VAHYİN BAŞLANGICI
Sahihi Buhari’de, ikinci olarak
zikredilen hadisi şerifte, Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme vahyin nasıl
geldiği beyan edilmiştir.
عن هشام بن عروة عن أبيه عن عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها
أن الحارث بن هشام رضي الله عنه سأل رسول الله صلى الله عليه و سلم فقال
يا رسول الله كيف يأتيك الوحي ؟ فقال رسول الله صلى الله عليه و سلم :(
أحيانا يأتيني مثل صلصلة الجرس وهو أشده علي فيفصم عني وقد وعيت عنه ما قال
وأحيانا يتمثل
لي الملك رجلا فيكلمني فأعي ما يقول-
قالت عائشة رضي الله عنها ولقد رأيته ينزل عليه الوحي في اليوم الشديد البرد
فيفصم عنه
وإن جبينه ليتفصد عرقا (صحيح البخاري - 1 / 4)
Hişam ibni Urve babasından, o da
mü’minlerin annesi Aişe’den -r.anha- rivayet ettiki Haris ibni Hişam r.a. Resulullah
sallallahu aleyhi ve selleme sorarak dedi:
Ya Resulellah! Sana vahiy nasıl
gelir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:
“Bazı kere bana çıngırak sesi gibi
gelir. Bu, bana en şiddetli –ağır- gelenidir. Dediğini bellediğim halde iken
benden ayrılır.
Bazı kere de melek bana insan suretinde
şekillenir ve benimle konuşur. Dediğini bellerim.”
Aişe r.anha dediki: Muhakkak O’nun
üzerine vahyin indiğini şiddetli soğuk günde görmüştüm, vahiy ondan ayrılınca mübarek
şakakları ter akıtıyordu. (Buhari 1/4)
Bu hadisi şeriften çıkartılan hükümler:
1- Meleklerin varlığını bildirir.
2- Ashabı kiram r.anhum, Efendimiz sallallahu
aleyhi ve selleme çeşitli hususlarda sorarlardı, Efendimiz sallallahu aleyhi ve
sellem de onları toplar ve öğretirdi. Bir kısmı sorardı, diğer bir kısmı da
ezberleyip diğerlerine tebliğ ederdi. İşte bu şekilde Allahu teala dinini
kemale erdirmiştir.
3- Meleklerin diledikleri surete
girmeye kadir oldukları da, bu hadisi şerifle anlaşılmıştır.
Vahyin Çeşitleri:
Vahiy üç türlü olur.
1- Kadim olan kelamı işitmekle. Musa
aleyhisselamın işitmesi gibi. Hadisi şeriflerin beyanına göre Efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem de bu şekilde Kur’anı işitmiştir.
2- Melek vasıtasıyla gelen vahiy.
3- Kalbe atılan vahiy-mana.
Peygamberlerden gayrısına yapılan
vahye ilham denir. Mesela arıya vahyedilmesi veya Musa a.s ın annesine
vahyedilmesi veya meryem valideye ve annesine vahyedilmesi gibi. Bu gibi ilham
Allah dostlarına da olur.
Vahyin geliş şekli-sureti yedi türlü
olur:
1- Uykuda rüya şeklinde olur.
2- Çıngırak sesiyle gelir. Bu halde gelen
ayetler ekserde azabla alakalıdır.
3- Kelamın kalbine atılmasıyla olur.
4- Meleğin ona insan suretinde
görünmesiyle olur.
5- Cebrail a.s ın yaratıldığı
surette, herbirinde yakut ve incilerin parıldadığı altıyüz kanatlı olarak ona
görünmesiyle olur.
6- Allahu teala’nın O’nunla perde
arkasından konuşmasıyla olur. Bu durum ya uyanıkken olur. Miraç gecesindeki
gibi. Veya uyku halinde olur. Tirmizi hadisinde –Rabbşm bana bu gece en güzel
surette geldi- bildrilidiği gibi.
7- İsrafil a.s ın görevlendirildiği
ilk üç senelik dönem. O dönemde ilk olarak yahye alıştırlıdı. O vakitlerde
gördüğü rüyalar gündüz çıkardı. Önünde etrafında nur parıltı görürdü, ses
işitirdi. Kendisi de tenhada kalmak isterdi. Böylece vahye alıştırılmıştı. Daha
sonra Cebrail a.s. görevi üstlendi.
Mesele:
* Bazı rivayetlerde ashabı kiram –deve
iniltisi gibi- bir ses işittiklerini bildirdiler. Burda zikredilen -çıngırak
sesi- olduğudur. bu iki rivayetin ziahı şöyledir: Ashabı kirama nisbetle
deve iniltisi gibidir, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin işittiği
çıngırak sesidir. Zira ashabı kiram aslını işitse belki dayanamazlardı.
* Cebrail a.s ın insan suretine
girmesinde, ekserde Dıhyetul Kelbi r.a. suretinde gelirdi. Bu durumda o kişinin
bedenine girmesi sakıncalı olmazmı? Denilirse; derizki orda başkasının bedenine
gime yoktur, zaten bu caiz olmaz. Orda başkasının hoş suretinde görünmesi
vardır. Bununla Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin yabancılığı
olmamaktadır.
Aynı şekilde miraç gecesinde,
Sidret-ul Münteha’yı geçince Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yalnız
kaldı, bu halde iken tanıdık bir sesle (Ebu Bekrin r.a. sesiyle) nida edildi :
Ya Muhammed dur, Rabbin namazda. Bu hitabın tanıdık sesle yapılması,
yanlızlığını ve ürpertisini yok etmektedir.
* Ashabı kiramın vahyin keyfiyyetinden
sorması, inkar için değildi, belki hislerle idrak edilemeyeni anlayıp,
nefislerinin mutmeinne olması içindi. Zaten verilen cevab neticesinde tatmin
olmuşlar ve imanları müşahede derecesine ulaşmıştır.
< Önceki | Sonraki > |
---|