1 - Hayız Ve Nifas Hakkında Hükümler:
(Aybaşı halinde olan kadın namaz kılamaz ve oruç tutamaz.
Orucu, aybaşı halinden çıktıktan sonra kaza eder. Fakat namazın kazası
kendisine lâzım gelmez.)
Zira H z. Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) : -Peygamber Efendimiz
{Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında biz, aybaşı halinden temizlenince
orucu kaza eder, fakat namazı kaza etmezdik» demiştir. Hem de namaz çok olduğu için
biriktiği zaman kaza edilmesi güçtür. Oruç ise, az olduğu için kaza edilmesinde
güçlük yoktur.
(Aybaşı halinde olan kadın, cami ve mescitlere de giremez.) Cünüp olan kimse de
öyledir. Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) -Ben mescidi,
ne aybaşı halindeki kadına ve ne de cünüp olan kimseye caiz kılmam- buyurmuştur. Görüldüğü gibi Hadiste herhangi
bir kayıt veya istisna bulunmadığı için, -Cünüp olan kimse, camide duramaz.
Fakat içinden geçebilir- diyen Imam-ı Şafii´ nin görüşüne karşıdır.
(Aybaşı halinde olan kadın, Kabe´yi de tavaf edemez ve kocası onunla cinsel
ilişkide de bulunamaz.) Zira Cenâb-ı Hak (Azze ve Celle) : «Kadınlara,
temizlenip yıkanmadıkça yaklaşmayınız» buyurmuştur.
(Aybaşı halinde veya loğusa olan kadın ile, cünüp olan
kimse, Kur´an´dan da hiç bir şey okuyamazlar.) Zira Peygamber Efendimiz
(Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) : -Ne aybaşı halinde olan kadın ve ne de cünüp
olan kimse, Kur´an´dan hiç bir şey okuyamazlar- buyurmuştur. Bu hadis de, aybaşı halindeki
kadına camiye girmeyi caiz gören İmam Mâlik´ in görüşüne karşıdır. Hadisteki
«Hiç bir şey- deyimi mutlak olduğu için bir âyetten az olan miktara da şamildir
ve bu itibarla hadis- Aybaşı halindeki kadın ile cünüp olan kimsenin,
Kur´ân´dan okumak istedikleri miktar bir âyetten az olduğu zaman, caizdir» diyen
T a h a v i´ nin de görüşüne karşıdır.
(Aybaşı halindeki
kadın, loğusa ve cünüp olan kimse, ne Kur´ân-Kerim´e ve ne de üzerinde Kur´ânın
herhangi bir sûresi yazılı bulunan paraya çıplak olarak el değdiremezler.
Abdestsiz olan kimse de çıplak olarak Kur´ân´a el değdiremez. ´Bunlar Kur´ân´a
ancak, kıIıfı ve paraya da kesesi içinde el değdirebilirler.) Zira Peygamber
Efendimiz (Aleyhi s-salâtü ve´s-selâm); «Kur´ân´a
ancak temiz olan kimse el değdirebilir« buyurmuştur. Sonra, hem abdestsizlik, hem
cünüplük ele girdiği için, abdestsiz olan kimse ile cünüp olan kimse, Kur´ân´a
el değdirmede aynı hükme tabidirler. Fakat abdestsiz olan kimsenin ağzı
abdestsiz olmadığı, cünüp olan kimsenin ise, ağzı da cünüp olduğu için,
abdestsiz olan kimse Kur´ân okuyabilir, cünüp olan kimse ise, okuyamaz.
Kur´ân´ın kılıfı dediğimiz şey de; sahih olan görüşe göre, gövdeden soyulmuş
deri gibi Kur´ân´a yapışık olmayan kabı demektir. Sahih olan görüşe göre,
cünüp veya abdestsiz olan kimsenin, elbisesinin kolu ile Kur´ân´ı tutması
mekruhtur. Çünkü elbisenin kolu elbise sahibine tabi olan bîr şeydir. Fakat
hadis ve fıkıh kitapları Kur´ân gibi olmayıp sahipleri elbiselerinin kolları
ile, zaruretten dolayı onları tutabilirler. Abdestsiz olan çocuklara, çıplak
olarak –kabsız olarak- Kur´ân´ı vermekte -sahih olan kavle göre- sakınca
yoktur. Çünkü çocukları abdestsiz olarak Kur´ân´ı tutmaktan menetmekte
Kur´ân´ın zayi olma tehlikesi, onları abdest almaya zorlamada da güçlük vardır. (Hidaye)
2 - Hayız Ve Nifas Hakkında Müşterek Olan Sekiz Hüküm:
1- Namaz. Hayız ve nifas halinde, namazın edası da kazası da düşer. Kifâye´de
de böyledir.
