.

.

E-posta Yazdır PDF

İlim Tahsilinde Şükür

kitap01.jpg

 

(İlim taleb etmekle) Akıl nimetine, beden sıhhatine şükretmeyi niyet eder. İnsanların kendisine yönelmesini, dünya malını elde etmeyi, sultan ve başkaları yanında değer kazanmayı talep etmeye niyet etmemelidir.

<<İlim tahsilinde sahih niyet olması için evvela akıl ve beden nimetine şükretmeyi kastedmelidir. Zira bu ikisi ile ilmi elde eder. Elde ettiği ilmi, dinin aziz olması, yaşanması için sarf etmelidir. İda-reciler katında veya halk nazarında itibar kastıyla olursa, Allah’ın rızasını elde edemez.

İlmi, nasihatleri ve okutması karşılığında bir şey talep etmemelidir. Ancak alimlerin, imam ve müezzinlerin, müfti ve ders okutan müderrislerin geçimleri için maaş almaları caizdir, zira onlar dün-yalık kazanmak için uğraşırlarsa ilim zayi olur. Bu yüzden onların geçimini temin etmek müslümanlar üzerine gereklidir.>>

Muhammed İbni Hasen şöyle buyurdu: “İnsanların tamamı kölelerim olsa; hepsini azad ederdim ve onların velayet haklarından uzak olurdum. Kim ilmin lezzetini ve ilimle amel etmenin lezzetini tadarsa, az kere insanların katında (değerli olan) şeylere rağbet eder.”

<<Akıllı olan hikiki lezzeti bırakıpta şu geçici dünyalığa aldanmaz. Bütün insanların velayet hakkı ile onlara varis olma hakkını bile terk eder.

İşta bu ümmetin alimlerinin büyüklüğünü anlayalım, zira yahudi ve hıristiyan alimleri dünyalık elde etmek için hakkı gizlediler, ayetleri değiştirdiler. Allahu Tealanın şu ihtarına muhatap kaldılar:

 

وَلاَ تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَناً قَلِيلاً

“Ayetlerimi az bir ücret karşılığında satmayın.” [1] >>

Üsdat büyük İmam, Eş-Şeyh Kıvamuddin Hammad İbni İbra-him bin İsmail el-Ensari; Ebu Hanife r.aleyhe yazdırdığı şu şiiri bize okudu:

“Kim ilmi ahiret için taleb ederse, rüşd ve istikametten bir fazlu kereme nail olur.

Kullardan ikram, değer talep etmek için ilmi taleb edenlere hüsran olsun.”

<<İlim kişiyi cennette yüksek derecelere ulaştıran en büyük sebeb olunca, onu dünyalık menfaat için kullanan kişiler ne kadar yazık etmiş olurlar. Zira dünyanın tamamı bile, şu ilmin kazandırdığı ahıret sevabından bir kısmına denk olamaz.>>

Ancak makamı, emri bil-maruf ve nehyi anil münker için, hakkı geçerli kılmak için, dini aziz etmek için, (yoksa nefsi ve hevası için değil) taleb ederse bu, emr-i bil maruf ve nehyi anil münker yapacağı miktar için caizdir.

<<Emri bil ma’ruf ve nehyi anil münker işi ancak ilimle olur. Bilmeyen kişi nerde neyi konuşacağını kestiremez, hükümleri söyle-me sırasını düzenleyemez, kaş yapayım derken göz çıkartır.

İlim sahibi, bu işin ancak makam sayesinde olacağını düşü-nürde makam talep ederse, bununla dini aziz etmeye fırsat bulacağı kanaatı kendinde hasıl olursa, o miktarla kayıtlanarak makam elde etmesine cevaz verilmiştir. Buna binaen Ebu Yusuf (Rahmetullahi Aleyh) kadılık vazifesini kabul etmiştir. Halbuki hocası İmamı Azam (Rahmetullahi Aleyh) o vazifeyi almamak için hapise atılmaya bile razı olmuştur. >>

Bu hususta ilim taleb eden tefekkür etmeli, çünkü ilmi çok meşakkatle elde etti. Onu fani, hakir, değeri az olan dünya için harca-mamalı.

<<Ahırete nisbetle dünya çok az, hakir ve fanidir.

Şöyle denilmiştir: “Ölmesi için çocuk doğurun, yıkılması için binalar yapın.”

Dünya müslümanın hapishanesidir. Haberde şöyle geldi: Süleyman aleyhisselama cennet şarabı getirildi ve ‘Bundan içersen ölümsüz olursun’ dendi. Süleyman aleyhisselam da bütün ileri ge-lenlerle meşvere etti. Hepsi şarabı içmesini tavsiye etti.  Süleyman aleyhisselam kirpi ile meşvere etti. Kirpi dediki: ‘Sakın içme, zira ömrün hapisanede uzar, izzet içinde iken ölmek, zillet ve hapis içinde yaşamaktan daha hayırlıdır.’ 

 Süleyman aleyhisselam, ‘Güzel söyledin’ dedi ve şarabın dökülmesini emretti. Denize dökülünce suyu tatlı oldu.

Dünya hayırlı olsaydı bütün peygamberler hayatta kalırdı, halbuki kainatın Efendisi bile ahırete göçtü. Ona kavuşmak için mutlaka ölmek gerekir, ancak hazırlanmak şartıyla.

 

وَلَلآخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ اْلأُولَى

“Elbette ahıret, senin için dünyadan daha hayırlıdır.” [2]

Bu ve benzeri ayetler, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmişken, bizlerin dünyadan hiç ayrılmayacakmış gibi yaşaması, ahıret işlerine karşı duyarsız olması ne manaya gelir?>>

Şiir:

Dünya azın azıdır – ona aşık olan zelildir.

Kavmi sihriyle sağır kör eder – onlar delilsiz hayrette kalırlar.

<<Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur ki: “Dünyadan sakının. Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki dünya, Harut ile Marut’un sihrinden daha ileridir.”

Şöyle denilmiştir: Dünyayı kocakarı suretinde gördüm, fakat o bakire idi. Ona dedim ki: ‘Aşıklarının çokluğu ile beraber nasıl bakire kaldın?’ Dediki: ‘Gerçek erkekler bana meyletmedi, bu sebeble bakire kaldım’

İlim ehli, dünyaya rağbet etmediğinden onda Rabbisinin nuru parlar, onunla hakkı ve batılı görür. Hakka tabi olup batıldan sakınır.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: “Hiçbir kul dünyadan yüz çevirmez, ancak Allah onun kalbinde hikmeti yeşertir, lisanı bunu söyler, ona  dünyanın aybını ve hastalıklarını gösterir, cennet yurduna onu salimen çıkartır.”  

 



[1] Bakara suresi ayet: 41

[2] Duha suresi ayet: 4

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.