.

.

E-posta Yazdır PDF

YENİ MÜCTEHİDLERİN TASAVVUF ANLAYIŞI BU KADAR.....

mctehd.jpgBütün büyük dinlerde mistik yorumlar ve bunlar etrafında toplanmış gruplar vardır. İslam'da da önce zühdü (dünya nimetlerine değil, ebedî hayata, Allah ile ilişkiye ve erdeme yönelmeyi, bunlara öncelik vermeyi) vurgulayan naslar ve Hz. Peygamber zamanında yaşanmış örnek zühd hayatı üzerinde yoğunlaşan fertler ve gruplar meydana çıkmış, sonra bu gruplar içinden madde ötesi âlemle ilgili nasları farklı yorumlayan, bu yorumlara uygun bir ilişkiler ağı kuran, din ve dünya görüşü oluşturan kimseler yetişmiştir. Farklı yaşantıdan farklı bilgi, zevk ve vecde doğru gelişerek değişen bu harekete tasavvuf, mensuplarına sûfî ve mutasavvıf, çeşitli kriterlere göre oluşmuş iç fırkalarına tarîkat denmiştir.
 
      Bir yanda vahdet-i vücud, vahdet-i şühud gibi bir epistemolojik ve ontolojik temel üzerinden yürünerek ortaya konmuş bulunan İslam anlayışı, diğer yanda yaratan Allah'ın farklı (vâcib, ezelî, ebedî, tek ve benzersiz...) varlığını, yaratılmışların varlığından ayıran, nasları, zorunlu olmadıkça zahir mânalarından saptırmayan kelamcı ve fıkıhçıların İslam anlayışı tarih boyunca yanyana var olmuşlardır.>>>

AÇIKLAMA:

Yukarki yazı, yeni müctehid bozuntularından birinin sitesinden alınan, kendi indi yorumlardan biridir.

Dikkat edilirse, anlamadığı meseleyi anlamış gibi üstten yorumlayan bir uslup ile karşı karşıyayız. Bu zaman prof ve yazarlarının ekserisinde bu hastalık (benlik) yaygın. Eskiyi ve değerli olanı kaale almazlar,  değerli olan ancak kendi anlayışlarına  ve mantıklarına uygun olandır.

Yazısında tasavvufun sadece zühd olayı, dünyadan el etek çekme olayı gibi bir duygu ile başladığını ifade ediyor, halbuki araştırsalar işin aslının tâ hicret anına, en şiddetli korku vakti olan düşmanların ayak sesleri duyulduğu bir ortama kadar gittiğini görecekler ama göz lazım. 

Sevr mağarasında, müşrikler araştırmaları neticesinde Efendimiz s.a.v. ve Ebu Bekir Sıddık r.a. ın saklandığı yere kadar vardılar, ayaklarının ucuna baksalar belki de görecekler ama onlar da bizim müctehid prof. lar gibi göremediler.....

O sırada içerde, ikinin ikincisi olan Sıddık r.a. telaşlandı; ya Efendimize bir şey olursa!!! Nebiyi Zî-şân s.a.v Efendimiz Allahın izniyle ona bir nazar etti ve gönlüne sekineyi (manevi kuvveti) akıttı. Böylece kalbten kalbe olan akım başlamış oldu. Bunun üzerine Sıddık r.a. tan telaş gitti mutmeinne oldu.

 İşte ashabı kiramın manevi yolculuğu böyle bir anda olmuştur. O anda fena ve beka makamlarını elde etmiş oldu. Ashabtan sonra gelenler, Nuru Nebeviyi göremediklerinden, ikinci kademede O'nu görenleri görmüşler ve zincirlemesine böyle devam etmiştir. 

O halde Nuru Nebeviyi görmek için O'nu görene bakmak lazım, ondan ilahi nuru elde etmenin yollarını öğrenmek lazımdır. Bu hakikatı inkar ederek, ilmi veya mantıki bir takım delilleri öne sürerek tarikatı rabıtayı, fena ve beka hallerini, seyri suluku, miracı ruhaniyi inkar edenler, aslında Sıddık r.a. ve Sahibi Nebiyyi Zî-şanı s.a.v. ve aralarındaki sevgi ve teveccühü inkar etmiş olurlar, bu sebeble manevi kuvvetten mahrum kalırlar.

Tarikatın sadece vahdeti vucud anlayışı olduğunu iddia edenlere de ne diyelim. Bu dediğiniz mertebe Nakşi yolunda 3. ders sıralarında öğretilen ve ordan süratle geçilmesi gereken bir husus olup, son derece aşağı makamdır ve sadece dervişin gözünün açılması, anlayışının ilerlemesi için uğranılan bir makamdır. Orda anlaşılması lazım gelen hususlar Mektubatı Rabbani de beyan edilmiştir. Vahdeti vucud dar bir sokaktır, Allahu tealayı hadis olan şeyle kayıtlamaktır ki bu durum asla Allahu tealanın şanına layık değildir.

Yokluğu anlamak için, var oluşu bilmek lazım. Var oluşun ve alemdeki tasarrufu ilahinin nasıl deveran ettiğinden haberdar edilen derviş, bunun Allahın fiillerinin tecellilerinin aleme yansıması olduğunu anlar ve o fillerin sahibine yönelir, aleme takılmaz. Bu marifetin anlaşılması lazım ki ayak kaymasın, Allahu teala misli olmayan bir mana ile bilinsin marifet sahibi olunsun.

Bu işler nasıl olur? dersen; cevabı basit: Bir kamile elini verir iradeni teslim edersen, o seni bu hallere vakıf eder, istersen bi dene, gayretin boşa gitmez, ahırete marifet sahibi olarak çıkmanın elbette diğer mü'minlerden çok farkı olacak....

Tarikat yolunu tamamlamayan, meseleleri dışardan izleyip seyirci gibi yorum yapan şahıslara kulak asmayın, işi ehlinden öğrenin.

"Bilmiyorsanız zikir ehline sorun." ayeti kerimesiyle sözümüzü noktalayalım.  Selamlar. 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.