Rabıtayı ve
tevessülü inkar eden beşik şeyhi Ferit Aydın, kitabında haksızlık ederek şöyle
bir alıntı yapmış; Ruhul Furkan Tefsirinin 2. cilt 64. sahifesinden başlayarak
20 sahife kadar devam eden ve islam aleminde meşhur olan alimler ve
kitaplarının zikrettiği 23 delilin sadece lafızlarını cımbızla alıp, tenkit
ederek;
<<İşte tam yedi Nakşibendî baş başa vererek “RUHU'L-FURKAN“adı altında kaleme aldıkları bir kitapta Bakara Sûresi'nin 152'inci âyetini, kendi inanç ve kanâatlerine göre açıklamaya çalışırlarken bu ilgiyle râbıta konusuna girmiş ve onu kanıtlama ihtiyacını duymuşlardır. Yukarıdaki âyet ve hadisleri de yine bu münasebetle râbıtaya delil olarak göstermişlerdir!
Ancak delil
diye öne sürülen bu âyet ve hadislerin gerçekten râbıtayı çağrıştıracak bir
anlam taşıyıp taşımadıkları ve harcanan bütün bu çabaların, râbıtayı
kanıtlamaya yetip yetmediği ortadadır. >>
Bu fakir tevafuken rastladığım bu şahsın internet sahifesinde, olayı fark edince araştırdım ve gördüm ki, mesele en az 20 sahife devam ediyor ve hangi alimlerin bu ve diğer delilleri serdettiği açıkça yazılmış ve beyan edilmiş olduğu ortadadır.
Daha sonra
Ruhul Furkan tefsirinin 7. ciltinde maide suresi 35. ayetin tefsirine bakınca
Efendimiz s.a.v., ashabı ve daha sonra günümüze kadar islam aleminin
büyüklerinin beyanları ve delilleri 60 sayfadan fazlasıyla zikredilmiş, şahane
bir uslupla, insaflı kimselerin ikna olmasına yeterli şekilde beyan edilmiştir.
Biz konuyu Ruhul Furkan Tefsirinden
özetleyerek huzurunuza getiriyoruz, daha fazla bilgi elde etmek isteyenler veya
insaf sahibi olanlar, asıl yerinden (7. ciltin başı) bakarak bu gibi iftiracı
ifrit tiynetli yenilikçi kafalılara haddini bildirirler.
«– O'na (sizi
kavuşturacak) vesîle arayın. (Mâide Sûresi: 35) »
7. cilt 5. sayfada önce kelinme
manası, sonra mela ve izahatlar sıralanmış. Bu ayetlerin evvelki ayetlerle
irtibatı Tefsiri Kebirden aktarılmış 6. sayfada tekliflerin emir ve yasaklar
diye iki kısma ayrıldığı anlatılmış, 7. sayfada kelime-i tevhidin nefiy ve
isbat manasını ifade ettiği ve nefyin daha önce geldiği izah edilmiştir.
Daha sonra vesilenin ne olduğu
hakkında alimlerin görüş ayrılığına geçilmiş ve ibni Kesir tefsirinden naklen
Süfyanı Sevri, Talha ve Atâ r. Aleyhim hazeratının İbni Abbas’tan r.a. naklen
vesilenin kurbet (yakınlık) manasında olduğunu söyledikleri açıklanmış.
İbni Katade’nin “Allahu tealanın
emirlerini tutup yasaklarından kaçarak ve O’nu razı edecek işler yaparak Ona
manen yaklaşmaya çalışın” diye mana verdiği aktarılmış.
8. sayfada vesilenin cennette bir
makam olduğu ve buhususta ezan duasıyla beyan edilen ve Efendimiz s.a.v. için
vesileyi istemekle alakalı hadisi şerif serdedil miş. Hazreti Ali r.a. nin
vesilenin cennette bir derece olduğu beyan edilmiştir. Orda kiminle
olacaksın sorusuna Efendimiz’in s.a.v. “Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin”
buyurduğu zikredilmiş.
