.

.

Ehlisünnet İnancı

E-posta Yazdır PDF

PEYGAMBERİMİZİN KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET ADABI

PEYGAMBERİMİZİN (sallallahu aleyhi ve sellem)  KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET

Allahu teala buyurdu:

وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi, Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” (Nisa: 64)

Namazda durduğu gibi durur ve Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) çok kıymetli ve şerefli suretini, kabri şerifinde bulunuyor, ziyaretçisini biliyor, selamını ve kelamını duyuyor oldu-ğu halde göz önüne getirir ve:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ وَلَدِ آدَمَ اِنِّى اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَاَشْهَدُ اَنَّكَ عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَاَمِينُهُ اَشْهَدُ اِنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ الرِّسَالَةَ وَآدَّيْتَ اْلاَمَانَةَ وَنَصَحْتَ اْلاُمَّةَ وَكَشَفْتَ الْغُمَّةَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا خَيْرًا جَزَاكَ اللهُ عَنَّا اَفْضَلَ مَا جَازَى نَبِيًّا عَنْ اُمَّتِهِ اَللَّهُمَّ اَعْطِ سَيِّدَنَا عَبْدَكَ وَرَسُولَكَ مُحَمَّدًانِ الْوَسِيلَةَ َالْفَضِيلَةَ وَالدَّرَجَةَ الْعَالِيَةَ الرَّفِيعَةَ وابْعَثْهُ الْمَقَامَ الْمَحْمُودَ نِ الَّذِى وَعَدْتَهُ وَاَنْزِلْهُ الْمَنْزِلَ الْمُبَارَكَ عِنْدَكَ سُبْحَانَكَ اَنْتَ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

“Ey Allahın nebisi! Allahın selamı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun.

Ey Allahın Resulü! Selam senin üzerine olsun. Ey mahlukatın en hayırlısı! Selam senin üzerine olsun.

Ey Adem oğullarının Efendisi selam senin üzerine olsun.” Dedikten sonra:

“Şüphesiz ben Allah'u Tealâdan başka hiçbir ilah olmadığına ve onun tek olup hiçbir ortağı bulunmadığına şehadet ederim ve şüphesiz senin, onun kulu, elçisi ve emini (güvendiği kişi) olduğuna şehadet ederim.

Ben şahitlik ederim ki sen elçilik vazifeni muhakkak tebliğ ettin (yerine getirdin) ema-netini ödedin, ümmete nasihat ettin, karanlık bulutları kaldırdın, Allah'u Tealâ bizim tarafı-mızdan seni hayırla mükafatlandırsın, bir Pey gamberi, ümmeti tarafından mükafatlandırdı-ğının en üstünüyle, seni, bizim tarafımızdan mükafatlandırsın.

Ey Allahım! Kulun ve Resulün olan Efen-dimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e vesile, (ümmetine şefaat etmesi) fazilet ve üstün/yü ce dereceyi nasib et  ve onu vadettiğin maka mı Mahmud’a (bütün peygamberler ve üm-metler tarafından övülen şefaat makamına) ulaştır. Ve onu indindeki/manevi yanındaki mübarek mekana yerleştir. Seni tenzih ederim, sen büyük fazl-u kerem sahibisin” der.

Sonra, Allah'u Tealâdan hacetlerini ister.

İsteklerin en büyüğü ise, son nefesi imanla bitirme ve mağfireti taleb isteğidir.

Huzuru saadetinden ayrılırken:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ اَسْألُكَ الشَّفَاعَةَ الْكُبْرَى وَأَتَوَسَّلُ بِكَ اِلَى اللهِ فِى اَنْ اَمُوتَ مُسْلِمًا عَلَى مِلَّتِكَ وَسُنَّتِكَ وَاَنْ اُحْشَرَ فِى زُمْرَةِ عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ

“Ey Allahın Resulu! Sana selam olsun. Senden en büyük şefaatini isterim ve Allah'u Tealânın salih kulları arasında mahşere çıkmam, senin milletin (dinin) ve sünnetin üzere müslüman olarak ölmem hususunda seninle Allaha tevessül ederim (seni aracı yaparım) der.    Sonra kendisiyle selam gönderenlerin selamını ulaştırır. Şöyle ki:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللهِ مِنْ فُلاَنِ ابْنِ فُلاَنٍ يَسْتَشْفِعُ بِكَ اِلَى رَبِّكَ فَاشْفَعْ لَهُ وَلِجَمِيعِ الْمُسْلِمِينَ .

