İBRAHİM A.S.'I KUR'AN NASIL TANITIYOR ?
İbrahim aleyhisselamın, güya üç dinle alakası olduğu iddiasını ortaya atanlar, İbrahimi dinler demekle İslamı, hıristiyanlığI ve yahudiliği birbiriyle irtibatlı ve perygamberlerin babası sayılan İbrahim aleyhisselam tarafından makbul olduğunu iddia etmekle, şu yüce peygambere ve onun izinden gelen Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur’ana, farkında olarak veya olmayarak büyük bir iftira atmış olmaktadırlar.
Biz ehli sünnet mensubları, bu hususta bilgimiz ve imkanlarımızı kullanarak
sizleri meselenin aslından makbul tefsirlerden alıntı yaparak haberdar etmeyi
üzerimize bir dini vecibe addetmekteyiz. İnşaallah nasibi olan istifade eder,
diğerleri de meydanı boş bulmasınlar, hakkı ve hakikatı bilenler ve savunanlar
ölmedi, Allahın izniyle cihad kıyamete kadar bakidir, akıbet takva ehlinindir.
Ali İmran suresi
ayet: 65 Kurtubi Tefsiri:
“Ey Kitap ehli!
İbrahim hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Tevrat da İncil de ondan
sonra indirilmiştir. Aklınız ermiyor mu?”
Yüce Allah'ın "Ey
Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin münaşaka ediyorsunuz?"
Bu âyet-i kerime, yahudi
ve hıristiyanların her birisinin, İbrahim'in kendi dinleri üzere olduğunu
iddia etmeleri üzere nazil olmuştur. Yüce Allah onları, yahudiliğin de
hıristiyanlığın da ancak İbrahim'den sonra ortaya çıktığını belirterek
yalanlamaktadır.
İşte yüce Allah'ın: "Halbuki Tevrat da
İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir" buyruğu bunu ifade
etmektedir.
ez-Zeccâc der ki: Bu
âyet-i kerîme yahudi ve hıristiyanlara karşı getirilen en açık bir delildir. Çünkü
Tevrat da İncil de ondan sonra indirilmiştir ve bunlarda bu dînlerden
birisinin olsun adı geçmemektedir. Halbuki İslâm adı bütün kitaplarda vardır.
Denildiğine göre;
ibrahim ile Mûsâ (ikisine de selam olsun) arasında bin yıl, Hz. Mûsâ île Hz.
İsa arasında da aynı şekilde bin yıl vardır.
66. ayeti kerime
“Haydi siz, bilginiz
olan şey hakkında münakaşa ettiniz diyelim. Ya bilginiz olmayan şey hakkında
niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız;
1- Yahudi ve
Hıristiyanların Bilgisizce İddiaları:
"Haydi siz bilginiz
olan şey hakkında münaşaka ettiniz diyelim." Yani Muhammed (sav) hakkında
münakaşa ettiniz, kabul edelim. Çünkü onlar kitaplarında Hz. Peygamber'in niteliklerine
dair buldukları bilgilerle onun peygamber olduğunu biliyorlar fakat bâtılı
ileri sürerek onun hakkında tartışıyorlardı.
"Ya bilginiz
olmayan şey hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz?" Bundan kasıt da Hz. İbrahim'in
yahudi veya hıristlyan olduğunu iddia etmeleridir.
2- Bilgisizce Tartışmak:
Âyet-i kerimede bilgisi
olmayanlara tartışmanın ve konu ile ilgili yeterince araştırması bulunmayan
kimsenin o konuda tartışmasının yasak kılındığına dair delil vardır. İşte yüce
Allah: "Haydi siz bilginiz olan şey hakkında münakaşa ettiniz diyelim, ya
bilginiz olmayan şey hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz?" diye
buyurmaktadır.
Bununla birlikte bilen
ve yakîn sahibi olan kimsenin tartışacağına dair de emir varid olmuştur. Yüce
Allah: “onlarla en güzel yol hangisiyle onunla mücadele et" (en-Nahl,
16/125) diye buyurmaktadır.
Peygamber (sav)'dan
rivayete göre ona bir adam gelip oğlunun kendisinden olmadığını belirterek
şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, benim hanımım siyah bir çocuk doğurdu. Bunun
üzerine Peygamber (sav) ona: "Senin hiç deven var mı?" diye sorunca
adam: Evet, diye cevap verdi. Hz. Peygamber: "Bu develer ne renk?"
diye sorunca: Kırmızı diye cevap verdi. Hz. Peygamber tekrar: "Aralarında
rengi siyaha çalanları da var mı?" diye sorunca adam: Evet dedi. Bu sefer
Hz, Peygamber: "Peki, bu renkte olanlar nereden geldi?" diye sordu.