Alusi Tefsrinde, İbni Abbas’tan r.a.
rivayetle vesilenin –hacet- manasında olduğu aktarılmış. Buna göre mana
“Ancak Allahu tealaya yönelerek hacetlerinizi isteyiniz, çünki göklerin ve
yerlerin anahtarları Onun kudret elindedir, başkasına yönelerek bir şey
istemeyin, o takdirde ufak bir deveye sığınan zayıf kimse gibi olursunuz.”
Demek olur.
Bundan sonra tevessülün yanlış
anlaşılmasına değinilerek Seyyid Muhammed Alevi el Maliki rahmetullahi aleyhin Mefahim
isimli eserinden meselenin açıklama sına 9. sahifede başlanmış.
Bu zat şöyle diyor: Evvela şu
bilinmnelidir ki: Tevessül, dua yollarının biri Allahu tealaya yönelme
kapılarından bir kapıdır. Asıl hakiki maksat Allahu tealanın Zatıdır. Kendisi
ile tevessül olunan şey ise, Allahu tealaya yaklaşmak için bir vasıta ve bir
vesiledir.
İkinci olarak: Allahu tealaya
yaklaşmak için bir şeyi aracı yapan kimse, ancak onu sevdiği ve Allahu
teala’nın da onu sevdiğine inandığı için onunla tevessül etmiştir. Eğer bunun
tersi meydana çıkacak olsa, o kişi elbette ondan insanların en uzağı ve en
nefret edeni olur, yani Allahu tealanın onu sevmediğini bilse, elbette o vesile
ettiği şeyden en çok uzaklaşan o olur.
Üçüncü olarak: Tevessül eden kimse, aracı kıldığı kimsenin,
Allahu teala gibi bizzat fayda ve zarar verdiğine inansa, muhakkak müşrik olur.
Dördüncü olarak: Tevessül illada
zaruri bir şey değildir, duanın kabulü de ona bağlı değildir, asıl olan Allahu
tealaya her hangi bir surette yalvarmaktır. Nitekim Mevla tealanın: “Kullarım
sana benden sorarlarsa, şüphesiz ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin
duasını kabul ederim.” (Bakara: 186 dan)
Diğer bir ayeti kerimede: “De ki:
İster Allah diye dua edin veya Rahman diye dua edin, hangisiyle dua ederseniz
en güzel isimler O’na aittir.” (isra 110 den) buyurmuştur.
Daha sonra herkes tarafında kabul
edilen vesile kısmına girilerek, eski ümmet lerden üç kişinin mağarada kalıp
yaptıkları amelleri vesile ederek dua etmeleri ve mağaradan kurtulmaları ile
ilgili hadisi şerif getirilmiş.
11. sayfanın sonunda şöyle deniyor:
Tevessül meselesinde bir takım anlayışsızların muhalefet ettiği konu ise,
tevessül eden kişinin, kendi amelinden başka bir şeyle tecvessül etmesidir.
Mesela bir kimsenin: “Ey Allahım! Sana peygamberin Muhammed s.a.v. yahut Ebu
Bekir Sıddık ile veya Ömer ibni Hattab ile veya Osman veya Ali (Allah hepsinden
razı olsun) veya herhangi bir veli ile tevessül ederim” diyerek bvir takım
zatlar ve şahıslarla tevessül etmesi bir takımlarınca kabul edilmemekte ise de,
aslında onların bu itirazı ince düşünmedik lerinden kaynaklanmaktadır.
Zira biriyle tevessül etmek,
hakikatte insanin kendi amelile tevesdsül etmesi demektir ki bu, onlar katında
da kabul gören bir şeydir. Eğer inatçı ve itirazcı kimse bu meseleye basiret
gözüyle bakacak olsa, elbette hakikat kendisine parlayacak, bu müşkilat
çözülecek ve bu sebeble meydana gelen, müslümanları kafir sayacak derecedeki
büyük fitne kaybolup gidecektir.