“Ey Allahın Resulü! Filan oğlu Filandan sana selam var, senden şefaat istiyor ona ve bütün müslümanlara şefaat et” der.

Sonra kıbleye arka vererek Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yüzüne karşı durur, dilediği kadar salat-u selam okur. Sonra sağa doğru bir arşın kadar yer değiştirip Hazreti Ebu Bekir-i Sıddık (Radıyellahu anhu) nun başı hizasına gelir ve:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَاخَلِيفَةَ رَسُولِ اللهِ وَثَانِيَهُ فِى الْغَارِ وَيَا اَبَا بَكْرٍ الصَّدِّيقَ رَضِىَ اللهُ تَعَالَى عَنْكَ وَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا  خَيْرًا

“Ey Allahın Resulünün halifesi! Mağarada ikincisi, Ey Ebâ Bekir Sıddık! Sana selam olsun ve Allah seni hayırla mükafatlandırsın” der.

Sonra bir arşın kadar daha sağa doğru ilerleyip Hazreti Ömer (Radıyellahu anhu) nun yüzü hizasına gelerek:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا اَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ عُمَرَ الْفَارُوقِ اَنْتَ الَّذِى اَعَزَّ اللهُ بِكَ اْلاِسْلاَمَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنْ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ  خَيْرًا

“Ey Müminlerin emiri Ömer-ul Faruk!

Allahın selamı senin üzerine olsun Allahu Teala senin sebebinle islamı aziz etti, Allah'u Tealâ seni, ümmeti Muhammed tarafından hayırla mükafatlandırsın” diye selam verir.

Sonra yarım arşın kadar geri dönüp Hazreti Sıddık ve Faruk (Radıyellahu anhuma) ikisine birden:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمَا يَا ضَجِيعَىْ رَسُولِ اللهِ وَرَفِيقَيْهِ وَوَزِيرَيْهِ وًمُشِيرَيْهِ وَالْمُعَاوِنَيْنِ لَهُ عَلَى الْقِيَامِ فِى الدِّينِ وَالْقَائِمَيْنِ بَعْدَهُ بِمَصَالِحِ الْمُسْلِمِينَ جَزَاكُمَا اللهُ اَحْسَنَ جَزَاءٍ جِئْنَاكُمَا نَتَوَسَّلُ بِكُمَا اِلَى رِسُولِ اللهِ لِيَشْفَعَ لَنَا وَيَسْأَلَ رَبَّنَا  اَنْ يَقْبَلَ عُمْرَتَنَا

“Ey Resulullahın yanında yatanlar, onun arkadaşları, vezirleri, istişarecileri, dini yaşat makta onun yardımcıları ve ondan sonra müslümaların işlerini idare edenler!

Allah'u Tealâ sizi en güzel mükafatla mü-kafatlandırsın, Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize şefaat etmesini ve umre-mizin kabul edilmesini rabbimizden istemesi için sizi aracı yapmak üzere, size geldik” der.

Sonra kendisi, ana babası, kendisine dua vasiyet edenler ve bütün müslümanlar için dua eder evvelki gibi Efendimizin başı hizasında durur ve:

اَللَّهُمَّ اَنْتَ قُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ (وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَآؤُكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا)

Ey Allahım! Şüphesiz sen şöyle buyurdun ve senin sözün haktır: “Eğer onlar günah işle-yerek nefislerine zulum ettikleri vakit sana gelseler, Allahdan af isteseler, o resulde onla rın affını istese, elbette Allahu Teala’yı son derece tövbeleri kabul edici, kendilerine çok acıyıcı bulurlar (Nisa: 64) Mealindeki ayeti okuduktan sonra:

قَدْ جِئْنَاكَ سَامِعِينَ قَوْلَكَ طَائِعِينَ اَمْرَكَ مُسْتَشْفِعِينَ بِنَبِيِّكَ اِلَيْكَ

“Ya rabbi! Senin sözünü işiterek, emrine itaat ederek, Peygamberini aracı yaparak sana geldik” der sonra:

رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.

