Ehli sünnet sekiz sınıftır:
1- Kelamcılardan olan bu alimler topluluğu, teşbih ve
ta’dilden uzak, rafizilerin/şianın ve haricilerin bid’atların dan uzak, diğer
bid’at fırkalarından ayrı olarak Allahu teâlâ’nın Zat ve sıfatlarını, Tevhid ve
nübüvvet konularını, sevab-ceza, vaad ve vai’d meselelerini, ictihad-imamet
konularını, Kitab ve sünnete muvafık olarak beyan etmişlerdir.
2- Ehli sünnetin itikad konularına tabi olan fıkıh
imamları. Kitab ve sünnetten re’y ve ictihadla furu’ meselelerini istinbat eden
takva yolu üzere olan selefi salihin (dört mezheb) imamlarıdır.
3- Hadisi şerif rivayetiyle meşgul olan hadis imamları. Sahih ile bozuk haberlerin
arasını ayırmışlar, cerh ve ta’dil kurallarını beyan etmişler. Bu amellerine,
asla bid’at ehlinden bir şey karıştırmamışladır.
4- Nahiv/gramer, edebiyyat, sarf ilimleriyle meşgul
olan alimleridir. Lügat alimlerinin yolu üzere arapça’nın tedvinini üzerlerine
almışlar, bid’at ehlinin yorumlamalarından uzak durmuşlardır.
5- Kur’anın kıraat vecihlerini ihata eden kurralar ve
tefsir alimleridir. Bütün te’villeri ehli sünnetin asılarına uygun olmuştur.
6- Zahidler ve sofulardır. Kanaat ehli takva yolunda
ilerleyen dervişler topluluğudur. Kendi varlıklarını yok etmişler, Allahu teâlâ’nın
kaza ve kaderine razı olup aza kanaat etmişler, bütün azalarının sorumlu olduğu
hissiyle amel ederek devamlı şlahi huzurda olmanın yolunu bulmuşlar. İtikad ve
amelde ehli sünnetten taviz vermemişler.
7- Allah yolunca cihad eden, sınırlarda düşmanı
gözetleyen mücahid topluluğudur. İslam vatanını beklerler, düşmana göz
açtırmazlar, dinin muhafazası için canlarını feda ederler.
8- Ehli sünnet alametlerinin yaygın olduğu beldelerde
yaşayan umum halktır. Sanaat ve ziraatla meşgul olup ehli sünnetin ihyasına
destek olurlar.
İşte kitablarımızın beyan ettiği islam toplumunun
temellerini meydana getiren sınıflar. Bu sınıflardan hangisi ne kadar mevcut.
Bunların yerini hangi sınıflar almış, iş nereye dönmüş takdiri sizlere
bırakıyoruz.
Ancak şunu ifade edelim ki, şu zamanda islam toplumunu, ehli sünnet üzere oluşturmak ve meydana getirmek, Mevla teala’nın şu ayetin de beyan etttiği sınıfı hasıl etmeksizin imkan dahilinde görülmemektedir: “İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk olsun… Âl-i İmran
Bu topluluk,
alimler topluluğudur. Ehli sünneti anlayan ve yaşayan alimler. Etiketli ilim
hırsızları, din yobazları değil. Dini dünyalığa satan, ayetleri çarptırarak
ehli kitaba dalkavukluk yapan nifak ehli satılmış kıravatlarıyla bazı yerlere
bağlanmış kimseler değil.
Mesleği milletin kafasını karıştırmak, ihtilaflı
konuları ortaya atarak saf gönülleri bulandırmak, -zaman sana uymazsa, sen
zamana uy- diyerek her kılığa giren, kutsal topraklara gidip gelmeyi tekelleri altına
alıp kurayla parayla işi ranta çeviran, papazlarla maç edip resim çektiren din
görevlisi bozuntuları, bu büyük davanın yükünü taşıyamaz, çilesini çekemez.
Beş yıldızlı otelden daha lüks okullarda, -pansiyon-yurt
gibi resmi yerlerde, en büyük ibadet olan namazın kılınması dahi kendi haline
bırakılmış, her türlü dünyalık imkanlar önlerine serilmiş, hedefleri bir makam
kapmak olan bir neslin, ilim seviyesi ve takva derecesini siz takdir edin.
Eskilerin çektiği çile ve meşakkat nerde; sadece Allah rızası için ilim talebi
nerde; yeri gelince başını açıp peruk takarak okuluna giden, özel günlerinde
hasta olduğu halde Kur’an dersine mecburen katılan, erkek eğitimcilerle yüz
yüze muhatab olup güya ilim tahsil eden kızcağızlara ne demeli!
< Önceki | Sonraki > |
---|