TASAVVUF EHLİNİN
DELİLLERİ. REHBANİYYET AYETİ- 4
Tasavvuf ehli, Hadid 27
ayetini, bir çok eserlerinde zikrederler ve bununla övülen bir fiilin bu ümmete
zikredilmesini, aynı şartlara riayetle kabul görmesi olarak delil görürler.
Yoksa rehbaniyyeti asla kasdetmezler. Bu farkı anlamayan bazı zahir erbabı,
sanki tasavvuf ehlinin de ruhbanlar gibi, bir takım helalleri haram ederek
Allaha şirk koştuğunu zırvalarlar. Halbuki daha evvelki delillerimizde de
söylediğimiz gibi hak üzere olan tasavvuf ehli, asla sünneti seniyyeye muhalif
olamaz. Şimdi ayeti kerimenin manasını ve makbul tefsirlerden açıklamalarını ve
alakalı bir çok hadisi şerifi zikredelim.
“Ona uyanların
kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. İcat ettikleri ruhbanlığa gelince, onu
biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna
da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere, mükâfatlarını verdik.
İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.” (Hadid: 27)
Beyzavi Tefsiri:1/304
(Rehbaniyyeti icat ettiler.
Bu ibadette riyazatlarda ve insanlardan kesilmede mübalağadır. Rehban’a mensub
demektir. Bu, korkuda ileri derecede olandır. Bu kelimenin çoğulu rahib gelir.)
(Bunu onların üzerine yazmamıştık, ) (lakin onlar bunu kendi taraflarından icat
ettiler) (sahihi imanı olanlara ecrini
verdik, bunlar Muhammed s.a.v e iman edenlerdir. Haklarını muhafaza
edenlerdir.)
Tefsiri Teysir: 2/129
“Bunu onlar üzerine
yazmamıştık” Bununla onlara, kulluk vazifesi yüklememiştik.
İbni Kesir Tefsiri:
8/31
Enes ibni Malik’ten r.a
rivayetle Nebi s.a.v buyurdu: “Her nebi için rehbaniyyet vardır.
Bu ümmetin rehbaniyyeti, Allah azze ve Celle yolunda cihattır”
Celaleyn Tefsiri 1/723
(Ona hakkıyla riayet
etmediler.) Zira ekserisi onu terk etti ve İsa a.s ın dinine
küfretti. Sultanlarının dinlerine girdiler. Bir çoğu da, İsa’nın a.s. dini
üzere kaldılar. Sonra Nebimiz s.a.v e iman ettiler.
Taberi Tefsiri:
23/202
Onlar üzerine şu
rehbaniyyet farz adilmemişti. Lakin
onlar, Allahın rızasını elde etmek için bunu ihdas ettiler.
Rehbaniyyete hakkıyla
riayet etmeyenler hakkında müfessirler ihtilaf etti. Bazıları derki: O yolu
ihdas edip onun üzerine kaim olmayanlardır. Lakin onlar yolu değiştirdiler,
İsa’nın a.s. gönderildiği hak dine muhalefet ettiler; Nasrani ve Yahudi
oldular.
Diğer bazıları da der: Daha
sonra gelen bir topluluktur, evvelkilerin yaptığı gibi yapacağız dediler… Fakat
Allahu teala onların yolu değiştirdiğini beyan etti.
Fahrur Razi Tefsiri:
1/ 561
İşte bu sebeble Efendimiz
s.a.v buyurdu: “Ümmetimin rehbaniyyeti, mescitlerde
oturmalarıdır.” (İbadet için..)
Fahrur Razi derki: Hadisi
şerifte “İslamda Rehbaniyyet yoktur”
buyrulmakla birlikte, Allahu teala onları niçin medh etti? Denirse; deriz ki:
Bu medih, Yahudilerin kasavet ve aşırı küfürleri karşılığında Hıristiyanların
bir takımlarını medih kabilinden oldu. Bundan dolayı, mutlak olarak
Hıristiyanların mehdi lazım gelmez, zira onların da nice sözleri var ki,
Yahudilerden daha beterdir. (A.g.e
1/1697)
Fahrur Razi 1/4419 da şöyle der:
Bunlar hakkında bir takım sözler
var: evveli: Rehbaniyyeti
icat edenler ona hakkıyla riayet etmediler, teslis ve ittihadı kattılar.