Ayetini sonuna kadar okur.

 

E-posta Yazdır PDF

DİYANET KIYAMET ALAMETLERİNİ KABUL ETTİ

NOT: DİYANETİN YAPTIĞI AÇIKLAMA, MAYA TAKVİMİ VE BENZERİ SAFSATALARA CEVAP VERMEK İÇİN EHLİ SÜNNET ANLAYIŞINDAN BAŞKA YOL OLMADIĞINI BEYAN ETMİŞ OLDU....

BÜTÜN  ZULUMATLARA KÜFÜR-ŞİRK-ATEİSTLİK VE BİD'ATLARA KARŞI TEK YOL EHLİ SÜNNET

Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesinin 'Dini sorular' bölümündeki sorular üzerine yayınlanan fetvada, kıyametin ne zaman kopacağının bilinmemediği, Hz. Muhammed'in kıyamet zamanına ilişkin bazı önemli olay ve belirtiler hakkında açıklamalarda bulunduğu belirtildi. Din İşleri Yüksek Kurulu, bu konuda şunları açıkladı:

KIYAMETİN KÜÇÜK ALAMETLERİ

"Bu işaretler büyük ve küçük olmak üzere iki kategoride gösterilmiştir. Kıyametin küçük alametleri olarak, din ve inanç hakkında bilgisizliğin yaygınlaşması, içkinin çokça içilmesi, fitne, öldürme ve kargaşanın çoğalması, maddî refahla birlikte kanaatsizlik ve nankörlüğün artması, Allah rızası yerine çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkması gibi olayları saymak mümkündür.

KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ

Büyük alametler ise, şu hadiste bildirilmiştir: 'On alamet meydana gelmedikçe kıyamet kopmaz. Deccal'ın çıkışı, Hz. İsa'nın yeryüzüne inmesi, Ye'cuc ve Me'cucun çıkışı, Dabbetü'l Arz'ın çıkışı, güneşin batıdan doğması, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında meydana gelmek üzere yerin batışı, duman ve insanları mahşer yerine sürecek olan ve Aden çukurundan çıkan bir ateşin zuhuru.' Bu hadiste geçen alametlerin bir kısmı aynı zamanda Kuran'da da muhtelif ayetlerde yer almaktadır."

E-posta Yazdır PDF

ŞEVKET EYGİ DÖKTÜRMÜŞ.....

Tartışmalı Dinî Konularda ne Yapmalıyız?

SORU: İhtilaflı, tartışmalı dinî konularda ne yapmamız gerekir?

CEVAP: Ehl-i Sünnet İslamlığında usûlde, temellerde, esasta, inanç şartlarında ihtilaf yoktur. Sünnî Müslümanları inanç konusunda İmamı Eş'arî ile İmamı Mâturidî'ye bağlı ve tâbi olur. İki imam arasındaki farklılıklar lafzîdir ve kesinlikle esasa taalluk etmez. Füruata (işlemeye) ait konuların esasında da ihtilaf yoktur. Fıkıh konusunda dört mezhepten biri, bütünüyle uygulanır, kesinlikle telfik-i mezahib yapılmaz. Çok istisnaî durumlarda, zaruret varsa, icazetli ve yetkili müftünün fetva ve ruhsatıyla, sadece bir konuda başka bir mezhebin hükmüyle amel edilebilir. Genel olarak telfik-i mezahib yapmak dini oyuncak etmektir. Bu yolu Telfik-i mezahib mezhebini) , bozuk fikirli ve bid'atçi Reşid Rıza çıkartmıştır. Muttefakun aleyh (üzerinde ittifak edilmiş) konu, hüküm ve meselelerde şazz ve aykırı ictihad, fetva ve görüşlere itibar edilmez. Zarurat-ı diniyede ictihad yapılamaz. Füruata ait ihtilaflı meselelerde, mesela kan çıkması abdesti bozar mı, bozmaz mı konusunda Müslüman kendi mezhebinin fıkhına tabi olur. Zaruriyat-ı diniye tartışma konusu yapılamaz. Namaz Kıyamet'e kadar günde beş vakitte kılınacaktır. Mukim kimselerin öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı cem' etmeleri Ehl-i Sünnette yoktur. Bu konudaki (Beşi üç vakitte kılmak) aykırı ictihadlar, fetvalar bâtıldır, geçersizdir, hükümsüzdür.

