70. MADDE:
Dilsizin malum işaretleri, dili ile beyanı gibidir.(1)
Bu kaideye göre dilsizin malum işaretleri olan el ile veya kaşı ile olan hareketleri, dil ile beyan gibidir. Eğer işaretlerine itibar edilmese, insanlardan hiç kimse ile bir muamele yapamaz olur, neticede (ihtiyaçlarını karşılayamayacağından dolayı) ölüme arzolunurdu.
Dilsizin malum işareti anında sesinin de bulunması gereklidir denilmiştir. Malum olmayan işaretlerinde, yanında bulunan akrabası veya komşuları muradını açıklar. Bu kişilerin adaletli olması gerekir.
Dilsizin işaretleri iki türlü olur: Başını yan tarafa doğru hareket ettirmesidir ki bu, onun inkarıdır. İkincisi, başını yukarı aşağı uzunlamasına sallamasıdır ki bu, onun tasdiğidir.
Dilsiz yazıyı becerebilirse, buna da itibar edilir.
Dilsiz olmayanın işareti itibar edilmez. Yani birisi bir malı satsa, diğeri konuşabildiği halde başıyla hareket ederek kabul ettiğini işaret etse, buna itibar edilmez.
Dilsizin işareti satış, icare, hibe, rehin, nikah, talak, ibra, ikrar ve kısas hakkında itibar edilir.
Dilsizlik iki türlüdür. Asli dilsizlik, arizi dilsizlik.
Kaidemize göre kayıt getirilmediğinden, her iki dilsizlik nevisi de buraya dahildir. Arizi olan dilsizlik hali, şiddetli korku, hastalık veya yüksek bir yerden düşmekle olabilir. Bu durum geçici olunca, işaretine itibar edilmez; ancak dilsizlik hali ölümüne kadar veya bir sene devam ederse, bu durumda işareti geçer lidir.
Dilsizin işareti muameleler hakkında geçerli olur, şer’î cezalar hakkında işareti itibar edilmez, zira cezalarda -şehadet- sözcüğü kullanılmalıdır.
(1) Kaidenin arapçası: َاْلاِشَارَاتُ الْمَعْهُودَةُ لِْلاَخْرَسِ كَالْبَيَانِ بِالِّلسَانِ
71. MADDE:
يُقْبَلُ قَوْلُ الْمُتَرْجِمِ مُطْلَقًا
Mütercim, diğer lügatı tefsir eden kişidir. İmamı A’zam ve Ebu Yusuf’ a göre bir tercümanın sözü kabul edilir, İmamı Muhammed’e göre iki tercüman olmalıdır. Ancak İmamı A’zam’a göre tercümanın kör olmaması gerekir.
Hakim davacı, davalının veya şahitlerin lisanını bilmiyorsa, bunların iddialarını veya şahitlerin şahitliğini tercüman vasıta-sıyla dinleyebilir. Tercümanın adil olması ve kör olmaması lazım-dır. İhtiyaten iki tercüman olması evladır.
Tercümanın sözü akitlerde, yeminlerde, yeminden dönmek te, kısası, hadleri ve borcu ikrarda kabul edilir.
72. MADDE:
لاَ عِبْرَةَ بِالظَّنِّ الْبَيِّنِ خَطَأُهُ
Zanna dayanarak bir fiil sadır olsa, sonra bunun şeriatın hükmüne muhalif olduğu belli olsa, bu zanna itibar edilmez.
Mesela: Kefil borcun ödenmediğini zannederek asîlin borcunu ödese, sonradan borcun ödendiği anlaşılırsa ödediğini geri alır.
Kendi malı zannederek başkasının malını harcasa, sonra anlaşılınca bedelini öder.
Birisi başkasından bin lira alacağı olduğunu iddia etse, dava edilen kişi, “Benden alacağın olduğuna dair yemin edersen veririm” dese, davacı da yemin etse, davalı kendinin bin lirayı vermesi lazım geldiğini zannederek parayı verse, fakat bundan sonra davacının yemin etmesinin gerekme diğini, bilakis davalının yemin etmesi gerektiğini öğrense, (davalı) verdiği bin lirayı geri alma hakkına sahiptir.
Tüccarda mal alan kişi, toplam ödemeyi istediği anda tüccar, toplamda hata yapıp bin lira yerine iki bin lira borcu olduğunu söylese ve müşteri de iki bin lirayı ödese, sonra hatalı olduğu anlaşılırsa, müşteri bin lirayı geri alır.
Müstesna:
Birisi başkasına bir hayvan satsa, satıcının komşusu olan kişi şuf’a (komşuluk hakkı) ile hayvanı taleb etse, müşteri olan da şuf’a hakkının gayrı menkullerin haricinde de cari olduğunu zannetse ve hayvanı kendi rızası ile komşu olana teslim etse, daha sonra hatasını anlayıp hayvanı geri isteme hakkına sahip değildir, zira hayvanı teslim etmekle komşu ile elden ele mal satışı yapmış oldu.
73. MADDE:
لاَ حُجَّةَ مَعَ اْلاِحْتِمَالِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ
Manası: Delilden ortaya çıkan ihtimal ile birlikte hüccet olmaz.
Her hangi bir delil ki, bir delile dayanan ihtimal ona karşı gelse, delilin hükmü kalmaz. Delile dayanmayan ihtimaller yok gibidir.
Misal: Birisi varislerinden biri için borcu olduğunu ikrar etse, eğer ölüm hastalığında ise, diğer varisler bunu tasdik etme dikçe bu borç sabit olmaz. Zira hasta, bu ikrarıyla diğer varisleri mahrum bırakmayı kasdetmiş olma ihtimali vardır. Zira hastalık hali bunun delilidir.
Eğer sıhhat halinde bu ikrarı yapsa borç sahih olur, mal kaçırma ihtimali, delile dayanmadığından itibar edilmez.
Hastanın, varislerden başkası için yaptığı ikrarı vasıyyet kabilinden olduğu için, onda varislerin hakkını kaçırma ihtimali yoktur ve sahih olur.
< Önceki | Sonraki > |
---|