Bundan sonra bir şahısla tevessül
eden kimsenin aslında kendi ameliyle tevessül ettiği açıklanıyor, maide
suresinin 45. ayetinin bir kısmı “O (Allahu teala) onları sever, onlar da
O’nu severler” getirilerek Allahu tealanın kulları içinde bir takım
sevdiklerinin bulunduğu açıklanıyor.
Neticede “Falan dostun hürmetine
senden istiyorum” diyen kimse, sanki “Ya Rabbi! ben falan kulunu
seviyorum, onunda seni sevdiğine, sana karşı samimi olduğuna ve senin yolunda
cihat ettiğine inanıyor, seniin de omnu sevdiğini ve ondan razı olduğunu itikad
ediyorum, benim ona karşı olan sevgim ve onun hakkındaki inancım vesilesiyle
senden şöyle şöyle yapmanı diliyorum.” demektedir. Lakin tevessül edenlerin
ekserisi, gökte verede kendisine hiçbir şey gizli kalmayan Allahu tealanın
ilmiyle yetinerek bu kadar açıklama yapmaya gerek duymamaktadır.
Bu izahtan açıkça anlaşıldığına
göre:
“Ey Allahım! Nebin Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem ile sana tevessül ederim.” Diyenle,
“Allahım! Peygamberine olan sevgimle
sana tevessül ettim.”
Diyen eşittir. Zira ilk sözü söyleyen de ancak peygamberi sevip, ona inandığı
için bu tevessüle teşebbüs etmiştir. Eğer peygambere karşı sevgi ve inancı
olmasaydı, onunla tevessül etmezdi. Ümmetin diğer velileri hakkında söylenecek
söz de budur. Artık insaf eden bir kişi, tevessül eden bir müslümanı nasıl
olurda küfürle itham ederek islam dairesinden çıkarabilir?
Bundan sonra 13. sayfa itibarıyla
tevessülün delilleri zikrediliyor. Varlığından evvel resululla s.a.v ile
tevessül başlığı altında Âdem aleyhisselamın tevbesindeki tevessülü beyan
ediliyor.
15. sayfada Resululla sallallahu
aleyhi ve sellem’şn hayatında ve vefatından sonraki tevessül başlığı. Adamın
birinin gelip “Ya Muhammed! Bu ihtiyacımın yerine getirilmesi için seninle
Rabbime yöneldim. Ey Allahım! Muhammed s.a.v i benim hakkımda şefaatçı kıl.”
Nida etmesi rivayeti getiriliyor.
18. sayfada kıyamet gününde
Efendimiz s.a.v ile yapılan tevessül başlığı altında, 4 rivayet beyan ediliyor.
20 sayfada Efendimiz s.a.v in
eserleriylke tevessül ve teberrük bahsinde, O’nun mübarek tükrüğü, saçları,
sakalı şerifi, kanı ve idrarı ile yapılan tevessül ve teberrükler sıralanıyor.
28. sayfada Efendimiz s.a.v in
mübarek teriyle yapılan teberrük anlatılıyor. Ümmü Süleym’in r.anhâ rivayetinde
: “Bu senin terindir, onu kokumuza katıyoruz. O kokuların en
güzellerindendir.” Şeklindeki cevabı zikredilmiş.
30. sayfada Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in mübarek cildine değmekle teberrük bahsi. Sevvad r.a ın
Efendimiz’i s.a.v kucaklayıp karnını öpmesi üzerine, Resulullah s.a.v “Ey
Sevvad! Bunu neden yaptın? “ diye sordu.
O, “Ya Resulellah! Gördüğün
hadise vuku’ buldu, bende seninle olan en son buluşmam, cildimin senin cildine değmesi olsun istedim.” Dedi.bunu
duyan Efendimiz s.a.v ona dua etti.