Onlardan bir kısmı ise, İsa’nın a.s. dini üzere yaşayıp Nebimiz s.a.v e iman
etti.
İkinci söz: Rehbaniyyet onlara farz edilmemişti,
kendileri Allahın rızasına tevessül için bunu ihdas ettiler. Sonra o filleri
işlediler ama, Allah rızası için değil. Yani dünyalık talebi, riyaset ve gösteriş için.
Üçüncü söz:
Üzerlerine kendileri lazım getirince zemmedildiler, zira kendileri kendi
üzerlerine bunu vacib etmişlerdi, vacibin terki zemmi gerektirdi.
Dördüncü söz: Hakkıyla
yola riayet etmeyenler, Muhammedi s.a.v idrak edip, ona tabi olmayanlardır.
Hadisi şerif “Bana iman edip tasdik edenler, bana
tabi olanlar, ona (rehbaniyyete) hakkıyla riayet edenlerdir. Bana iman
etmeyenler de, işte helak olanları onlardır.” İki gurubu açıklar.
Beşinci söz: İsa’nın
a.s. kavminden olan Salihler, rehbaniyyeti icat ettiler ve onun üzerine yaşayıp
tükendiler. Sonra peşlerinden gelen bir topluluk sadece lisan da onlara tabi
oldu, amelde onlara tabi olmadılar. İşte hakkına riayet etmeyenler onlardır.
Ata’ r.a. derki:
Havarilerin riayet ettiği gibi o yola raiyet etmediler.
“Onlardan ekserisi
fasıklardır” ayetinin bu kısmı,
bazısının rehbaniyyete sadık kaldığını, ekserisinin fasık olup şu yolu (tefsirin
tabiri şöyle: Şu tarikatı) zahiren ve batınen terk ettiğini beyan eder. (a.g.e Cüz 29 sahif: 477)
Kurtubi Tefsiri:
17/263
Kurtubi r.a. kelimenin
irabını ve nereye atfedildiğini inceledikten sonra şöyle der:
Bu izahlara göre Mana:
Allahu teala onlara bu yolu (rehbaniyyeti) verdi, onlar yolu değiştirdiler ve
içine bid’atleri soktular.
264. sayfada şöyle
der: Her ihdasın bid’at olduğuna
ayeti kerime delalet eder. Hayrı icat eden için, onun üzerine devam etmek
lazımdır. Onun zıttına dönmemeli, aksi halde ayetin içine dahil olur.
Ebi Umame el Bahili’den
şöyle rivayet edildi: Ramazan gecelerini (teravihle) kaim
olmayı ihdas ettiniz, size farz edilmemişti. Ancak size oruç farz edildi. O
halde geceyi kıyama devam edin. O halde bunu yapın ve terk etmeyin, zira Beni
israilden bir topluluk, Allahın kendilerine yazmadığı bir bid’ati ihdas
etmişlerdi, Allahın rızasını taleb etmek için ihdas etmişlerdi, fakat hakkına
riayet etmediler. Bu terkleri yüzünden Allahu teala onları ayıpladı….
Devamla: Ayette, insanlardan
uzlet edip evlere ibadet hanelere çekilmeye delalet vardır. Bu durum, zamanın
fesadında, dostlar ve kardeşlerin değiştiği zamanda (hele bu zamanda)
mendubtur. Bu hususta Ahmed’in Müsnedinde Umame el Bahili r.a. nin rivayet
ettiği hadisi şerif zikredilmiştir. (evvelinde geçti)
Âdâbuş Şeria- İbni
Muflih (veya Mufellih): 2/35
İbni Cevzi derki: İslamda
belli bir yere seyahat yoktur. Bu hususta hadisi şerif vardır. İmamı Ahmed r.a derki: Seyahat islamda (makbul) bir şey değildir. Nebilerin ve
Salihlerin fiili değildir. Ayrıca sefer kalbi dağınık yapar, müridin sefere
çıkması doğru değildir, ancak ilim talebi için veya kendisine tabi olunan bir
şeyhi müşahede (buluşmak) için olur.