Kadın kanı gördüğü vakit, o andan itibaren namazı terk eder. Fakîh «Biz bunu
alırız.» demiştir. Nevâzîl´den naklen Tatar-hâniyye´de de böyledir. Sahih olan
da budur. Tebyîn´de de böyledir.
Kadın, hayızlı olduğu veya nifase bulunduğu, zaman, namazın farzı düşer. Ondan
Önceki zamanda, içinde namaz kılma imkanı olduğu halde, kılmamış bulunduğu
vakitlerle ilgili namazların, hükmü baki kalır. Zehayre´de de böyledir.
Bir kadın, vaktin sonunda o vaktin namazını kılmaya başlamış da, sonradan hayızlı
olmuşsa, —nafilenin hilâfına— sonradan, o namazı kaza eylemez. Hulâsa´da da
böyledir.
Hayızlı bir kadının, namaz vakitleri girdiği zaman, abdest
alıp, evinin bir köşesine oturarak teşbih çekmesi, «lâ ilahe illallah» demesi,
müstehabtır. Bunu mümkün olduğu kadar yapmalıdır. Çünkü temiz olsa idi, namazı
eda edecekti. Sirâciyye´de de böyledir.
Suğra isimli kitabta : «Hayızlı bir kadın, secde ayetim işittiği zaman, secde
eylemez.» denilmektedir; Tatarhâniyye´de de böyledir.
2- Oruç Tutmak. Hayız ve nifaslının oruç tutması haramdır. Bunlar, bu oruçları
sonradan kaza ederler. Kifâye´de de böyledir.
Nafile bir oruca başlamış olan kadın, oruçlu iken hayız olursa, ihtiyaten o
orucu kaza eder.
3- Mescide Girmek Hayızlı veya nifaslı veyahut da cenabet olan kimseye, ister
oturmak için olsun, isterse ibadet etmek için olsun, mescide girmek, haramdır.
Münyetul - Musallî´de de böyledir,
Tefazîb isimli kitabta ; «Cemaat için, hayızlı, mescide giremez.» denilmiştir.
Hüccet´de ise «Hayızlı, başka yerde bulamiyorsa, su için, mescide girebilir.»
denilmiştir. Hüküm de böyledir.
Hayızlı bulunan veya cünüp olanın, vahşî hayvanlardan veya hırsızdan veyahut
da soğuktan korktuğu zaman, mescidde durmasında "bir beis yoktur. Bu
durumla karşılaşanlar için, evlâ olan ise, mescide tazim ederek, teyemmüm
etmektir. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Mescidin üzeri de, mescid hükmündedir. Cevheretü´n - Ney-yire´dede böyledir.
Sahih kavle göre, cenaze ve bayram namazlarım kılmak için
tanzim edilmiş olan yerler, -namazgahlar— mescid hükmünde değildir. Bahrü´r -
Râık´ta da böyledir.
Hayızlı veya cenabet olanın, kabir ziyaret etmesinde, bir beis (sakınca ve
mesuliyet) yoktur; Sfâeiyye´de de böyledir.
4- Ka’beyi Tavaf Hayızlı ye nifaslı olana, dıştan da olsa, Kabe´yi tavaf etmek
haramdır. Kifâyede de böyledir.
Cünüp olan da, Ka´be´yi, dıştan bile olsa tavaf edemez. Bu da, haramdır ve
memnudur, Tebyîn´de de böyledir.
5- Kur’an Okumak: Hâize ve nüfesâ´ya Kur’an okumak da haramdır. Hayızlı,
nifaslı ve cünüp olanlar, Kur´an-ı Kerîm´den bir âyet veya daha az miktarda da
olsa, —hiç bir şey- okuyamazlar. Sahih kavle göre, Kur´ân okumalarının haram
olmasında, bunların üçü de, birbirlerine müsavidirler.
Ancak, bunlar, bir ayetten az olan bir miktarı, Kur´ân okuma kastı olmaksızın
okuyabilirler. Meselâ : Şükretmeyi irade ederek «el-hamdü lillâh» demek veya
yemeğe başlamak veya başka bir niyyetle «bismillah» demek gibi... Bunlarda bir
beis yoktur. Cevheretü´n -- Neyyire´de de böyledir.
Konuşma, esnasında, lisanda cereyan eden ve Kur´ân âyetlerinde bulunan «sümme
nazara», «lem yelid», «ve lem yûled» gibi ilâhî lafızları teleffuz etmek de,
yukarıdaki hükme tabi´dir. Hülâsa´da da böyledir.