Adam: Olur ki bir damarı çekmiş ve o renkte olmuştur. Bu sefer Rasûlullah (sav) şöyle buyrudu;
"Senin bu çocuğun da bir damara çekmiş de böyle gelmiş olabilir."
İşte bu, Rasûlullah
(sav) tarafından tartışmanın gerçek mahiyetine dair verilmiş ve delil
getirmenin açıklanmasını ortaya koyan oldukça önemli bir örnektir.
67. ayeti kerime:
“İbrahim ne yahudi ne
de hıristiyan idi. Fakat o Hanif bir müslüman idi. O müşriklerden de değildi.”
Yüce Allah, Hz. İbrahim'i
yahudi ve hıristiyanların yalan iddialarından tenzih etti ve onun Hanîf olan
müslümanlık üzere olduğunu, asla müşrik olmadığını beyan etti.
Hanîf ise: Allah'ı birleyen, hacceden, kurban kesen,
sünnet olan ve kıbleye yönelen kimse demektir.
Sözlükle Müslim İse
yüce Allah'ın emrine zilletle boyun eğen, O'na itaat eden demektir.
68. ayeti kerime:
“Doğrusu İbrahim'e en
yakın olanlar, elbette ki ona uyanlar, bu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah
da mü’minlerin velisidir.”
İbn Abbas der ki: Yahudilerin başkanlarının: "Allah'a
yemin ederiz ya Muhammed, sen de bilirsin ki, insanlar arasında senden de
başkalarından da İbrahim'in dinine en yakın olanlar bizleriz. Çünkü o yahudi
idi ve sendeki bu durumun tek sebebi kıskançlıktır" demeleri üzerine yüce
Allah bu âyet-i kerimeyi indirdi.
"Evlâ: En yakındın anlamı en layık, en çok
hak sahibi demektir. Bunun yardım ve destek vermek suretiyle olacağı söylendiği
gibi, delil ile de olacağı söylenmiştir.
Elbette ki dini ve
sünneti üzere olup ona uyanlar, bu peygamber tek başına ayrıca zikredilmesi ona
tazim içindir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
İbn Mesud'dan rivayet
edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur; "Şüphesiz her bir
peygamberin sair peygamberlerden velileri vardır ve onlar arasından benim
velim, atam ve Rabbimin Halili olan (ibrahim-as-)dır." Daha sonra Hz.
Peygamber: "Doğrusu İbrahim'e en yakın olanlar, elbette ki ona İman
edenler, bu Peygamber ve iman edenlerdir..." âyetini okudu.
69. ayeti kerime:
“Kitap ehlinden bir
taife sizi saptırmak istedi. Halbuki onlar kendilerinden başkasını
saptıramazlar da farkında değildirler.”
Bu âyet-i kerime Muâz b.
Cebel, Huzeyfe b. el-Yemân ve Ammâr b. Ya-sîr'i, Nadiroğulları ile Kurayza ve
Kaynukaoğullarına mensup yahudilerin kendi dinlerine çağırmaları üzerine nazil
oldu.
Bu âyet-i kerime yüce
Allah'ın: "Kitap ehlinden pek çok kimse hak kendilerine besbelli
olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra
kâfirler olarak geri döndürmek isterler..."(el-Bakara, 2/109!) âyetine
benzemektedir.
Bu görüşe göre
"Min" "...den" teb'iz (kısmîlik) ifade etmektedir. Ayrıca
bütün Kitap ehlinin böyle olduğu da söylenmiştir. O takdirde bu edat cinsin
beyanı için olur,
"Sizi saptırmak
İstedi"; yani İslâm dininden döndürmek, ona aykırı davranmak suretiyle
sizi masiyete sürüklemek istediler, demektir.
İbn Güreye der ki:
"Sizi saptırmak istedi" helake götürmek istediler, anlamın dadır.
"Halbuki onlar
kendilerinden başkasını saptırmazlar" buyruğunda bir olumsuz luk ve bir
olumluluk vardır." ... da farkında
değiller." Yani bizzat rnü'minleri saptırma amacına ulaşamayacaklarını
akıl edemiyorlar.
