Yazdır

PEYGAMBERİMİZİN KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET ADABI

PEYGAMBERİMİZİN (sallallahu aleyhi ve sellem)  KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET

Allahu teala buyurdu:

وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi, Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” (Nisa: 64)

Namazda durduğu gibi durur ve Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) çok kıymetli ve şerefli suretini, kabri şerifinde bulunuyor, ziyaretçisini biliyor, selamını ve kelamını duyuyor oldu-ğu halde göz önüne getirir ve:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ وَلَدِ آدَمَ اِنِّى اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَاَشْهَدُ اَنَّكَ عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَاَمِينُهُ اَشْهَدُ اِنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ الرِّسَالَةَ وَآدَّيْتَ اْلاَمَانَةَ وَنَصَحْتَ اْلاُمَّةَ وَكَشَفْتَ الْغُمَّةَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا خَيْرًا جَزَاكَ اللهُ عَنَّا اَفْضَلَ مَا جَازَى نَبِيًّا عَنْ اُمَّتِهِ اَللَّهُمَّ اَعْطِ سَيِّدَنَا عَبْدَكَ وَرَسُولَكَ مُحَمَّدًانِ الْوَسِيلَةَ َالْفَضِيلَةَ وَالدَّرَجَةَ الْعَالِيَةَ الرَّفِيعَةَ وابْعَثْهُ الْمَقَامَ الْمَحْمُودَ نِ الَّذِى وَعَدْتَهُ وَاَنْزِلْهُ الْمَنْزِلَ الْمُبَارَكَ عِنْدَكَ سُبْحَانَكَ اَنْتَ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

“Ey Allahın nebisi! Allahın selamı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun.

Ey Allahın Resulü! Selam senin üzerine olsun. Ey mahlukatın en hayırlısı! Selam senin üzerine olsun.

Ey Adem oğullarının Efendisi selam senin üzerine olsun.” Dedikten sonra:

“Şüphesiz ben Allah'u Tealâdan başka hiçbir ilah olmadığına ve onun tek olup hiçbir ortağı bulunmadığına şehadet ederim ve şüphesiz senin, onun kulu, elçisi ve emini (güvendiği kişi) olduğuna şehadet ederim.

Ben şahitlik ederim ki sen elçilik vazifeni muhakkak tebliğ ettin (yerine getirdin) ema-netini ödedin, ümmete nasihat ettin, karanlık bulutları kaldırdın, Allah'u Tealâ bizim tarafı-mızdan seni hayırla mükafatlandırsın, bir Pey gamberi, ümmeti tarafından mükafatlandırdı-ğının en üstünüyle, seni, bizim tarafımızdan mükafatlandırsın.

Ey Allahım! Kulun ve Resulün olan Efen-dimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e vesile, (ümmetine şefaat etmesi) fazilet ve üstün/yü ce dereceyi nasib et  ve onu vadettiğin maka mı Mahmud’a (bütün peygamberler ve üm-metler tarafından övülen şefaat makamına) ulaştır. Ve onu indindeki/manevi yanındaki mübarek mekana yerleştir. Seni tenzih ederim, sen büyük fazl-u kerem sahibisin” der.

Sonra, Allah'u Tealâdan hacetlerini ister.

İsteklerin en büyüğü ise, son nefesi imanla bitirme ve mağfireti taleb isteğidir.

Huzuru saadetinden ayrılırken:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ اَسْألُكَ الشَّفَاعَةَ الْكُبْرَى وَأَتَوَسَّلُ بِكَ اِلَى اللهِ فِى اَنْ اَمُوتَ مُسْلِمًا عَلَى مِلَّتِكَ وَسُنَّتِكَ وَاَنْ اُحْشَرَ فِى زُمْرَةِ عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ

“Ey Allahın Resulu! Sana selam olsun. Senden en büyük şefaatini isterim ve Allah'u Tealânın salih kulları arasında mahşere çıkmam, senin milletin (dinin) ve sünnetin üzere müslüman olarak ölmem hususunda seninle Allaha tevessül ederim (seni aracı yaparım) der.    Sonra kendisiyle selam gönderenlerin selamını ulaştırır. Şöyle ki:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللهِ مِنْ فُلاَنِ ابْنِ فُلاَنٍ يَسْتَشْفِعُ بِكَ اِلَى رَبِّكَ فَاشْفَعْ لَهُ وَلِجَمِيعِ الْمُسْلِمِينَ .

