.

.

E-posta Yazdır PDF

Savaşmayan Kafirlerin Durumu ?

dumanl.jpgSavaş Açmayan Kâfirlerle Münasebet

Cenâb-ı Hakk, mü'minlerin kâfirlerden büsbütün ilgi ve münasebetlerini kesmeleri gerektiğini evvelki ayetlerde belirttikten sonra, kendileriyle savaşmayan kâfirlerle ilgi ve münasebet kurmaya müsaade ederek şöyle buyurmuştur:

"Sizinle, din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış olanlara, iyilik yapıp; onlara adaletle muamele etmekten Allah sizi menetmez. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlara dostluk etmenizi meneder. Kim onları dost edinirse, işte bunlar zalimlerin tâ kendileridir" (Mümtehıne, 8).
 
Nüzul Sebebi

Alimler, buradaki "savaşmamış olanlar" ifâdesi ile kimlerin kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ekserî alimler bunların, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, savaşmama, onun düşmanlarına destek olmama hususunda anlaşan kimseler olduğu görüşündedirler. Bunlar, Hz. Peygamber (s.a.s) ile, ona karşı savaşmamaya söz verip anlaşan Huza'a kabilesidir. Böylece Allah, Hz. Peygamber (s.a.s)'e, bu anlaşmanın zamanı doluncaya kadar, onlara iyi davranmayı, bu anlaşmaya vefa gösterilmesini emretmiştir ki bu, Ibn Abbas, Mukâtil ve Kelbî'nin görüşüdür. Mücâhid ise, ayette bahsedilenlerin, Mekke'de iman edip de, hicret etmeyen kimseler olduğunu söylemiştir. Bunların, küffann kadınları ve çocukları olduğu da söylenmiştir.

Abdullah b. Zübeyr den bu ayetin, Hz. Ebû Bekir (r.a)'in kızı Esma hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir. Buna göre, Esmâ'nın müşrik olan annesi Kuteyle, bir takım hediyeler getirdi, ama o, annesini kabul etmedi ve girmesine müsaade etmedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), Esma (r.a)'ya, annesini içeri almasını ve onu kabul edip, iyi davranmasını, ihsanda bulunmasını emretti.

İbn Abbas (r,a)'dan, ayette bahsedilenlerin, Haşimoulllarından bir gurub kimsenin olduğu, babası Abbas'ın bunlardan olduğu ve Bedir günü, diğer müşriklerce zorla savaşa çıkarılmış kimseler olduğu rivayet edilmiştir.

Hasan el-Basrî'den de şu rivayet edilmiştir: Müslümanlar, Hz. Peygamber (s.a.s)'den, müşrik akrabalarını ziyaret etmek, sıla-i rahimde bulunmak için müsaade istediler de bunun üzerine, Allah Teâlâ işte bu ayeti indirdi. Ayetin bütün müşrikler hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Katâde, bu ayeti, kıtal ayetinin neshettiğini söylemiştir.

Diğer bir mana, "Allah sizi, bunlara iyilik etmekten değil, onları dost edinmekten nehyetmiştir" şeklinde olur ki düşmanlıkla çok ileri oldukları gözönünde bulundurulursa bunun, onlar hakkında bir rahmet olduğu anlaşılır.

Müfessirler: "Bu ayet, müşriklerle müslümanlar arasında, hernekadar birbirlerine dost edinmeleri yasaklanmış ise de, birbirlerine karşı iyi davranabileceklerine delâlet eder" demişlerdir.

Ayetteki, "Onlara adaletle muamele etmeniz..." ifadesi hakkında, İbn Abbas (r.a), "Cenâb-ı Hakk bununla, sıla-i rahmi ve benzeri şeyleri kasdetmiştir. "Çünkü Allah muksitleri (adalet yapanları) sever" ifadesi ile de, "İşte böyle yapanları kastetmiştir" demiştir. Mukâtil ise, bu ayete, "Onlarla yaptığınız anlaşmalara vefa gösteriniz ve âdil olunuz" manasını vermiştir.

Daha sonra Hak Teâlâ, mü'minleri, kendileriyle ilgi kurmalarını yasakladığı kimselerden de bahsederek, "Allah sizi ancak, size karşı din savaşı yapmış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmış, çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder" buyurmuştur. Burada bir incelik vardır. Bu da, bu ifadenin, daha önce geçen, "Sizinle, din hususunda savaşmamış olanlardan... menetmez" ifadesini te'kid etmesidir.

Açıklama:
Tefsiri kebirin izahlarından açıkça anlaşıldığına göre bu ayeti kerime de, diğer başka ayetler gibi kafirlere yapılan iyiliğin, ya sıal-i rahim (akrabalık) sebebiyle veya daha evvel yapılan anlaşmalara vefa için adaletli olmak üzere iyilik yapmak olduğudur. Zaten bu gibi misaller islam tarihinde sayılamayacak kadar çoktur ve dinimizin ahlakımızın ve müsamahakarlığımızın neticesi de budur. Ama bu ve benzeri ayetlerden kafirlerle dostluk ve diyalog için asla pay çıkartılmamalıdır zira yukarda beyan edilen sebebi nuzüllerden anlaşıldığı gibi kafir olan akraba da olsa ona karşı ölçülü olmak gerekmektedir, münasebetin sınırını aşmamak işi dostluğa götürmemek gerekir.

Zaten Osmanlınnı ve Endülüsün yıkımının asıl sebebi ehli kitabla dostluk olduğu tarihen sabit olmuştur. Çünkü taviz tavizi doğurur sonunda onların bir işi müslümana hoş gibi gelir ve makul olursa, ozaman iman elden çıkar ve heybet gider, onlar gibi olunur. Allahu teala bizlere islam şahsiyyetini tam olarak takınıp islamı tebliğ ederek sünneti seniyyeyi ihyaya muvaffak eylesin de o kafirleri de o halden kurtaralım.
Diyalogçuluk sevdasına düşenlere ufak bir hatırlatma yapalım. Ayeti kerimelerin sadece bir manasını alıp kendi iddianıza delil getirmeyin, zira pek çok tefsir ve sonunda fıkıh kitablarının hükmü asıl geçerli olandır, sizin bizim felsefemiz mantığımız veya abimiz üstadımızın dediği geçerli değildir, ancak bunlar islam delillerine (Kitab, sünnet, icma ve kıyas) uyarsa kabulümüzdür
 
Ayrıca bu zamanda islama karşı savaş açmayan veya islamı alaya almayan veya islamı terörist görmeyen veya müslümanların barbar vahşi medeniyyetsiz olmuğunu söylemeyen veya islamın insanı geri bıraktığını söylemeyen veya Kur'anın Allahın kelamı olmadığını söylemeyen bir hıristiyan veya yahudi varmıdır? Asla yoktur, zira onların sahte sözlerine aldanmayın, ciddi iseler zaten iman etmeleri müslüman olmaları gerekirdi, demek ki bu zamandaki bütün ehli kitab ya direk olarak islama düşmandır yada dolaylı olarak düşmandır da bunu çaktırmaz. O halde bunlarla doıstluk ve diyaloğa gerek yok hatta çok sakıncası vardır. Sahipsiz sefil miletler islamı beklerken avrupa ve abde müstekbirleri ve zalimleri ile işimiz ne? Onlar evvela yaptıkları zulmü kabullenip islam aleminden özür dilesinler, işgal ettikleri yerlerden çıksınlar yaptıkları katliamların bedelini ödesinler de ondan sonra bakılır. 


 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.