.

.

E-posta Yazdır PDF

İBNİ KAYYIM'I İYİ ANLAMALI -3

gundogumu.jpg

Onuncu mertebe: (Sadık Rüya) 

Hidayetin onuncu mertebesi sadık rüya, peygamberliğin cüzlerinden biridir. Nitekim bir hadiste:

“Sadık rüya nübüvvetin kırkaltı cüzünden biridir” buyurulmuştur. (Buhari,Tabir, 4 Müslim, Rüya, 67)

Yukarıdaki tahsisin sebebi için denilir ki: Vahyin ilk başlangıcı sadık rüya idi ve altı ay sürdü. Sonra sadık rüyadan, Rasulullah (sav)’ın ölümüne kadar yirmi üç senelik bir sürede uyanık haldeki vahye geçti. Böylece uyku halinde gelen vahyin süresinin uyanık halde gelen vahyin süresine nisbeti kırk altıda birdir. Başka sahih bir rivayet te:

“ sadık rüya yetmiş cüzden bir cüzdür” şeklindedir, bu güzel bir yorumdur.

Bu iki rivayetin arası şöyle cem edilmiştir: Bu durum rüyayı görenin haliyle ilgilidir. Sıddıkların rüyası kırkaltı yaşından sonra başlar. Genelde müminlerin sadık rüyaları ise yetmiş yaşından sonra vakidir. Doğrusunu Allah bilir.

Rüya: Vahiy başlangıcıdır. Rüyanın doğruluğu rüyayı görenin doğruluğuna bağlıdır. Sözce en doğru olan insan, rüyasında en doğru olandır. Bu sadık rüya Nebi (sav)’in de buyurduğu gibi vahy zamanı gelinceye kadar, doğru çıkmaya devam eder. Nübüvvet nurunun ve tesirlerinin azaldığı zamanlarda, müminlere vahye mukabil rüya verilmiştir.Nübüvvet nurunun güçlü olduğu zamanlarda ise, onun nurunun yayılması ve güçlenmesi ümmeti rüyadan müstağni kılar.

Bunun bir örneği sahabe asrından sonra ortaya çıkan kerametlerdir. Sahabe devrinde ashab güçlü bir imana sahip oldukları için keramete ihtiyaçları olmamış ve keramet zuhur etmemiştir. Sahabeden sonraki devirlerde insanların imanlarının zayıflığı için keramete ihtiyaç duyulmuştur. Şüphesiz Ahmet b. Hanbel de bu manaya işaret eder. Ubade b. Samit der ki:

“Müminin rüyası Rabbinin kuluyla uykusunda konuşmasıdır.”

Nebi (sav) de:

“Nübüvvetten sadece mübaşerat (müjdeler) kaldı” buyurdu.

Kendisine mübaşerat nedir? diye sorulunca:

“Müminin gördüğü veya kendisine gösterilen sadık rüyadır” buyurdu. (Buhari, Ta’bir,5; Ebu Davud, Salat, 152;İbnMace,Ta’biru’r-rü’ya,1;Müsned,1,219)        

Müslümanların rüyası birleşince o rüya tekzib edilmez. Nebi (s.a.v) Kadir gecesini rüyalarında ramazan son on gecesinde gördükleri zaman ashabına şöyle demişti:

“Ben sizin rüyalarınızın Ramazanın son on gününde ittifak ettiğini görüyorum. Öyleyse sizden her kim Kadir gecesini ararsa Ramazanın son on gününde araştırsın.” (Buhari, Teheccüd, 21; Fadlu Leyleti’l- kadr,2; Müslim, Siyam, 205)

Rüya da keşf gibidir. Bir kısmı Rahmani, bir kısmı nefsani, bir kısmı da şeytanidir. Nebi (sav) şöyle buyurur:

“Rüya üç çeşittir. Allah’tan olan rüya, şeytandan gelen rüya, uyanıkken kişinin kendi kendisinin düşündüğü şeyden meydana gelen rüya ki daha sonra bu onun rüyasına girer.” (Buhari, Ta’bir, 26; Müslim, Rüya,6)

Hidayet sebeblerinden olan rüya özellikle Allah’dan gelen rüyadır.

