Kelamın manası mümkün ise, imal ettirilir, değilse mühmel (boş) bırakılır.
Yani kelamı manasız bırakmak, itibarsız kılmak, hakiki veya mecazi manalardan
birine hamletmek mümkün olduk ça, caiz olmaz.
Akıl ve din, kişinin sözünün boşuna olmasına cevaz ver-mez, akıl sahibi
kişinin sözünü sahih kılmak gereklidir.
Kelamda asıl olan hakikat manasıdır. Hakikat manası özür-lenmedikçe, kelamın
manasını mecaza hamletmek caiz olmaz.
Tesis, te’kitten evladır, veya ifade iadeden evladır.
Lafız bir manaya konduğundan, onu o manada kullanma-yıp başka manayı
tekidlemekte kullanmak, o lafzın vaz edildiği manayı ihmal etmek olur.
Te’kid: Kendisi ile evvelki lafzın manasının takrir ve takvi-yesi
kasdedilen lafızdır. Buna ayrıca –iade- denir.
Te’sis: Evvelki lafzın ifade etmediği manayı ifade eden lafızdır. Buna
ayrıca –ifade- denir.
Mesela: Birisi, başkası için üzerinde olan bir borcu ikrar etse, sonra
sebeb belirtmeden başka bir borcu ikrar etse, bu ikincisi, evvelkinin te’kidi
olmaz, belki yeni bir borç olur ve her iki borcu ikrar etmiş olur.
Birisi, hanımına “sen boşsun” “sen boşsun” “sen boşsun” diye üç kere
söylese, bununla üç talak vakı’ olur. İkinci ve üçüncü sözleriyle, evvelkiyi te’kit ettim demekle koca, hükmen
tasdik edilmez.
Müvekkilin sözü te’kide hamledilir: “Onu filancıya sat, sat.” Burda kelamı
te’kid için hamledersek vekil, malı o şahsa veya başkasına da satabilir. Eğer
te’sis manasında olsaydı vekil, malı ancak söylenen şahsa satabilirdi,
başkasına satamazdı.
61. MADDE:
اِذَا تَعَذَّرَ
الْحَقِيقَةُ يُصَارُ اِلَى
الْمَجَازِ
Hakikat özürlenince, mecaza gidilir.
Hakiki mananın özürlenmesi halinde, kelam mühmel kılın-maz, belki mecaza
gidilir. Mehcur lafız, şer’an ve örfen kullanıl-mayan lafız olup özürlenmiş
hükmündedir. Mananın özürlenmesi üç türlü olur:
1- Teazzürü hakiki, 2- Teazzürü örfi, 3- Teazzürü şer’î.
Teazzürü Hakiki iki vecih olur, birincisi: Hakikat manasının irade edilmesi imkansız olur.
Misal: Kendi evladı hayatta olmayan birisi, bir miktar malını evlatlarına
vakfetse, hakiki manada kendi evladı olmadığından, hakikat manası imkansız
olur. Sözünün boşa gitmemesi için torunları, mecazen evlat kabilinden
olduğundan vakıf onlara verilir.
İkincisi: Manayı hakikinin irade edilmesi, büyük bir meşak-kat ile ancak
mümkün olur.
Misal: Birisi, “Şu hurma ağacından yemeyeceğim” diye ağaca işaret ederek
yemin etse, o ağacın gövdesi/odunundan yemek mümkün olsa da, bu sözü söyleyenin
kasdı o ağacın gövdesinden yemek değildir, belki meyvesinden yemektir.
Teazzürü örfi: Lafzın hakiki manasının, insanlar tarafından terk edilmiş ve kullanılmaz
olmasıdır. Mesela birisi; “Ayağımı filancının evine basmayacağım” diye yemin
etmesi gibi. Bu sözün hakiki manası terk olunmuş ve kullanılmaz olmuştur. Bur-da kullanılan mana, binaya girmek
manasıdır. Yani yemin eden kişi, kendisi içeri girmeyip kapıdan ayağını içeri
sokmakla yemini bozulmaz.
Teazzürü şer’î: Lafzın hakiki manası şer’an terk edilmiş olmasıdır. Mesela –husumet-
kelimesi gibi. Şer’an asli manası terk olununca, artık şer’an murafaa ve
müdafaa (cevap vermek) manalarında kullanılır oldu.
62. MADDE:
اِذَا
تَعَذَّرَ اِعْمَالُ الْكَلاَمِ
يُهْمَلُ
Kelamın i’mali
mümkün olmazsa mühmel bırakılır.
Kelamın hakiki ve macazi manalarına
hamledilmesi müm-kün değilse, manasız/boş bırakılır. Hakikat veya mecaz manaya
kelamı hamletmek mümkün olmazsa, veya her iki manada müş-terek olup birini diğerine
tercih mümkün değilse, bu zaruretten dolayı kelam manasız kalır ve onunla amel
edilmez.
Kelamın ihmalini gerektiren şey
evvela, kelamı hakiki veya mecazi manaya hamledememektir.
İkinci olarak, lafzın iki manada
ortak olup birinin tercih edile memesidir.
Misal: Kendinden yaş bakımından büyük
birinin, kendi oğlu olduğunu iddia eden kişinin davası sahih olmaz. Zira bu,
hakika-ten imkansızdır.
Birisi, “Filancının iki elini
kestim, onların diyeti olarak beş-yüz lira borçlandım.” dese, bahsettiği
kişinin elleri sağlam olsa, bu kişinin sözüne itibar edilmez, sözü ihmal
edilir.
İki manada müşterek olmasının
misali: Bir kişinin mu’tik (azat eden) efendisi olsa, birde mu’tak (azat ettiği
kölesi) olsa; bu kişi şöyle dese “Malım, öldükten sonra mevlamındır.” hangisi
olduğunu da tayin etmese; -Mevla-
kelimesi, efendi ve köleye de kullanıldığından, herhangi birini tercih etmek
mümkün olmayınca, bu vasıyyet sahih olmaz.
< Önceki | Sonraki > |
---|