74. MADDE:
Tevehhüme itibar edilmez. (1)
Şer’i bir hükmün vehme istinadı caiz olmadığı gibi, sabit olan bir şeyi, sonradan arız olan vehimle ertelemek te caiz değildir.
Misal: İflas eden kişi ölse, malı satılır ve alacaklılar arasında taksim edilir. Her ne kadar başka bir alacaklının çıkıp gelme vehmi olsa da, malın bir kısmı onun için bekletilmez, belki ordaki alacaklılar arasında taksim edilir, diğer bir alacaklı gelirse, şu taksim edilen alacaklılardan şer’i dava ölçüsünde hakkını talep eder.
Satılan bir binanın iki komşusu olsa, birisi o anda gaib olsa, hazırda olan komşu şuf’a hakkı ile binayı alabilir. Diğeri de alma hakkına sahiptir diye hüküm bekletilmez.
Birisi kendi arsasına saman yığını yapsa, yan komşu, samanların yanıp kendi evini de yakar’ vehmiyle dava ederek samanları ordan kaldırtamaz.
Şer’i bir hükmün vehme istinadı caiz olmadığı gibi, sabit olan bir şeyi, sonradan arız olan vehimle ertelemek te caiz değildir.
Misal: İflas eden kişi ölse, malı satılır ve alacaklılar arasında taksim edilir. Her ne kadar başka bir alacaklının çıkıp gelme vehmi olsa da, malın bir kısmı onun için bekletilmez, belki ordaki alacaklılar arasında taksim edilir, diğer bir alacaklı gelirse, şu taksim edilen alacaklılardan şer’i dava ölçüsünde hakkını talep eder.
Satılan bir binanın iki komşusu olsa, birisi o anda gaib olsa, hazırda olan komşu şuf’a hakkı ile binayı alabilir. Diğeri de alma hakkına sahiptir diye hüküm bekletilmez.
Birisi kendi arsasına saman yığını yapsa, yan komşu, samanların yanıp kendi evini de yakar’ vehmiyle dava ederek samanları ordan kaldırtamaz.
(1) Kaidenin arapçası:
لاَ عِبْرَةَ لِلتَّوَهُّمِ
75. MADDE:
اَلثَّابِتُ بِالْبُرْهَانِ كَالثَّابِتِ بِالْعِيَانِ
Manası: Delille sabit olan, aşikâre (gözle) sabit gibidir.
Bir şey şer’i delille sabit olunca, hüküm gözle görülmüş gibidir.
Burhan: Hak ile batılı ayıran, sağlam ile fasidi temyiz eden delildir.
I’yan: Bir şeyi açıkça gözle görmektir ki, onunla beraber karışıklık şüphesi kalmaz. -Filancı falan şeyi muayene etti, denilince, ona gözü ile baktığı kasdedilir.
Misal: Bir şahıs, başkası üzerinde bir hakkı olduğunu iddia etse, bu hususta yaptığı ikrarı, hüküm için onun aleyhine delil ve dayanak yapılır. Davalı inkar ettiği zaman, getirilen şahitleri de hüküm için delil yaparak, şehadetle davacının sözünü isbat ederiz.
Bir şey şer’i delille sabit olunca, hüküm gözle görülmüş gibidir.
Burhan: Hak ile batılı ayıran, sağlam ile fasidi temyiz eden delildir.
I’yan: Bir şeyi açıkça gözle görmektir ki, onunla beraber karışıklık şüphesi kalmaz. -Filancı falan şeyi muayene etti, denilince, ona gözü ile baktığı kasdedilir.
Misal: Bir şahıs, başkası üzerinde bir hakkı olduğunu iddia etse, bu hususta yaptığı ikrarı, hüküm için onun aleyhine delil ve dayanak yapılır. Davalı inkar ettiği zaman, getirilen şahitleri de hüküm için delil yaparak, şehadetle davacının sözünü isbat ederiz.
76. MADDE:
اَلْبَيِّنَةُ عَلَى الْمُدَّعِى وَ الْيَمِينُ عَلَى مَنْ اَنْكَرَ
Manası: Delil davacı için, yemin inkar eden üzerinedir.
Bu kaide, hadisi şeriften alınmıştır. İddiacının sözü, zahirin hılafına olunca zayıf kalır, bunu kuvvetlendirmesi için delile ihtiyaç duyuldu. Davalının sözü zahire uygun olunca, takviye için yeminden başkasına ihtiyaç duymaz.
Beyyine: Adil şahit olup, davacının doğruluğunu kuvvetlendirir.
Dava: Hakim huzurunda birinin, hakkını başkasından talep etmesidir.
Buna göre hak iddia eden davacıdan hakim delil (şahit) getirmesini ister, eğer şahit getiremezse davalı yemin ettirilir.
Bazı davalarda davalılar bir cihetten davacı, diğer cihetten davalı/inkarcı olabilirler. Davacı olması tercih edilen taraftan şahit/delil getirmesi istenir, getiremezse diğer taraf delil getirir, delil getiremezse yemin ettirilir.
Zahirin hılafını ve ziyadeliği iddia edenin beyyinesi/şahitleri evladır.
Bu kaide, hadisi şeriften alınmıştır. İddiacının sözü, zahirin hılafına olunca zayıf kalır, bunu kuvvetlendirmesi için delile ihtiyaç duyuldu. Davalının sözü zahire uygun olunca, takviye için yeminden başkasına ihtiyaç duymaz.