“Ey Allahın Resulü! Filan oğlu Filandan sana selam var, senden şefaat istiyor ona ve bütün müslümanlara şefaat et” der.

Sonra kıbleye arka vererek Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yüzüne karşı durur, dilediği kadar salat-u selam okur. Sonra sağa doğru bir arşın kadar yer değiştirip Hazreti Ebu Bekir-i Sıddık (Radıyellahu anhu) nun başı hizasına gelir ve:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَاخَلِيفَةَ رَسُولِ اللهِ وَثَانِيَهُ فِى الْغَارِ وَيَا اَبَا بَكْرٍ الصَّدِّيقَ رَضِىَ اللهُ تَعَالَى عَنْكَ وَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا  خَيْرًا

“Ey Allahın Resulünün halifesi! Mağarada ikincisi, Ey Ebâ Bekir Sıddık! Sana selam olsun ve Allah seni hayırla mükafatlandırsın” der.

Sonra bir arşın kadar daha sağa doğru ilerleyip Hazreti Ömer (Radıyellahu anhu) nun yüzü hizasına gelerek:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا اَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ عُمَرَ الْفَارُوقِ اَنْتَ الَّذِى اَعَزَّ اللهُ بِكَ اْلاِسْلاَمَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنْ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ  خَيْرًا

“Ey Müminlerin emiri Ömer-ul Faruk!

Allahın selamı senin üzerine olsun Allahu Teala senin sebebinle islamı aziz etti, Allah'u Tealâ seni, ümmeti Muhammed tarafından hayırla mükafatlandırsın” diye selam verir.

Sonra yarım arşın kadar geri dönüp Hazreti Sıddık ve Faruk (Radıyellahu anhuma) ikisine birden:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمَا يَا ضَجِيعَىْ رَسُولِ اللهِ وَرَفِيقَيْهِ وَوَزِيرَيْهِ وًمُشِيرَيْهِ وَالْمُعَاوِنَيْنِ لَهُ عَلَى الْقِيَامِ فِى الدِّينِ وَالْقَائِمَيْنِ بَعْدَهُ بِمَصَالِحِ الْمُسْلِمِينَ جَزَاكُمَا اللهُ اَحْسَنَ جَزَاءٍ جِئْنَاكُمَا نَتَوَسَّلُ بِكُمَا اِلَى رِسُولِ اللهِ لِيَشْفَعَ لَنَا وَيَسْأَلَ رَبَّنَا  اَنْ يَقْبَلَ عُمْرَتَنَا

“Ey Resulullahın yanında yatanlar, onun arkadaşları, vezirleri, istişarecileri, dini yaşat makta onun yardımcıları ve ondan sonra müslümaların işlerini idare edenler!

Allah'u Tealâ sizi en güzel mükafatla mü-kafatlandırsın, Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize şefaat etmesini ve umre-mizin kabul edilmesini rabbimizden istemesi için sizi aracı yapmak üzere, size geldik” der.

Sonra kendisi, ana babası, kendisine dua vasiyet edenler ve bütün müslümanlar için dua eder evvelki gibi Efendimizin başı hizasında durur ve:

اَللَّهُمَّ اَنْتَ قُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ (وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَآؤُكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا)

Ey Allahım! Şüphesiz sen şöyle buyurdun ve senin sözün haktır: “Eğer onlar günah işle-yerek nefislerine zulum ettikleri vakit sana gelseler, Allahdan af isteseler, o resulde onla rın affını istese, elbette Allahu Teala’yı son derece tövbeleri kabul edici, kendilerine çok acıyıcı bulurlar (Nisa: 64) Mealindeki ayeti okuduktan sonra:

قَدْ جِئْنَاكَ سَامِعِينَ قَوْلَكَ طَائِعِينَ اَمْرَكَ مُسْتَشْفِعِينَ بِنَبِيِّكَ اِلَيْكَ

“Ya rabbi! Senin sözünü işiterek, emrine itaat ederek, Peygamberini aracı yaparak sana geldik” der sonra:

رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.

Ayetini sonuna kadar okur.