-V-
Vahdet: Birlik. Gerçek bir sadece Allahu tealadır. Zat’ı ve sıfatlarında eşi ve
benzeri yoktur. Vahdeti vucud ehlinin
iddia ettiği bütün eşyanın, O’nun aynısı olması ve bir olmaları, O’ndan başka
varlığın olmaması manası ehli sünnete zıttır. Sekir halinde oldukları için
mazur tutulurlar, fakat ayık kafa ile bunu söyleyen dinden hariç olur.
Vahiy: Allahın kelamını, peygambere gizliden bildirmesi. Kur’an vahyi
ilahidir, beşer sözü değildir.
Vahşet: Yabancılık hali, yalnız yaşama hali. Korku ve dehşet.
Vakf: Allah için bir bina veya araziyi bağışlamak.
Vakı’a: Olay, rüya-zuhurat. Hariçte olan gerçek.
Vakıf: Olaydan haberdar olan.
Varid: Gelen, inan feyizler ve marifetler.
Vasıf: Sıfat, nitelik.
Vasıta: Aracı, sebebler.
Vecd: Bulmak. Manevi çoşku hali.
Vech: Yüz, zat. Vehim: Kuruntu, hayal.
Veladet: Doğum.
Velayet: Velilik. İlahi yakınlık, dostluk.
Vera’: Takva, şüphelilerden bile sakınma hali.
Vera: Öte. Allah, ötelerin ötesinde.
Veraset: Miras yoluyla bir şeyi elde etmek. Alimler peygamberlerin
varisle-ridir, onlardan veraset yoluyla ilim ve marifetleri elde ederler.
Vesile: Aracı. Allah’a yakınlık için tututnulan aracı veya sebeb. Bu bir ibadet
olabilir veya Allahın sevdiği bir dostu olabilir.
“İşlerde hayrete düşerseniz, kabir ehlinden yardım talep
ediniz.”
Manasındaki hadisi şerife göre, Allah katında makbul olan
kimseleri, muradların tahakkukunda vesile etmek uygun olur.
Vesvese: Fısıltı, kuruntu. Şeytanın kişiye attığı kötü tavsiyeler.
Virane: Harabe yer. Zikir ehli olmayan kalb viranedir.
Vird: Günlük dua ve zikir vazifeleri. Çoğulu evrad gelir.
Vucud: Varlık, mevcut olmak.
Vuslat: Mevla’ya kavuşmak.
Yad-daşt: Hatırda tutmak, unutmamak. Her halde Mevla’yı unutmamak.
Yad-kerd: Hatırlamak, zikretmek. Belli sayıdaki zikir dersini yapmak.
Yakaza: Uyanıklık hali.
Yakin: Kesin bilgi. Şüphesizlik. Görür
gibi olma hali.
Ye’s: Ümitsizlik. Mevlaya ulaşmaktan umudu kesilmek.
Zecr: Engellemek, men etmek.
Zahid: Sofu, dünyadan alakayı kesmiş.
Zahir: Dış, açıkta olan. Belli olan.
Zaviye: Tekke.
Zelle: Ayak kayması, sallantı. Kusur gibi olan hafif sarsıntılar.
Zevaid: Fazlalıklar. Fazladan olan şeyler.
Zevk: haz, lezzet. Manevi lezzet.
Zıll: Gölge. Bir şeyin aslı olmayan. Allahu tealanın sevgi sıfatının zılli,
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hakikatıdır, teayyünü evvel dir, zira
ilk belirendir. Aklı evvel de (aklı u’la) denilir, zira bu zuhuru ilk kabul
eden odur.
Zındık: Sapıtmış, dinsiz.
Zikir: Hatırlamak, gafleti kovmak.
Zillet: Alçaklık, düşüklük.
Zinde: Uyanık, diri.
Zıya: Işık, nur.
Zuhul: Kendinden geçmek, haberdar olamamak.
Zulum: Haksızlık,
Zulmet: Karanlık.
Zühd: Sofuluk. Dünyaya ilgi duymamak.
Zünnar: Papazların bellerine bağladıkları ibadet kuşağı.
Bir müslüman kendi ihtiyarı ile bunu kullanırsa kafir olur.
< Önceki | Sonraki > |
---|