.

.

E-posta Yazdır PDF

Yılbaşı ve Müslüman

noel_.jpg

Hazreti Allah c.c. Kur’an-ı Kerimde buyurur ki: “bu gün sizin dininizi kemâ le erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum” (Maide/3) ayeti celilenin ifadesine göre bir müslümanın bütün hayatı bo yunca yapması/yapmaya çalışması gere ken tek şey; inancının ve işlerinin, mü kemmel olan din-i mübîn-i İslam’a uygun olması ve bu sayede yüce Allah’ın rızasına kavuşmasıdır. Çünkü bir kişinin şu fani dünya hayatında elde edebileceği en büyük şey

‘Allah’ın rızası’dır. Zira hazret-i Kur’anda “Allah'tan olan azı cık hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk bu dur." (Tevbe/ 72) buyrulmaktadır. Binaenaleyh Mü’min ile kâfir arasındaki en büyük fark bu olmuştur, "Hiç Allah'ın rızasına uyan (mümin) kimse, Al lah'ın gazabına uğrayan ve yeri cehennem olan (kâfir) kimse gibi olur mu?" (Âl-i İmrân, 162) Tevbe suresi 62’de: “Allah ve Peygamberi razı/hoş nut edilmeye daha layıktır”.

Yukarıda ayetlerle de açıklandığı üzere Al lahın rızasını kazanmaya ça lışan Mü’min ile öfkesini kazanan kâfirin halleri bir olmadığı gibi birbirlerine benzemesi de asla doğru değildir. Gayri Müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “bir kavme (bir topluluğa) benze meye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir” (Mişkât) “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir” (Tirmizî)

Gayrimüslimlere/Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeyi özetleyecek olur sak; inanç yönün-den benzeme az bile olsa kişinin kâfir olmasına sebep olur. Amelde benzeyiş ise haramdır ve zamanla kişiyi inanç yönünden benzemeye götürür ki bu insanlar tarafından önem-senmeyen fakat son derece sinsi olan bir tuzaktır. Her türlüsünden Allah’a sığınırız.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem her konuda gayri Müslimlere muhalefet etmiş ve ashabına da bunu ısrarla emretmiştir. Bu İslam’ın ve Müslümanların  ehl-i küfür karşısında varlığını koruyabilmesi ve gücünün kaybol-maması için son derece gereklidir. Bu has-sasiyeti koruyan Ashab-ı kiram, varlığını ve gü cünü artırarak korumuş, bundan yoksun olan zamane Müslümanları ise giderek ehl-i küfür karşısında varlık gösteremeyecek hale düşmüştür.

Yılbaşı meselesine, son derece mühim olmasına rağmen Hıristiyanlara benzeme hususunu göz ardı ederek baktığımızda bile yine İslam’da eğlen me, hoşça vakit geçirme ölçülerinin hiç birisine uymamaktadır.

Bazı kişiler tarafından, ‘eğlenmekte mi günah?’ denilebilir. Cevaben de riz ki, meşru daire içinde hoşça vakit geçirmek elbette günah değildir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zaman zaman hoş latifeler yapmış, kılıç kalkan oynayan kişileri seyretmiş ve savaşa hazırlık için olan her çalış maya teşvik etmişlerdir. Bunlar boş eğlence ve kumar olmaksızın ken disinde bir çeşit fayda bulunan şeylerdir ve meşrudur. Bununla beraber bu şekilde eğlenmekte de bir sınır çizilmiş ve "...Çok gülme, zira gülmenin çoğu kalbi öldürür." Buy rulmuştur. Yine Muhammed İ. Münkedir (r.ah) anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, Allah Teâla Hazretleri Kıyamet günü şöyle seslenecektir:

"Kulaklarını eğlence ve şeytan çalgısından uzak tutanlar nere deler? Onları misk bahçelerine girdirin!" Sonra Melaike aleyhimüsse lâm'a seslenecek:" Onlara benim övgülerimi duyurun ve haber verin ki, kendilerine artık ne korku var, ne de üzüntü!"

Yılbaşı kutlamalarının ehli küfre benzeme meselesine gelince asıl önemli olan kısmı da budur. Her ne kadar, bu kutlamaların sadece eğlen mek, hoşça vakit geçirmekten ibaret olduğunu görenlerin sayısı küçümsen meyecek kadar çok olsa bile… 

O zaman kısa bir araştırma yapalım, bakalım memleketimizdeki kutla malar bahsedildi ği kadar masum mu?

Antik çağlardan beri kutlanagelen Pagan inancındaki kış festivalleri Noel'in kökenini teş kil etmektedir.

Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa'nın doğumunun kutlanıldığı Hristiyan bayramı. Ayrıca Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu olarak da bilinir.

Noel, her yıl dünyadaki Hristiyanların çoğunluğu tarafından 25 Aralık'ta kutlanır. Kutlamalar 24 Aralık'ta Noel arifesiyle başlar ve bazı ülkelerde 26 Aralık akşamına kadar devam eder. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodoks Kiliseleri, 7 Ocak'ı Noel olarak kutlarlar.

Noel şenlikleri sırasında ışık ve süslerle donatılan çam ağacına Noel ağacı denir. Avrupalı putperestler arasında, Yaprak dökmeyen ağaçları ve çelenkleri ölümsüz yaşamın simgesi olarak kullanmak ağaca tapınma gibi adetler yaygındı. Noel zamanında, yılbaşında ağaçları donatma geleneği cennet bahçesini temsil eden ve üzerinde elmaların bulunduğu bir çam ağacı biçiminde süre geldi. Üzerine kutsanmış ekmeği simgeleyen ince, hamursuz ekmek parçaları asarlardı; bunların yerini daha sonra değişik biçimlerdeki renkli çörekler aldı.

İnternetten bu bilgilere her isteyen kolayca ulaşabilir. Tamamen hrısti yanların noel kültüründen kaynaklanmış ve onunla aynı biçimde olan yılbaşı kutlamalarını nasıl kâfirlere benzerlikten uzak görebiliriz?

 Hal böyle olunca memleketimizdeki insan ların teveccühünü kazanmış ve türlü türlü etiketli güya din adamı! Olan kişiler tarafından yılbaşı eğlen cesini çeşitli kılıflara bürüyüp meşrulaştırmaya çalışılan zalimlerin ve onları tasdik eden gafillerin hali Huzuru İlahi’de nice olur?

Şimdi hangi akıl ve iz’an sahibi insan yılba şının kâfirlere benzemekten uzak, son derece masum bir eğlence olduğunu söyleyebilir? Pe ki, bu bayağılığı masum göstermeye çalışan ve bunu makamını ve diplomasını kullanarak kameraların karşısına geçip ateşli ateşli savunan bu din adam larına! Ne demeli? Şayet bu mukaddes dinimizde helal ve haramı belirleme yetkisi Kur’an, sünnet, icma’ ve kıyasla oluyorsa ki elbette öyledir o zaman bu eğlence hangisine uymaktadır? Ayete mi? Hadîse mi? Mütevatir yolu ile  gelen recm hükmünü sırf Kuran-ı Kerimde yok diye inkâr etmek için yır tınan, at gözlüklü insanlar yılbaşı eğlencesini hangi kitapta buluyorlar?

Müslüman’ın tatili, mübarek saydığı günler ve bayramları hadis-i şerifler de beyan edilmiştir. Hiç kimsenin onları değiştirmeye veya yenilerini icad etmeye hakkı yoktur. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, “Kim (meşru’ göre rek) Allah’a ve Resulü’ne karşı gelir, Allah’ın koyduğu sınırları aşar sa, Allah onu ebedî olarak kalacağı ateşe sokar Onun için alçaltıcı bir azap vardır” (Nisâ sûresi/30)

Allahresulü sallallahu aleyhi ve sellem’ in getirdiği İslamı reform vs. saç malıkları ile bozmadan, ehl-i sünnet âlimlerinin yetişip çoğalması ve biz Müslümanların bu davaya sahip çıkmaları ile kurtuluşumuz mümkündür. Aksi takdirde ehli küfür karşısında yok oluşumuz hızla devam edecektir.

Hâsılı kelam bize dini mübini İslam’ın vermiş olduğu serbestlikler yeter. Bunun dışına taşanlar için dünya ve ahirette rezillikten başka bir şey yoktur. Hazreti Ömer radıyellahu anh’ın Ebu Ubâde radıyellahu anh’a dediği gi-bi: “Allahü tealanın verdiği bu izzetten, bu şereften başka şeref arar sak, Allahü teala bizi zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, şeref, İslam’dadır.”

Lezzeti, zevk-u sefayı bunlarda aramalıdır. İşte kulluk denizinde yüzen, gerçek hayat erlerinden birisi olan İbrahim bin Ethem r.a. da şöyle der, "Vallahi biz öyle bir lezzet içerisin­deyiz ki, hükümdarlar bu lezzeti bilmiş olsalardı, bunu elde etmek için bize savaş açarlardı" diyerek imandaki, kulluktaki lezzetin ne denli kıymetli olduğunu açıklamıştır. Bu lezzetleri tatmak veya tatmak için uğraşmak varken gayrısına ne hacet.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.