Nebilerin rüyaları vahydir ve ümmetin ittifakıyla Nebiler şeytandan korunmuştur. Bundan dolayıdır ki Hz. İbrahim oğlu İsmaili gördüğü rüya üzerine kurban etmeğe kalkışmıştır.

Nebilerden başkalarının rüyalarına gelince bunlar sarih olan vahye vurulur, vahye uyarsa ne ala, uymazsa bu rüya ile amel edilmez.

Eğer rüya sadık olur veya rüyalar birleşirse ne diyorsunuz? denilirse, biz de deriz ki, eğer rüya böyle tahakkuk ediyorsa onun vahye aykırı olması düşünülemez, bilakis vahye mutabık ve vahyi, veya vahyin ihtiva ettiği özel bir hükmü hatırlatıcı olması gerekir. Her ne kadar rüyayı gören rüyanın vahyle ilgili ihtiva ettiği hükmü bilmese de bu rüya ile hükme muttali kılınabilir. Kim rüyasının doğru olmasını isterse, doğru olmaya baksın, helal yesin, Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat etsin. Kıbleye doğru ve abdestli olarak yatsın. Gözleri kapanıncaya kadar Allah’ı zikretsin. O zaman rüyası tekzib edilemeyecek derecede olur.

En doğru rüyalar seher vakitlerinde görülen rüyalardır. Seher vakti ilahi vahyin indirildiği vakittir. Seher vakti rahmet ve mağfiretin indiği şeytanların durulduğu vakittir. Sadık rüyanın aksi gece yarısı görülen, şeytanların ve şeytani ruhların intişar ettiği vakitlerde görülen rüyadır, Ubade b. Samit derki:

“Müminin rüyası rabbinin uykuda kendisiyle konuşmasıdır.”

Rüyalarla görevli bir melek vardır. Melek uygun gelen misal ve şekillerle kula rüyayı gösterir.Rüyayı herkesin durumuna göre misallendirir.

İmam Malik (ra):

“Rüya vahiy çeşitlerinden biridir” diyerek bilgisizce rüya tabir etmeyi meneder ve “Allah’ın vahyi ile mi oynuyorsunuz?” derdi.

Rüyayı, hükümlerini tevil yollarını ve ayrıntılarını anlatmak ayrı bir sahaya girer. Bunları burada anlatmamız bizi konumuzun dışına çıkarır.

Allah en iyisini bilir.

EDİTÖR:

Bu alıntıdan ibni kayyımın kerameti rüyayı kabul eden gerçek bir tasavvuf ehli olduğu anlaşılmata ama memlekette bu ve ibni Teymiyye, her şeyi inkar eden, keramet şefaat veli kabul etmeyen kimseler olarak tanıtılmış. Neden? Zira bu gibi bir yol çizmek isteyenler, kendilerine kılıf bulmak için eski alimlerin rumuzlu sözlerini kendi akıl ve mantıklarına göre yorumlamakta ve cahilleri aldatmaktadırlar. -saptılar, saptırdılar- buna denir. 

Şu seri yazıların hedefi de bu oyunu bozmaktır. İbni kayyım ve ibni Teymiyye'nin pek çok yanlışları vardır ama neticede bunlar islam literatüründe alim sınıfında zikredilmekte. Daha müdekkık olan alimlerimiz bu hususularda onlara reddiyeler yazmışlardır. Ö. N. Bilmen'in dediği gibi iyice tetkik etmeli, savabı ile yanlışını ayırmalıdır. Bunların isimlerini kullananlar, aslında kendilerini mezheb üstü görmekte, nerdeyse mehdilik veya peygamberlik yarışına kalkacak hale gelmişlerdir. İnternet sahifelerindeki soru ve cevaplarını incelediğimizde yeni bir din icad edilmiş gibi vahim bir toblo karşımıza çıkmaktadır.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.