Öyle ise bunu al da, yol harçlığı yap!    - Yol haçlığım da var.
    - Biliyorum ki yol harçlığın da var. Fakat ben bu harçlığı, bana olan hakkını helal etmen için vermekteyim.
    Geçen sene bu yolda taşları ayıklarken, ayağımla vurduğum bir taş, yuvarlanıp senin ayağına değmiş; ben de halkımdan birinin ayağına taş vurup acıttığım için üzüntüye kapılmıştım. Beni bu üzüntüden kurtarman ve üzerime geçen hakkını helal etmen için, bu harçlığı vermeyi düşündüm. Alır da hakkını helal edersen, beni huzura kavuşturur, memnun edersin. Biliyorsun kul hakkı başkalarına benzemez!
   
Bu, o günkü devlet reisinden bir misal!
Şimdi bir de o günkü halktan bir numune arz edelim:
    Biliyorsunuz Hazreti Ebu Zerr, komşusunun karnı açken bir Müslüman'ın kendi evinde tok olarak uyumayacağını söylüyor; elinde imkanı olan kimseleri, borç harç içinde inleyen din kardeşlerine yardım etmemeleri halinde, cehennemin şiddetli azabıyla ikaz ediyordu.
    Onun bu iddiasında samimi olup olmadığını anlamak için, bir gün kendisine bir kese dolusu para gönderip, hediye olarak kabul etmesini istediler.
    Ebu Zerr, bu parayı kabul edemeyeceğini, kendisinden daha fakir olanlara vermesi gerektiğini ısrarla söyleyince, parayı getiren köle, "Bunu sen kabul edersen benim hürriyetime kavuşacağımı söylediler" diyerek kabul ettirdi.
    O gecenin sabahında köle tekrar gelerek:
    - Size akşam getirdiğim parayı yanlış yere getirmişim. Başkasına vermem gerekmiş; parayı geri istiyorum dedi.
    Ebu Zerr'in buna cevabı şöyle oldu.
    - Ben komşumun borç harç içinde kıvrandığı bir zamanda, evimde para biriktirip, zevk-u sefa içinde yaşamamın doğru olmayacağına inandığım için, sizin verdiğiniz parayı daha akşamdan fakir ve perişan kimselere dağıttım. Şu anda sana verecek param yoktur!
    İşte bu da o günkü Asr-ı Saadet halkından bir misal!...
Cumartesi, 28 Şubat 2009 09:35 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

Ramazanın son cuması

bayrmnamaz.jpg


 

 

 KADİR GECESİ

 

Muhterem Müslümanlar,

Pek feyizli ve bereketli rahmet ayının veda etmesi gönüllerimizi hüzünlendirirken bin aydan hayırlı kadir gecesinin gelişinin sevincini yaşıyoruz. Bu gece kadir gecesidir. Mübarek olsun.

 

Zaman ve mekânlar kendilerinde meydana gelen önemli olaylarla değer kazanırlar. Kadir gecesini bin aydan hayırlı kılan da yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in bu gece inmeye başlamasıdır.

Pazar, 09 Kasım 2008 09:12 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

Allah ve peygamber düşmanları ile dostluk

kpr_sis.jpgCUMA SOHBETİ:

 

Mücadele Suresi: Ayet: 22

Allah'a ve âhiret gününe inanan hiçbir kavmin, Allah ve Rasûlüne düşmanlık yapanlara sevgi beslediklerini göremez­sin. İsterse bunlar babaları, yahut oğulları, yahut kardeşleri, ya­hut soydaşları olsa bile. İşte bunlar, kalplerine İmanı yazmış ol­duğu ve kendilerini katından bir ruh İle desteklemiş okluğu kim­selerdir. Hem de onları orada ebediyyen kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Allah da onlar­dan razı olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. İşte bun­lar Allah'ın hizbidir. Haberiniz olsun, muhakkak ki Allah'ın hiz­bi, umduklarına kavuşanların ta kendileridir.

 

Kurtubi Tefsirinden bu buyruğa dair açıklamalar:

Pazar, 09 Kasım 2008 09:18 tarihinde güncellendi

Sayfa 1 - 2

  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.