38. sayfada Efendimiz s.a.v in namaz
kıldığı mekan ile teberrük hakkındaki rivayetler Buhariden getirilmiş.
Orda zikredilen rivayetlerin –İtban
ibni Malik’in evinde namaz kılması hadisi- peşinden şu açıklama yapılmış:
40. sayfa:
İmamı Ayni, İmamı Kastalani ve İmamı
Nevevi rahımehumullah, bu hadisi şeriften bir çok hükümler çıkartmışlardır.
1-
Salihlerin eseriyle teberrük.
2-
Onların namaz kıldıkları yerde kılmak.
3-
Onlardan bir şeyi bereketli kılmalarını istemek.
4-
Alimlerin ve faziletli kimselerin cemaatlerini ve tabilerini
ziyaretleri.
5-
Kişinin kendisinden üstün olan kimseyi davet edebileceği.
6-
Kör olanın imametinin caizliği.
7-
Sel gibi özürlerden dolayı cemaatten geri kalmanın cevazı.
8-
Salihlerden kendileriyle teberrükte bulunulma üzere
çağrılanların ucub (kendini beğenmek) tehlikesinden emin olduğu takdirde icabet
etmesi gerektiği.
9-
Ahde vefanın luzumu. Gibi maddeler zikredilmiş. (Toplam 16
madde orda mevcuttur.)
42 sahifede Resulullah s.a.v e dokunan eli öpmekle olan
teberrük hususunda 7 rivayet getirilmiş. Orda Hazreti Alinin r.a., Hazreti
Abbas’ın r.a. elini ve ayaklarını öptüğü rivayeti de vardır.
Daha sonra Efendimizin s.a.v cübbesiyle, elini değdiği
yerle, bardağı ve namaz kıldığı yerle, ayağını bastığı yerle, minberiyle
teberrük konuları rivayetlerle beyan edilmiştir.
47. sahifede bu gibi rivayetlerle teberükün sabit olduğu ve
bütün ashab tarafından makbul görülüp uygulandığı beyan edilerek, bazılarının
dediği sadece İbni Ömer’in r.a. teberrük ettiği, başka ashabın teberrük
etmediğpi yalanının da iotal edildiği beyan edilir.
48. sayfada Resulullah s.a.v in kabri ile teberrük bahsi
var. 49. sayfada imam Zehebi’nin bu husustaki görüşleri açıklanıyor.
54. sayfada Resulullah s.a.v in hakkıyla ve kabriyle
tevessül bahsi var.
55. sayfada Hazreti Ömer r.a. zamanında Resulullah s.a.v in
kabri ile tevesül bahsi var.
57. sahifeden sonra Resulullah s.a.v den başkaları ile olan
tevessül rivayetleri geliyor ve konu 63. sayfaya kadar devam ediyor.
İşte kısaltarak yaptığımız şu incelemeden sonra derizki,
inkarcı itikadı ve maneviyatı bozuk kişiler (Ferit Aydın gibileri),
anlamadıkları şeyi inkarda ileri gitmekteler. Konuyu tırpanlayıp bir sayfaya
sıkıştırarak tenkit etmekle yalanını saklamaya çalıştılar
Ama Allahın izniyle ve
Efendi Hazretlerinin himmetiyle, yerinden meseleyi inceleyerek foyalarını
ortaya döktük. Kardeşlerimizin de böyle işlerin hakikatını arayıp bulmalarını ve
her konuşana kulak verip itikadlarını zedelememelerini dileriz.
Beşik şeyhi Ferit Aydın ve benzerlerinin beğenmediği, şu Allah
dostlarını bizler beğeniyoruz, seviyoruz ve onların izinden gitmeye devam
ediyoruz. Allahu teala bizleri ve evlatlarımızı bu dostlarının yolundan
ayırmasın, bid’atçılardan reformcu yenilikçi mezhebsizlerden uzak eylesin. Şaşkınlara
da hidayet nasib eylesin. Âmin!
< Önceki | Sonraki > |
---|