Beyyine: Adil şahit olup, davacının doğruluğunu kuvvetlendirir.
Dava: Hakim huzurunda birinin, hakkını başkasından talep etmesidir.
Buna göre hak iddia eden davacıdan hakim delil (şahit) getirmesini ister, eğer şahit getiremezse davalı yemin ettirilir.
Bazı davalarda davalılar bir cihetten davacı, diğer cihetten davalı/inkarcı olabilirler. Davacı olması tercih edilen taraftan şahit/delil getirmesi istenir, getiremezse diğer taraf delil getirir, delil getiremezse yemin ettirilir.
Zahirin hılafını ve ziyadeliği iddia edenin beyyinesi/şahitleri evladır.
77. MADDE:
اَلْبَيِّنَةُ ِلاِثْبَاتِ خِلاَفِ الظَّاهِرِ وَ الْيَمِينُ لِبَقَاءِ اْلاَصْلِ
Manası: Beyyine, zahirin hılafını isbat içindir, yemin aslın bekası içindir.
Asıl, zahir hali kuvvetlendirir, başka bir teyide ihtiyacı olmaz. Zahirin hılafına olan şey, doğru ve yalan arasında ihtimalli olur, bu yüzden birinin diğeri üzerine tercihini gerektiren şeye (delile/şahitlere) ihtiyaç duyar.
Zahirin hılafı, aslın hılafı: Arizi sıfatların mevcut olması, zimmetin borçla meşgul olması, hadiseleri uzak vakitlerine izafe etmek gibi.
Arizi sıfatlarda asıl olan yok olmasıdır; zimmetin beri olma-sı, hadiseleri en yakın vaktine izafe etmek gibi.
Satış akti yapanlardan biri, aralarındaki satış aktinin bey-i vefa olduğunu iddia etse, diğeri de kesin bir satış olduğunu iddia etse, zahir ve asıl, satışın kesin olduğu üzerine olunca, söz satışın kesin olduğunu iddia edenin dediğidir. Satışın bey-i vefa olması aslın ve zahirin hılafı olunca, bunu iddia edenden beyyine (şahit) getirmesi istenir.
Birisi, başkasından alacağını talep etse, davalı olan da bu borcu inkar etse, delil getirmek davacı için lazımdır, zira o zahirin hılafını iddia etmektedir ki bu da zimmetin meşgul (borçlu) olmasıdır.
Söz yeminle beraber ikinci şahıs içindir, zira o, zimmetinin beri olduğunu (aslı) iddia etmektedir.
İstisna:
Emanet veren kişi, emaneti alandan emanet verdiği şeyi taleb etse, emanet alan kişi de emaneti geri verdiğini iddia etse, veya kendi kusuru olmaksızın emanetin helak olduğunu iddia etse, söz yeminle beraber emanet alanın dediğidir; halbuki geri vermek veya emanetin helak olması arizi bir iştir, asıl olan arizi hallerin olmamasıydı, bu kaidemize göre emaneti alanın geri verdiğine veya helak olduğuna dair beyyine getirmesi gerekir-di, zira bunlar aslın ve zahirin hılafıdır.
Asıl, zahir hali kuvvetlendirir, başka bir teyide ihtiyacı olmaz. Zahirin hılafına olan şey, doğru ve yalan arasında ihtimalli olur, bu yüzden birinin diğeri üzerine tercihini gerektiren şeye (delile/şahitlere) ihtiyaç duyar.
Zahirin hılafı, aslın hılafı: Arizi sıfatların mevcut olması, zimmetin borçla meşgul olması, hadiseleri uzak vakitlerine izafe etmek gibi.
Arizi sıfatlarda asıl olan yok olmasıdır; zimmetin beri olma-sı, hadiseleri en yakın vaktine izafe etmek gibi.
Satış akti yapanlardan biri, aralarındaki satış aktinin bey-i vefa olduğunu iddia etse, diğeri de kesin bir satış olduğunu iddia etse, zahir ve asıl, satışın kesin olduğu üzerine olunca, söz satışın kesin olduğunu iddia edenin dediğidir. Satışın bey-i vefa olması aslın ve zahirin hılafı olunca, bunu iddia edenden beyyine (şahit) getirmesi istenir.
Birisi, başkasından alacağını talep etse, davalı olan da bu borcu inkar etse, delil getirmek davacı için lazımdır, zira o zahirin hılafını iddia etmektedir ki bu da zimmetin meşgul (borçlu) olmasıdır.
Söz yeminle beraber ikinci şahıs içindir, zira o, zimmetinin beri olduğunu (aslı) iddia etmektedir.
İstisna:
Emanet veren kişi, emaneti alandan emanet verdiği şeyi taleb etse, emanet alan kişi de emaneti geri verdiğini iddia etse, veya kendi kusuru olmaksızın emanetin helak olduğunu iddia etse, söz yeminle beraber emanet alanın dediğidir; halbuki geri vermek veya emanetin helak olması arizi bir iştir, asıl olan arizi hallerin olmamasıydı, bu kaidemize göre emaneti alanın geri verdiğine veya helak olduğuna dair beyyine getirmesi gerekir-di, zira bunlar aslın ve zahirin hılafıdır.
< Önceki | Sonraki > |
---|