Terğib ve Terhib:
3/341
Ebu Said’ten r.a rivayetle adamın
biri gelip Resulullaha s.a.v dedi: Ya Resulellah! Bana vasıyet (tavsiye) et.
Buyurdu: “Allahtan sakın, zira takva, bütün hayırları cem eder. Allah yolunda
cihada sarıl, zira o, müslümanın rehbaniyyetidir. Allahın zikrine sarıl, Kur’an
okumaya sarıl, zira bu senin için yeryüzünde nurdur, senin çin gökte zikirdir.
Lisanini hayırdan başka şeylerden koru. Zira bununla şeytana galib olursun.” (Taberani
Ebu Şeyh merfu olarak)
Durrul Mensur: 5/429
Resulullah s.a.v buyurdu: “Ya Osman! Rehbaniyyet bize yazılmadı (farz edilmedi), benim örnek olmam
sana yetmezmi? Allaha yemin olsun ki, içinizde Allahtan en çok korkanınız
benim, onun hadlerini en iyi şekilde koruyanınız benim.”
Resulullah s.a.v buyurdu: “Muhakkak ben, kolay hanif dini üzere gönderildim. Ben, bid’at olan
rehbaniyyet üzere günderilmedim. Dikkat edin! Bir takım kimseler rehbaniyyeti
icat ettiler, üzerlerine farz edilmemişti, fakat hakkına tam olarak riayet
etmediler. Dikkat edin! Et yeyin, hanımlarınıza varın, oruç tutun, iftar edin,
namaz kılın, uyuyun, zira ben bunlarla emredildim.”
Netice: Şu ayetin,
kimler hakkında olduğunu, hangi fiillerinin medhe layık, hangisinin
zemmedildiği gördükten sonra, hadisi şerifler ve alimlerin açıklamalarıyla
hayırlı bir işin farz olmadığı halde yapılarak adet edilmesi ve ona devam edilmesinin
makbul olduğunu da bildikten sonra; itikad ve amel cihetinden islama sünnete
muhalif olmayan işlerin reddedilemeyeceği aşikar olmuştur.
O halde Müslümanların
kıldığı gibi kılan, kıblesine yönelen, kestiklerini yiyen kişinin Allah ve
resulünün zimmetinde olduğunu da bildiğimize göre, Müslümanların asırlarca
güzel gördüğü bir yolu kim inkar edebilir ve islamda yeri yoktur diyebilir.
Terikat/tasavvuf
erbabı; itikadı ehli sünnettir. Namazı cemaatle kılar. Nafilelere düşkündür.
Çok zikreder. Sadaka verir. Güzel söz söyler. Akraba ve komşu hakkını gözetir.
Sevdiğini Allah için sever. Geceleri teheccüd kılar, gündüzleri oruç tutar,
evlenir hayırlı evlat yetiştirir, İslami hizmetlere katılarak mal ve canla
cihad eder, nefsini tezkiye için bir Allah dostuna bende olur.
Bid’atlere dalmış olan
tarikatleri red ederiz. Raks ve deveran eden, tasavvuf musikisi deyip ney kaval
def çalan, zikirde sallanıp hareket eden, babadan oğula post devreden, yani
temeli ehli sünnete dayanmayan yolları biz de kabul etmiyoruz….
Aradaki farkı anlamak
için Nakşibend, k.s. İmamı Rabbani k.s. Halidi Bağdadi k.s. gibi önemli
şahsiyetlerin itikad ve amelini açıklayan eserlere bakmanız yeterlidir, her ne
kadar tasavvufi ve manevi konuları anlamasanız da, inkar etmenize de sebeb yok,
zira kişi anlamadığı şeyi ekserde inkar eder….
Selamlar… devam edecek….
< Önceki | Sonraki > |
---|