Okunması helâl olmayan bir şeyi okumak için, cünüp kimse ağzını yıkamış olsa
bile yine hüküm değişmez. Seraksî´nih Muhıtinde böyledir. Sahih olan da budur.
Sirâcü l- Vehhâc´da da . böyledir.
Hayızlı ve nifaslı olanların Zebur, Tevrat ve İncil´i okumaları da mekruhtur.
Tebyîn´de de böyledir.
Kur´ân öğretmekte olan kadının, hayızlı olduğu Vakit, iki kelimenin arasını
keserek, kelime kelime okutup öğretmesi lâzımdır. Uygun olan da budur. O
kadının, Kur´ân’ı heceleyerek okumasında ve okutmasında kerahet yoktur.
Muhıyt´te de böyledir.
Zahirü´r - rivâye´de, kunut dualarını okumak da mekruh değildir. Tebyîn´de ve
Tecnîs´de de böyledir.
Cünüp ve hayızh olanların, duaları okuması, ezane cevap vermesi ve benzeri
şeyleri yapması da caizdir. Sirâciyye´de de böyledir.
6- Kur’an’a Dokunmak: Hayızlı, nifash ve cünüp olanlarla abdesti olmayanların,
Kur´an´a dokunmaları da haramdır.
Ancak, Kur´ân, meşin veya benzeri bir şeyden yapılmış bir
kılıfla kılıflanmış bulunursa, okuyan kimseler, bu durumda Kuran´a
dokunabilirler. Sahih olan da budur. Fetva da bunun üzerinedir. Hidâye´de ve
Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.
Sahih olan kavle göre, Mushaf´ın kenarına ve beyaz olan «yazısız olan —
yerlerine de, el sürmek memnû´dur. Tebyîn´de de böyledir,
Kur´an´a dokunma hususunda, taharet azalarının dışında kalan uzuvlarla, tahareti
tamamlanmamış azalar arasında, görüş ayrılığı vardır. Esahh olan, her ikisinin
de memnu oluşudur.
Bu durumda olan kimselerin, giydikleri elbiselerle Kılıfına dokunmaları da caiz
değildir. Tefsir, Fıkıh ve Hadîs kitaplarına dokunmaları da mekruhtur.
Kur´an´a, sırtındaki elbisenin yakası ile dokunmakta (onu tutmakta) bir beis
yoktur. Tebyîn´de de böyledir.
Yine bu gibi kimselerin, içinde tam bir ayet yazılı olan, tahta, para ve
bunlardan başka şeylere dokunmaları da caiz değildir. Hulâsa da da böyledir.
Şayet, Kur´an farisice yazılmışsa, İmam-ı A´zam Bbû Ha-nife (R.A.)´ye göre, ona
da dokunmak (el sürmek) mekruhtur. Sahih kavle göre, İmâmeyn´in görüşleri de
böyledir. Hulâsada da böyledir.
Âlimlerin umumuna göre Kur´an haricinde, içinde Allah´ın zikri geçen kitaplara
dokunmanın, mekruh olduğu görüşü de vardır. Nihâye´de de böyledir.
Cünüp, hayızlı ve nifaslı olanların, Kur´an´a bakmaları mekruh olmaz.
Çevheretü´n - Neyyıre´de de böyledir.
Cünüp veya hayızlı olanların, yazmakta oldukları satırların aralarına;
Kur´an´dan bir âyeti yazmaları da mekruhtur. Fakat, yazdıkları bu âyeti
okumazlarsa mekruh olmaz.
Cünüp olan kişi, Kuranı Kerim´i yazamaz. Ancak, yazılan sahıfe bir yerde
olursa, Kur´an´ı yazabilir; fakat —yazdığı, şeyin üzerine elini koyamaz.
Âyetin haricinde —kâğıdın yani henüz âyet yazılmamış olan boş kısmına ise
elini koyabilir.
İmâm Muhammed (R.A.) «Bu kimselerin, Kur´an yazmamaları bana göre en sevimli
davranışıtır. demiştir. Buhara âlimleri de, bu görüşü alıp benimsemişlerdir.
Sahih kavle göre, sabi çocuklara, abdestleri olmasa bile, Kur´an´ı vermekte,
bir beis (sakınca) yoktur. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.
7- Cima: Bu gibilere –hayız ve nifaslı- cima´da, haram (yasak, -memnu´) dur.