Üzerinde ihtilaf (çeşitlilik) bulunan tartışmalı konularda Müslüman cumhur-i ulema yolunda, Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunur. Zamanımızda bazı reformcu, değişimci, yenilikçi, kimisi Kemalist, kimisi Fazlurrahmancı, kimisi Mason Afganîci ilahiyatçıların, Ehl-i Sünnet ulemasının cumhuruna aykırı gülünç ictihadlarının, aykırı fetvalarının kıymeti yoktur. Bunlar bid'atçidir. Bazı bid'atler Müslümanı dininden imanından edebilir. İslam'da kader yoktur diyen kişi zındıktır, ondan dinî bilgi öğrenmek mânevî intihar olur. Din ve inanç bilgileri ehliyetli, liyakatli, ihlaslı, taqvalı, faziletli, icazetli Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasından, kâmil mürşidlerden öğrenilir. (Bütün ilahiyat hocaları bid'atçi, reformcu, yenilikçi, değişimci, Kemalist, Fazlurrahmancı, paracı, iktidar yağcısı, mezhepsiz değildir. Ehl-i Sünnet ilahiyatçılar da vardır. Onlar cumhur-i ulemanın doğru yolunda yürürler, sahih itikattan ve fıkıhtan ayrılmazlar. Onlar mezhepsiz değildir. Onlar ihlaslı, ahlaklı, faziletlidir. Onlar Allahın ayetlerini ucuza veya pahalıya satmazlar. Kendilerine hürmet ederiz.)

Müctehid derecesinde fakih olmayan hiçbir Müslüman Kur'andan ve Sünnetten kendi re'y ve hevası ile hüküm çıkartamaz.

Müteşabihat, tenzih inancına aykırı olarak lügavî manalarına alınmaz. Allah zamandan, mekandan, cihetten, inmek ve çıkmaktan, diğer noksan sıfatlardan münezzehtir. (O adamın eli uzundur demek, elinin ve kolunun fizikî olarak uzun olduğuna delalet etmez... Polisin her yerde gözü ve kulağı var demek, bildiğimiz göz ve kulak demek değildir...)

Dinini, imanını, âhiretini, ebedî saadetini kurtarmak isteyen akıllı, firâsetli, vicdanlı Müslüman cumhur-i ulema yolunda, Sevâd-ı Âzam dairesi içinde bulunsun; şazz , aykırı, şeytanî vesveselere kapılmasın, aykırı ve bid'atçi kişilerin saçma sapan aldatıcı, saptırıcı beyanlarına ve iddialarına itibar etmesin.

Rabbanî ulema, fukaha ve mürşidler, silsileli icazetleriyle Resulullah (Sayat ve selam olsun ona) Efendimize irtibatlıdır.

Din alimi gibi görünen ulema-i su'a da kulak asılmamalı ve itibar edilmemelidir.

Dünyevîleşmiş, dünya-perest, paragöz olmuş din alimlerine (Ehl-i Sünnetten görünseler bile) kulak asılmamalıdır.

Hakikî din alimi, hakikî fakih ve kâmil mürşid, Resul-i Kibriya Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) vekili, varisi ve halifesi durumundadır.

Allah'ın rızasını kazanmak isteyen akıllı ve firasetli Müslüman şu silsileye dikkat etsin:

1. Resulullah... 2. Ashab-ı Kiram... 3. Tâbiîn... 4. Tebe-i Tâbiîn... 5. Eimme-i müctehidîn... 6. Sahih inancın ve İslamın bayrağını yücelten ve halkı irşad eden Ehl-i Beyt-i Mustafa... 7. Her devirde gelip geçmiş ve bu devirde yaşayan ve hizmet eden icazetli ulema, fukaha ve mürşidler...

