.

.

E-posta Yazdır PDF

Akıl, Müstakil Delil Olurmu?

akil.jpg

Dinimizde delil dört tanedir -edille-i erbaa-. Bunlar Kitab -Kur'anı kerim-, sünnet, icma ve kıyastır. Bu dört delille islami hükümler sabit olur. Bunların dışında ilme sebeb olan bazı şeylerin varlığı, -mesela akıl, vehim, hisler gibi-delil olarak yeterli değildir, yani şu dört şeyih haricindekilerle hüküm isbat edilemez, kati ilim tahakkuk etmez.

Bu aslı bildikten sonra; bazı bid'at ve sapık mezheblerde, felsefecilerde akıl delil kabul kabul edilir ve hidayet edici olarak akla güvenirler dayanırlar. Ehli sünnet bunlara gerekli cevabı ilmi kelam bahsinde vermiştir. Biz mektubatı Rabbaniden bir bölümü aktarmakla meseleyi değişik bir yönden huzurunuza getiriyoruz. 1. cilt, 266. mektubtan...

<<Peygamberler (üzerlerine salat ve selam olsun)in gönderilmesi alem-ere rahmettir. Bu büyüklerin aracılığı olmasaydı bizi vacibul vucud olan Allah'ın zatına ve sıfatlarına kim ulaştırırdı, bizim için Hakkın rızasını, razı olmadıklarından kim ayırırdı. Zira bizim nakıs aklımız Peygamberlerin davet nuru olmadan bu manayı anlamaktan çok uzaktır. Kusurlu anlayışımız, şu büyükleri taklid etmeden bu muameleyi anlamaktan cimridir (anlayamaz.)

Evet, akıl her ne kadar delil ise de fakat hüccet olmakta tam değildir, tam delil olmaya ulaşmamıştır. Hücceti baliğa (tam delil) ancak Peygamberlerin gönderilmesiyle tamam oldu. Ahiretteki sevap ve azab buna (tam delilin gelmesine) bağlanmıştır.

Nefsin temizlenip safî yapılması sahih amellerin yapılmasına bağlıdır. Bunlar Allah'ın razı olduğu amellerdir. Bunları bilmek Peygamberlerin gönderilmesine bağlıdır.

Kalbi boşaltıp nefsi temizlemek, peygamberlerin gönderilmesi ol­masaydı hakikatten hasıl olmazdı. Kafir ve fasıklarda meydana gelen (şeyler) nefsin safîleşmesidir, kalbin safî olması değildir. Sırf nefsin safı olması sapıklıktan başka bir şey artırmaz, hüsrandan başka bir şey meydana getirmez. (Kalbin temizlenmesi gerekir. Bu da zikir sayesinde ancak mümkündür.)

Bazı gaybî şeyleri kafir ve fasıkların bilmesi nefsin safîleşmesi vaktinde istidraçtır, onların hakkında helak ve hüsrandır, (onları azar azar helake çekmektir.)

Seyyidil Murselîn hürmetine Allah'tan bizi böyle şeylerden kurtarmasını dileriz. (Amin)

Anlaşıldı ki Paygamberlerin gönderilmesi vasıtasıyla şeriatın hükümleri sabit olmuştur, onlar rahmettir, inkarcıların, mülhidlerin (dinden çıkmışlar), zındık (sapık) ların anladığı gibi değil. Bunlar şerî hükümleri rahmet saymazlar ve kullara böyle zahmetli işlerin yüklenmesi akla uygun değil, şefkat değildir, derler.

Bunlara şöyle denir; kim bu hükümlerle amel ederse cennete girer, kim hilafını işlerse cehenneme girer, nasıl bu hükümlerle teklif olunmasınlar; kendi başlarına bırakılsınlar, yeyip içip uyusunlar, kafalarına göre dolaşsınlar (öyle mi?) Bu çirkin herifler bilmezler mi ki? ihsan edene şükretmek gerekir, işte bu şerî hükümler nasıl şükrün yapılacağının beyanıdır. Aklen bu hükümleri yapmak vacip olur (yani akıl şükretmek gerektiğini bilir ama nasıl ş,kredeceğini bilemez. Şükretmenin yolu peygamberin beyan ettiği kulluk vazifeleridir.) Şu alemin nizamı bu hükümlere bağlıdır. Eğer insanlar kendi başına bırakılsa şerden başka birşey ortaya çıkmaz, herkes başkasının malı ve canına taarruz eder. Şerî yasaklar konmazsa nefisler zayi olur. Mallar helak olur.

"Sizin için kısasta hayat vardır, ey akıl sahipleri.">>

 

Demekki insanoğlu hakkında emir ve yasakların konması, yine insanlığın saadeti içindir. Aksi takdirde dünya kagaşalık içinde bocalar, yaratılış gayesi tahakkuk etmezdi, zira Allahu teala bizleri,  kendisini bilmek ve kulluk etmek için yaratmıştır. Onun iradesine boyun eğip razı olduğu şekilde yaşamak için aklı selim üzere dini emirleri tatbik etmek gerekir.

"Eğer şükrederseniz artırırım."

 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.