İLİM TAHSİLİNDE NİYET
HAKKINDADIR
Kişiye ilim tahsil etme anında
mutlaka niyet etmesi lazımdır. Çünkü niyet bütün fiillerde asıldır.
قَالَ رَسُولُ اللهِ r إِنَّمَا اْلأَعْمَالُ
بِالنِّيَاتِ
Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)’den rivayet edilen sa-hih hadisi şerifte “Amellerin -hükmü- ancak
niyetlere göredir” [1]
buyurul muştur.
<<Bu
hadisi şerif, islam fıkhında pek çok mesele için temel kaideleri içermektedir.
Mesela Hanefi
mezhebine göre abdest ve gusülde niyet farz değildir. Zira su yaratılışı
itibarıyla temizleyici olup niyete ihtiyaç duyulmaz. Teyemmümde ise niyet
farzdır, zira toprak su yerine temizleyici olabilmesi için kasıt ve niyetle
onu kullanmak gerekir.
Şafii
mezhebinde ise niyet farzdır. Zira zikredilen hadisi şerife göre niyetsiz amel
olmaz, derler.
Kişi yolda
bulduğu bir para kesesini alırken sahibine vermek niyetiyle alırsa o şey elinde
emanet olur, helak olsa bir şey ödemesi gerekmez. Fakat alırken kendi kesesine
katmak niyetiyle alırsa gasb etmiş olur ki sahibine ödemesi gerekir. İşte keseyi
yerden alış fiili aynıdır, fakat niyetle hüküm değişmektedir.
Hicret
hakkında varid olan bu hadisi şerif, Mekke’den Medi-ne’ye gidişin neticesinde Allah ve Resulünün rızası varsa,
bu hicret Allah ve Resulü için olmuştur. Eğer dünyalık elde etmek veya bir
kadını nikahlamak için gidilmişse, belki o şeye nail olunur, fakat Allah ve
Resulünün rızası olmaz.>>
Yine Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)’den rivayet edildi: “Nice
işler var ki dünya ameli gibi tasavvur
edilir; fakat güzel niyetle ahiret ameli olur, yine ne kadar işler var ki
ahiret işi suretinde tasavvur edilir, fakat kötü niyet sebebiyle dünya ameline
dönüşür.”
<<Yemek, içmek, uyku gibi işler, ibadete
kuvvet niyetiyle olur-sa ahıret işlerinden sayılır. Fakat bazan riyakarlıkla
yapılan ibadet-ler ahırette fayda vermez, dünyada kalır.>>
İlim taleb edenin Allah
rızasına, ahireti kazanmaya, kendisin-den ve diğer cahillerden cehaleti
gidermeye, dini ihya etmeye, islamı devamlı kılmaya niyet etmesi lazımdır, zira
islamın bekası ilimledir. Cahillikle beraber sofuluk ve takva sahih olmaz.
<<İslamın
emirlerinden olan iman, namaz, oruç ve diğerleri cehaletle birlikte hasıl
olmaz. Yasak edilen küfür, içki, zina, kibir, hased ve diğerlerinden de cehaletle
sakınılmaz.
Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: “Cebrail’e ilim sahip lerinden sordum,
dediki, onlar dünya ve ahırette ümmetinin kandille ridir.”
Yine “Alimler, peygamberlerin varisleridir.” Yani bütün ümmetlerin alimleri, bütün
peygamberlerin varisleridir. Bundan anlaşıldıki her dinin bekası ilimle
mümkündür. İlmin bekası da alimlerle mümkündür, neticede dinin bekası alimler
ile mümkündür.
قَالَ
رَسُولُ اللهِ r مَنْ لَمْ يَحْزَنْ فَهُوَ
مُنَافِقٌ فَاِنَّهُ لاَ مُصِيبَةَ اَعْظَمَ مِنْ مُصِيبَةِ مَوْْتِ الْعَالِمِ وَ
اِذَا مَاتَ الْعَالِمُ بَكَتِ السَّمَاوَاتُ وَ سُكَّانُهَا سَبْعِينَ
يَوْمًا
Bu hususta
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu buyurdu: “Her kim
alimin ölümü sebebiyle üzülmezse o münafıktır. Zira alimin ölümünden
daha büyük bir musibet yoktur. Alim ölünce, semavat ve sakinleri yetmiş gün
ağlar.”
Halbuki Kur’anın ifadesi ile kafirlerin ölümüne semavat ağla-maz.
فَمَا بَكَتْ
عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَاْلأَرْضُ
“Onlar üzerine sema ve
yer ağlamadı” [2]
Bu ayet,
Firavunun helakinden bahseder. Helak olduktan sonra onlar için kimse göz yaşı
dökmedi. Belki de herkes sevindi.
Yer ve gökler
onların peşinden ağlamadı. Yani hiçbir kimse onlara aldırmadı.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyturdu “Hiç bir mümin yok ki
gökte onun için iki kapı olmasın. Bir kapıdan rızkı çıkar, bir kapıdan ameli
girer. Mümin ölünce bu ikisi tükenir ve onun üzerine ağlarlar.”
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, “Tezarru edin ve
ağlayın, zira gökler ve yer güneş, ay, yıldızlar, Allah azze ve cellenin
korkusundan ağlarlar.”
Hadisi şerifte
şöyle buyuruldu “Ümmetimden bir çocuk doğduğu zaman
meleklerin bazısı bazılarına sevinçten müjde verir, ümmetim den bir küçük veya
büyük öldüğü zaman melekler üzerine ağlarlar.” [3]
Hidaye’nin müellefi Büyük imam
Eş-Şeyh Burhaneddin, bazı alimlere şu şiiri söyledi:
“Fıskını açıklayan alimin
fesadı çok büyüktür.
Cahil mukallidin -verdiği
zarar- bundan daha büyüktür.
Bu ikisi alemlerde, dininde
bunlara yapışan için çok büyük fit-nedir.
<<Fasık
alim, kendisi asi olduğu halde insanlara kötü örmek olur, onları saptırır, zira
cahiller fasık alimin işlerinin caiz olduğunu zannederek onun gibi yaparlar.
Bu gün
insanların sözünü dinlediği pekçok etiket sahibi kim-seler kendi düşüncelerine
göre dini hükümleri yorumlamaya çalışıp fetvalar üretmekle cahil ve gafil
kimseleri kolaylıkla aldatmaktadır-lar.
Cahil kişi
ibadet ve itikad hususlarında yanlışta olduğundan kendisine uyan kimselerin
itikadını bozar. Bu sebeble fasık alimden daha zararlı olur.>>
< Önceki | Sonraki > |
---|