Zındıklardan uzak durulmalıdır. Hz. Osman Zinnureyn radiyallahu anh'ı tenkid ve tahkir eden kişi sapıktır. Ondan din öğrenilmez.

Kur'andaki üç yüz küsur muhkem ayetin bugün geçerliliği yoktur, onlar tarihseldir diyen kişi zındıktır. Ondan din öğrenilmez.

İlahî İslam dini ile (....) ideolojisi uyuşur diyen kişi zındıktır.

İslamdan başka hak ibrahimî dinler vardır diyen zındıktır.

Laikçilik hak ve doğrudur diyen kişi zındıktır.

Müesseselerinde çalışan tesettürlü hanımlara başınızı açın diye baskı yapan, açmayanların işten atanlar zalimdir, zındıktır.

Ben Müslümanım ama Şeriati kabul etmiyorum diyen zındıktır.

Şeriatın tâzimini istediği değerleri, kurumları ve şahısları tahkir eden; tahkirini istediklerini tâzim eden zındıktır, kafir olur.

Cenab-ı Hak cümlemizi Kur'an, Sünnet, Şeriat, fıkıh ve sahih itikad dairesinde bulunan bahtiyar kullarından eylesin ve bizlere hüsn-i hâtime nasip eylesin. Bizleri insî ve cinnî şeytanların, zındıkların, reformcuların, bilhassa (Pakistan'da binden fazla ulemanın, fukahanın, müftünün ve din büyüğünün protesto ettiği) kovulmuş Fazlurrahmanın tuzaklarından korusun.

Cumartesi, 18 Mayıs 2013 12:13 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

EHLİ SÜNNETİ KİM SAVUNACAK???

Ehli Sünneti Savunmak

16 Nisan 2012, Pazartesi

Ehl-İ Sünneti yıkmak isteyenler, Ehl-i Sünnet denilmesinden hiç mi hiç hoşlanmazlar. "Hepimiz kardeşiz, hepimiz Kur'anda birleşelim", bu Ehl-i Sünnet de nereden çıktı, Kur'anda yazıyor mu böyle bir şey derler.

Ehl-i Sünnet Kur'an Müslümanlığıdır.

Ehl-i Sünnet Kur'anı doğru yorumlar.

Adından anlaşılıyor, Sünnet Müslümanlığıdır.

Cemaat yani Müslümanların büyük topluluğudur.

Sevad-Azam'dır.

İmanın, İslam'ın, Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın Ana Caddesi'dir.

Cumhur-i Ulema yoludur.

Kur'an, Müslümanları birliğe davet ediyor.

Peygamber aleyhissalatü vesselam mü'minleri birliğe çağırıyor.

Peygamber Efendimiz, "Ümmetim yetmiş üç parçaya ayrılacaktır. Bunlar, birisi hariç Cehennemliktir. Kurtulacak parça benim ve Ashabımın yolundan gidenlerdir" buyuruyor.

Ehl-i Sünnet Ashab-ı kiramın hepsini sever, sayar, hepsine hayır dua eder, hepsini din konusunda âdil kabul eder.

Ehl-i Sünnet Selef-i Sâlihîn Müslümanlığıdır.

Ehl-i Sünnet Tevhid Müslümanlığıdır.

Ehl-i Sünnet Allahın kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna inanır.

Ehl-i Sünnet Peygamberler dışındaki insanların ismet sıfatı ile sıfatlı olduğunu kabul etmez.

Ehl-i Sünnet Peygamberimizin hanımlarını mü'minlerin anneleri bilir ve hepsine hürmet eder.

Ehl-i Sünnet, Ehl-i Beyt-i Mustafa'yı sevmenin ve tutmanın farz olduğunu bilir.

Ehl-i Sünnet, bin küsur yıl önce Ashab ve Tabiîn arasında geçmiş ihtilafların hükmünü Allahü Tealaya, Mahkeme-i Kübraya bırakır.

İnsanlık tarihinde en büyük İslam ve cihan devletini Ehl-i Sünnetin bayraktarı Osmanlılar kurmuştur.

Ehl-i Sünnet Müslümanlara ve insanlara taqiyye ve kitman yapmaz, mü'minleri aldatıp kandırmaz, gerçekleri acı da olsa, bütün çıplaklığı ile söyler.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ile laiklik kabil-i te'lif değildir.