Erkek için, hayızlı veya nifaslı bulunan karısını öpmek, onunla yatmak, göbeği
ile diz kapağı arası hâriç, bütün vücudundan faydalanmak serbesttir. Bu hüküm
İmâmı A´zam Ebû Hanîfe (R. A,) ve İmam Ebû Yûsuf (R.A.)´a göredir. Sirâcü´l-Vehhâc´da
da böyledir.
Bir kimse, bu durumda, haram olduğunu bilerek cima´ ederse, o kimsenin,
tevbe.ve istiğfar etmekten başka, yapacağı bir şey yoktur. Bir dînar veya yarım
dînar, tasadduk etmesi müstehab olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
8- Kan Kesilince Gusul: Hayızlı veya nifaslının, kan kesilince gusletmesi
vacibtir. Kifâye´de de böyledir.
Hayız müddetinin en son haddi olan, On gün geçtikten sonra, ister ilk defa
hayız gören kadın olsun, isterse adetli bulunsun, yıkanmadan Önce, cima´
etmesi helâl olur. Yıkanana kadar, cima´ etmemek ise müstlehâbtır. Muhıyt´te de
böyİedir.
On günden daha az bir sürede kan kesilirse, yıkanana kadar veya üzerinden bir
namaz vakti geçene kadar, cima´ etmek caiz olmaz. Çünkü namaz, ancak vaktin
sonunda yıkanacak kadar bir vakit bulanın üzerine, farz olur. Zâhidî´de de
böyledir.
Fakat kan, vaktin evvelinde kesilir ve kesilme, —kan görülmeme hâli— yakit –namaz
vakti- geçene kadar devam ederse, bu durumda beklemek şart değildir. Nihâye´de
de böyledir.
Bir kadının hayız kanı, adeti olandan daha az bir sürede kesilmiş olsa, o kadın
için mukârenet, (cima) —adeti geçene kadar, yıkanmış olsa bile— mekruh olur.
Fakat, o kadının bu durumda, ihtiyaten, namaz kılması ve oruç tutması gerekir.
Tebyîn´de de böyledir.
Kanı on günden önce kesilen, fakat gusletmek için su bulamayıp, teyemmüm eden
bir kadına, Ebû Hanife (R.A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, namaz kılana kadar
cima´ etmek helâl olmaz.
Su bulursa, yıkanana kadar Kur´an okuması haram ve fakat cima´ etmek helâl
olur. Zâhidî´de de böyledir, el Cühandî : «Sahih olan budur.» demiştir. Sîracül
- Vehhâc´da da böyledir
Ne zaman ki, ilk hayız gören bir kadın on günden önce ve adetli
olan bir kadın da adetinden daha kısa bir sürede temizlenmiş olsa; (yani kan
kesilse) abdest ve guslünü, namazın son vaktine kadar tehir eder. Fakat, bu
tehiri, namazın kerâhat vaktine girmesine sebep olabilecek kadar, fazla
olmamalıdır. Zâhidî´de de böyledir. (Fetevayı hindiye)
3 - Hayız ve Nifas Sebebiyle Haram Olan Şeyler:
Hayız ve nifasla
sekiz şey haram olur (ki bunlar):
(1) Namaz (kılmak),
(2) oruç (tutmak),
(3) Kur´an´dan bir âyetj; okumak ve
(4) ona kılıfsız olarak dokunmak,
(5) camiye girmek,
(6) Kabe´yi tavaf etmek,
(7) cinsel ilişkide bulunmak,
(8) göbek altıyla diz kapağının altı arasında kalan bölgeden yararlanmaktır.
Hayızlı ve lohusa olanlar (âdetleri sona erince) oruçlarını
kaza ederler, namazlarını ise kaza etmezler. (Nurul izah)
Hanefi fıkhında meşhur üç kitabtan aktardığımız hükümler,
bütün alimlerimizin ittifak ettiği kati hususları ihtiva etmektedir. Yeni
yetmelerden reformcu –prof Bayındır- gibileri kadınların hayızlı iken oruç
tutabileceğini yumurtlaması, ayak takımında güneş görmemiş fetva diye tabir
edilir. Bizler asrı saadetten beri tatbik edilerek kitablara kaydedilen
hükümleri İslam mezheblerinin fıkıh eserlerinden alıp tatbik ederiz, avamın
mezhebi tabi olduğu imamın görüşüdür, müçtehid olamayanlar avam gibi taklit
konumundadırlar. Bu hususlardaki delilleri kendine göre yorumlayan bid’at ehli
reformcular, asırlarca kabul görmemişte şimdi mi revaçta olacak, ancak tembel
Müslümanlar bunları dinlerler, kendileri de fetva verenlerde sapıtır.
< Önceki | Sonraki > |
---|