.

.

E-posta Yazdır PDF

Ankebut 46,47 ayetleri ve diyalogçular

ImageAnkebut suresi ayet: 46. Aralarından zulmedenler müstesna olmak üzere kitap ehli ile ancak en güzel yolla mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirile­ne de, size İndirilenlere de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin İlâhınız da birdir. Biz ancak O'na teslim olanlarız."

Ayet: 47. İşte sana böylece Kitabı indirdik. Kendilerine (önceden) kitap verdiklerimiz de ona iman ederler. Bunlar arasından da ona İman eden kimseler vardır. Âyetlerimizi ancak kâfirler bile bi­le inkâr ederler.

 

Kurtubi Tefsiri:

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:


1- Kitab Ehli ile Mücadele Şekli:

İlim adamları yüce Allah'ın: "... Kitab ehli ile ancak en güzel yolla mü­cadele edin" buyruğunun anlamı hususunda farklı görüşlere sahiptirler.  Mücahid bu âyet-i kerime muhkemdir, dolayısıyla kitab ehli ile onları yüce Allah'ın yoluna davet etmek ve O'nun delillerine, âyetlerine dikkat çekmek suretiyle en güzel yolla mücadele etmek caizdir. Belki bu yolla iman dave­tini kabul edebilirler. Onlarla mücadele sert ve kaba davranmak suretiyle ya­pılmaz. Bu açıklamaya göre yüce Allah'ın: "Aralarından zulmedenler müs­tesna olmak üzere" buyruğu, size zulmedenler müstesna.., dernek olur.

Anlamın: Kitab ehlinden olup Muhammed (s.a.v.)'e iman eden Abdullah b. Selâm ve onunla birlikte iman edenler ile mücadele etmeyiniz, şeklinde ol­duğu da söylenmiştir. Şunlarla ancak "en güzel yolla" mücadele edilir. Ya­ni size anlattıkları kendilerinden öncekilere dair haberler ile bundan başka hususlarda onlara muvafakat etmek suretiyle olur.

Bu yoruma göre yüce Al­lah'ın: "Zulmedenler müstesna" buyruğu ile kastedilenler -kîtab ehlinden kü­fürleri üzere kalmaya devam edenlerdir- Kureyza ve Nadiroğullarından ve di­ğerlerinden küfrünü sürdürüp antlaşmalarına sadakat göstermeyenler gibi. Bu açıklamaya göre âyet-i kerime muhkemdir.

Bu âyetin kıtal/cihad âyeti ile neshedildiği de söylenmiştir. Bu da yüce Allah'ın:

"Kendilerine kitab verilmiş olanlardan... Allah'a ve âhiret gününe iman et­meyenlerle savaşınız" (et-Tevbe, 9/29) buyruğudur. Bu Katade'nin görü­şüdür,

"Zulmedenler müstesna" buyruğu Allah'a evlâd isnad edenler ve: "Al­lah'ın eli bağlıdır," (el-Maide, 5/64) ve: "Muhakkak Allah fakirdir..." (Al-i İmran, 3/181) diyenlerdir. İşte bunlar müslümanlara savaş açan ve cizyeyi öde­meyen müşriklerdir. O bakımdan onlara karşı savaşılmış ve onlardan intikam alınmıştır.

en-Nehhâs ve başkaları şöyle demişlerdir; Bu âyetin nesholduğunu söy­leyenler onun Mekke'de inmiş bir âyet olduğunu ve o sırada ne farz kılın­mış bir savaş, ne cizye ödeme talebi, ne de benzeri başka bir hüküm inme­miş olduğunu delil gösterirler. Mücahid'in görüşü güzel bir görüştür. Çün­kü yüce Allah'ın ahkâmı ile ilgili olarak bu hususta mazereti ortadan kaldı­racak bir haber gelmedikçe yahutta aklî ve kat'î bir delil ortada olmadıkça nesholmuştur, denilemez. İbnu'l-Arabî de bu görüşü tercih etmiştir. Müca­hid ve Saîd b. Cübeyr de şöyle demişlerdir: Yüce Allah'ın: "Aralarından zul­medenler müstesna" buyruğu mü'minlere savaş açanlar müstesna anla­mındadır. Bunlarla yapılacak mücadele iman edinceye ya da cizyeyi ödeye­cekleri vakte kadar kılıçla savaşmaktır.

2- Bize ve Bizden Öncekilere İndirilenlere îman Etmek:

Yüce Allah'ın: "Ve deyin ki: Bize İndirilene de, size indirilenlere de iman ettik" buyruğu ile ilgili olarak Buhârî'de, Ebu Hureyre'den şöyle dediği ri­vayet edilmektedir: Kitab ehli Tevrat'ı İbranice okur ve müslüman olanlara Arapçasını açıklıyorlardı. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kitab ehlini ne tas­dik ediniz, ne de yalanlayınız " ve deyin ki: Bize indirilene de, size indiri­lenlere de İman ettik."

Abdullah b. Mes'ud'un rivayetine göre de Peygamber (s.a.v.) şöyle buyur­muştur: "Kitap ehline herhangi bir şeye dair soru sormayınız. Çünkü kendi­leri sapmış iken asla sizi hidayete iletemezler. (Onların size söylediklerini din­lemeniz halinde) ya hak olan bir şeyi yalanlamış olacaksınız, yahutta batıl olan bir şeyi tasdik edeceksiniz. "

Her iki durumda da müslümanın onlardan alacağı bir marifet yoktur. Zira marifetleri ve güzel ahlakları olsa zaten islamı ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i kabul ederler ve O’na tabi olurlardı.

Demekki bu zaman ehli kitabı, 1400 sene evvel kendilerine yapılan teklifi kabul etmemişler, asıl itikad konusunda ortak olmaları lazım gelen hususlara tabi olmamışlar da, 1400 sene sonra şimdi bize mi tabi olacaklar. Peygamber aleyhis selamı ve mucizelerini gördükleri halde, asırlarca islamın hükmü altında zelil olarak yaşadıkları halde, şimdi islamı kabullenmelerini beklemek saf dillik olur. Deve iğne deliğinden girerse bunlar da iman eder. Biz islamın şerefini ve izzetini yücelterek tebliğe devam ederiz, islamı güzel ve dürüst bir şekilde yaşarız

 Hidayet Allahu Teala’dandır. Nasibi olan alır, değilse Allahu Teala intikamını alır.

Ayeti kerimenin son kısmı -Âyetlerimizi ancak kâfirler bile bi­le inkâr ederler-

onların hallerini ortaya koymaktadır. Allahın –kafir olduğunu bildiği kimseleri biz nasıl müslüman olur veya onlarında dini var peygamberi var gibi laflarla hoş görebiliriz? Allahu Teala dostlarından bizleri ayırmasın, düşmanlarına meyletmekten muhafaza eylesin.

 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.