Ehl-i sünnette, imandan sonra en büyük emir ve ibadet beş vakit namazdır. Sünnîlerin farz namazları (Şer'î özürleri) yoksa cemaatle kılmaları gerekir.

Ehl-i Sünnet İslamlığında hür kadınların tesettüre girmesi gerekir.

Ehl-i Sünnet İslamlığı, Allah ile olan bütün ibadet ve muamelerde ihlasın ana şart olduğunu bildirir.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında, dünya işlerinde adalet temel prensiptir.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı din sömürüsünü, mukaddesat bezirgânlığını çok büyük bir günah ve hıyanet olarak görür.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında mâruf ile emr ve münkerden nehy farzı uygulanır.

Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur'an'a Sünnete ve Şeriata en uygun İslamî sistem ve düzen Sünnî Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş devridir.

Osmanlı devletinin ve hilafetinin en büyük düşmanları ve yıkıcıları Necid'de zuhur eden Vehhabiye fırkası olmuştur.

Safevî İran, Osmanlı ile asırlar boyu savaşmış ve büyük kan dökülmesine sebep olmuştur.

Farmason bir ihtilalci olan taqiyyeci Afganî'nin metodu ve görüşleri Ehl-i Sünnet İslamlığı ile bağdaşmaz.

Ehl-i Sünnet İslamlığı Kur'anı, Sünneti esas alır ve bunların hükmü varken re'yi kesinlikle kabul etmez.

Ehl-i Sünnet İslamlığı her Müslümanın Kur'anı kendi re'y ve hevası ile yorumlamasını, kendi kafasına göre hüküm çıkartmasını asla kabul etmez.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı medenî Müslümanlıktır, bedevî ve â'rabî Müslümanlığı değil.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında ehl-i Tevhid ve ehl-i kıble kişi (dinden çıktığına dair kesin delil ve hüküm olmadıkça) mü'min ve kardeş kabul edilir.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı dinde çıkartılan bütün bid'atleri reddeder.

Ehl-i Sünnet İslamlığı, büyük günah işleyenleri (o günahın haram olduğunu inkar etmedikçe) dinden çıkartmaz, onlar için kafir oldu demez.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığının İslamın doğru yorumu olduğuna dair sayısız delillerinden biri, Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) İstanbul'u fethedecek kumandan ve ordusu ile hadîsidir. Fatih Sultan Mehmed Han Mâturidî inancına ve Hanefî mezhebine bağlı bir Ehl-i Sünnet Müslümanı idi.

Bütün bid'atçiler Ehl-i Sünnete karşıdır.

Mezhepsizler Ehl-i Sünnete karşıdır.

Telfik-i mezahib isteyenler Ehl-i Sünnete karşıdır.

Bütün bozuk fırkalar Ehl-i Sünnete can düşmanıdır.

Bendeniz (nefsime bir pâye vermemek şartıyla) Ehl-i Sünnet Müslümanı olmakla iftihar ederim.

Elimden geldiği, dilimin döndüğü kadar Ehl-i Sünneti savunurum.

Ehl-i Sünneti savunurken Kur'anı, Sünneti, Şeriati savunduğumu bilirim.

Ehl-i Sünnet Müslümanı olduğum için her türlü reforma, dinde yeniliğe, dinde değişime karşıyım.

BOP'un yeni bir İslam türetme planlarına karşıyım.

Bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak, M. Kemal paşanın ölümünden sonra türetilmiş bozuk bir ideoloji olan Kemalizme karşıyım.

Kemalist ilahiyatçıları çok ayıplar ve kınarım.

Ehl-i Sünnet Müslümanı olduğum için fıkha ve Şeriata taraftarım.

Siyonistlerin, Haçlıların, İslam düşmanlarının, Kriptoların, Üçgenli Biraderlerin direktifleriyle ılımlı ve light bir İslam çıkartmak isteyenlere karşıyım.

İslam'da kader yoktur diyenlere karşıyım.

Bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak Pakistanlı Fazlurrahman'ın Tarihsellik ve Tatiliye mezhebine çok karşıyım.

Bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak din sömürücülerine, mukaddesat bezirganlarına, Allahın ayetlerini ucuza veya pahalıya satanlara son derece muhalifim.

Ehl-i Sünneti niçin savunduğumu, ehl-i bid'ati niçin reddettiğimi iyi biliyorum.

* (İkinci yazı)

Sabah Namazı ve Peygamber

Evvelki pazar sabah erkenden saat 5:30'da yola çıktım. Çengelköy'ün yükseklerinde bir camie namaza gittim. Kubbesiz, kiremit kaplı fakat çok sanatlı, çok şirin bir bina. Etrafı kabristan, havadar. İçeriye girdiğimizde hocası Kur'an okuyor, dört-beş kişi de önlerindeki rahlelere koydukları Mushaflardan takip ediyordu. Maalesef camide hiçbir liseli ve üniversiteli genç yoktu. Yahu ilaç için bir iki çocuk bulunsa olmaz mı?

Bu pazar hava soğuktu. Şehir dışına gezmeye gitmedim.

Sabah namazlarında camilerin durumu iç acıcı değil. Eyüp Sultan, Sümbül Sinan gibi bir iki cami dışında mabetler bomboş.

Resulullah Efendimiz(salat ve selam olsun ona) "Münafıklara en ağır gelen iki şey sabah ve yatsı namazlarıdır. Bunlardaki hayrı bilmiş olsalardı sürünerek bile olsa gelirlerdi." buyurmuşlardır.

20-30 büyük ehl-i sünnet cemaat ve tarikatinin başkanları, hocaları, şeyhleri bir araya gelseler Müslüman halka hitaben bir beyânnâme hazırlayıp milyonlara duyursalar eminim ki hayırlı bir değişiklik başlar. Bugünküne nispetle seher vakitlerinde daha fazla cemaat olur.

Muhteremler niçin bu güzel işi yapmıyorlar acaba?

Halk ve gençlik gaflet içinde... Birkaç ay önce sur içinde Müslüman bir talebe yurdunun birkaç metre uzağındaki tarihi, küçük bir camiye gitmiştim. İmamı Şam'da okumuş muhterem bir kimse... Namazdan sonra sordum, "Karşıki yurttan, bilhassa sabah namazlarında öğrenciler geliyor mu?" Maalesef bir kişi bile gelmiyor dedi. Halbuki yurtta birkaç yüz öğrenci kalıyor.

İnsanlar gaflet edebilir, lâkin bilenlerin mutlaka uyarması gerekir.

Türkiye Müslümanlarının sadece yüzde 10'unun beş vakit kılması, yüzde 90'ının bînamaz olması büyük bir felakettir. Halk işin farkında değil.

Ehl-i dünyanın umurunda mı namaz? Şimdi rant devşirme, haram ganimet toplama hengâmıdır.

Resulullah Efendimizin ruhaniyeti bizimledir. Biz Müslümanlar onunla irtibatlı, rabıtalı olmalıyız.

Resulullah Efendimiz rüyada, bazen yakaza hâlinde görünebilir. Bu konuda aydınlanmak isteyenler "Tenbihü'l Gabi an Rü'yeti'n-Nebi" kitapçığına göz atabilir.

Resulullah Efendimizle konuşmak isteyenler onun sahih hadislerini okusunlar. Mana âleminde bilhassa sabah namazı hakkında sorsak bize hadisleriyle ne diyecek:

"Mutlaka cemaatle kılın... Cemaatten ayrılmayın..."

Sadece namaz konusunda değil dinle, hayatla, davranışlarımızla ilgili her hususta ona sormalıyız.

Paran var, yeni bir otomobil almaya gidiyorsun, Resulullah'a soracaksın:

"Nasıl bir otomobil edinmemi uygun görürsünüz?"

Hadisleriyle, sünnetiyle size ne diyecektir?

"Sakın israf etme, ihtiyacın neyse ona göre bir araba al. Seni gurura, kibre, tafraya, böbürlenmeye götürecek lüks bir araba senin için hayırlı olmaz."

İçinde içki içilen, fuhşiyyat yapılan, lüks, beş yıldızlı otelin restoranına giderken de sor, belki de yarı yoldan geri dönersin.

Evindeki plazma mı ne meretse o televizyonu da bir sorsana...

Peygambere imân etmek, ona bağlı olmak, kuru lafla olmaz. İsmi anılınca elini göğsüne götürmekle bitmez. Efendimiz milâdî 632 tarihinde bu dünya hayatına veda ettiler ama ruhaniyeti bizimledir, ayînemizi temiz tutarsak nebevî ruhların ışıltılarından hissemizi alırız.

 

Pazartesi, 30 Temmuz 2012 10:48 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

İslam'ı AB Standartlarına Uydurma Sapıklığı

M. Şevket Eygi - Milli Gazete 2011-05-22

İslam'ı AB Standartlarına Uydurma Sapıklığı

Haçlıların sinsi baskıları ve dayatmaları devam ediyor. Neler istiyorlar:

BİR: İslam'ın Allah katında tek hak, makbul, geçerli din olduğu inancını bırakmamızı, üç ibrahimi din vardır, onların mensupları da necat ehlidir ve onlar da Cennete girecektir bozuk inancını benimsememizi istiyorlar.

İKİ: Peygamberimizin Sünnetinin, sahih hadislerin, zaruriyat-ı diniyenin AB standartlarına göre ayıklanmasını istiyorlar.

ÜÇ: Dinimizin, Feminizm sapık ideolojine uymayan hükümlerinin kaldırılmasını istiyorlar.

DÖRT: Camilere kiliselerdeki gibi sıralar konulmasını istiyorlardı. Diyanet ilim heyeti bunu kaldırdı, kendilerine teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun.

BEŞ: Fazlurrahman bozuk mezhebinin kabülünü, Kur'andaki ve Sünnetteki nice kesin emrin tarihsel olduğu, bugün geçerli olmadığı sapıklığının benimsenmesini istiyorlar.

YEDİ: İslam'ı koyu buluyorlar, sulandırılmasını, ılımlı hale getirilmesini istiyorlar.

SEKİZ: Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim istiyorlar.

DOKUZ: Erkekleri camiden cemaatten uzaklaştırırken kadınları camiye getirmek istiyorlar.

ON: Olabildiğince diyalog ve hoşgörü yapılmasını, Müslümanların İslam'dan ödünler vermesini istiyorlar.

ON BİR: Müslüman halkın dinden kopartılarak sekülerleştirilmesini istiyorlar.

ON İKİ: İslam'ın bir tür Protestanlık haline getirilmesini istiyorlar.

ON ÜÇ: İslam'ın hak din olmaktan çıkartılıp bir tür beşeri ideoloji ve hümanizma haline dönüştürülmesini istiyorlar.

ON DÖRT: Şeriatsız, fıkıhsız bir İslam türetmek istiyorlar.

Vaktiyle Hindistan'da Ekber Şah isminde sapık bir hükümdar İslam'ı, Hıristiyanlığı ve Hint Mecusiliğini birbirine karıştırarak Din-i İlahi adında sapık bir din çıkartmıştı. O Ekber Şah değil, Ekfer (en kafir) Şahtı. Bu adam Selamün aleyküm şeklindeki İslam selamını yasaklamış, onun yerine Allahu Ekber (Kendi adı Ekber ya...) denilmesini emr etmişti. Maalesef birtakım bozuk alimler bu adamı desteklemişlerdi. Bugün Türkiye'de de Siyonistlerin, Haçlıların, Derin Şer Güçlerinin (DŞG), Selanik Avdetilerinin destekçisi alim taslakları vardır.

Müslüman kardeşlerimi uyarıyorum.

NOT: Ekber (Ekfer) Şahı terbiye ve tasfiye eden İmamı Rabbani k.s. ve tabileri, bu gün de aynı fitneyi Mahmud Efendi k.s. tabileri ve sevenleri ile birlikte def edip tasfiye edecek inşaallah!

Çarşamba, 06 Temmuz 2011 13:07 tarihinde güncellendi

Sayfa 1 - 11

  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  3 
  •  4 
  •  5 
  •  6 
  •  7 
  •  8 
  •  9 
  •  10 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.