"Farkında
değiller"in İslâm'ın doğruluğunu bilmiyorlar. Halbuki bunu bilmeleri
onlar için bir farzdır. Çünkü bu konudaki deliller apaçıktır, belgeler göz
kamaştırıcıdır; anlamında olduğu da söylenmiştir. Doğrusunu en İyi bilen
Allah'tır.
Tefsiri kebirden açıklamalar:
Hz. İbrahim'in Yahudi ve Hristiyanlıkla Münasebeti
"Ey Ehl-t Kitap,
İbrahim hakkında niçin çekişip duruyorsunuz? (Halbuki) Tevrat da, İndi de ancak
ondan sonra indirilmiştir, (buna da) aklınız ermiyor mu?" (Â!-i Imran, 65).
Bil ki yahudiler de
hristiyanlar da "İbrahim bizim dinimizde idi" diyorlardı. Allah Teâlâ
da onların bu iddialarının, Tevrat ve İncil'in Hz. İbrahim'den sonra
indirildiğini belirterek bâtıl olduğunu ve bu sebeple de onun yahudi veya
hristiyan olmasının düşünülemeyeceğini açıklamıştır.
Eğer, "Bu durum siz
müslümanlar için de söz konusudur. Çünkü siz de, İbrahim'in İslâm dini üzere
olduğunu iddia ediyorsunuz. Halbuki İslâm da, Hz. İbrahim'den uzun zaman sonra
indirilmiştir. Eğer siz bu sözünüzden maksadınızın, Hz. İbrahim'in, dinin usulü
(inanç) bakımından şu anda müslümanların üzerinde olduğu mezheb üzere oluşunu
söylemek ise, biz deriz ki: Yahudilerin, "İbrahim bir yahûdi idi"
şeklindeki sözlerinden maksatlarının da, onun yahudilerin üzerinde .oldukları
din üzere oluşunu söylemek; hristiyanların da, "İbrahim bir hristiyan
idi" şeklindeki sözlerinden maksatlarının, onun hristiyanların takib
etmiş oldukları din üzere oluşunu söylemek olması; binâenaleyh Kur'ân'ın Hz.
İbrahim'den sonra nazil olması, onun müslüman sayılmasına nasıl ters düşmüyor
ise, bu izaha göre Tevrat ve İncil'in Hz. İbrahim'den sonra nazil oluşları,
onun bir yahudi ve bir hristiyan olmasına ters düşmeyeceğinin söylenmesi niçin
caiz olmasın?" denilir ise, şöyle cevap verilir:
Kur'ân-ı Kerim, Hz.
İbrahim'in bir Hanîf (tevhid inancında) ve müslüman olduğunu haber vermiştir.
Tevrat ve İncil'de ise, onun bir yahudi veya hristiyan olduğu yer almamıştır.
Binâenaleyh fark ortaya çıkmaktadır. Sonra biz şöylede deriz: Hristiyanların,
Hz. İbrahim'in dini üzere olmadıkları açıktır. Çünkü Hz. İsa (a.s), Hz. İbrahim
zamanında mevcut değildi, dolayısıyla da, Hz. İsa'ya ibâdet, Hz. İbrahim
devrinde kesinlikle meşru değil idi/ Bundan dolayı, Hz. İsa'ya ibâdete
yönelmek, şüphe yok ki, Hz. İbrahim'in dinine uymaz.
Yahudilerin, Hz.
İbrahim'in dini üzere olmayışları da böyledir. Çünkü Hak Teâlâ'nın, Hz. Musa
(a.s) gelmezden önce de insanlara bazı mükellefiyetlerinin bulunduğunda
herhangi bir şüphe yoktur. Yine bu mükellefiyetleri insanlara, yine bir insanın
ulaştırmış olduğunda da şüphe yoktur. Hiç şüphesiz ilâhî teklifleri insanlara
ulaştıranın mu'cizelerle te'yid edilmiş olması gerekir. Aksi halde insanların,
onun getirdiği bu teklifleri kabul etmeleri vâcib olmaz. Bu durumda Hz. İsa'dan
önce nice peygamberler gelmiş ve onların belli şeriatları olmuştur. Bu sebeple,
Hz. Musa (a.s), peygamber olarak gelince, bu durumda onun, ya o şeriatları iyice
yerleştirip uygulamak için geldiği, yahut da yeni bir şeriat getirdiği
söylenebilir. Eğer Hz. Musa, kendinden önceki şeriatları uygulamak için gelmiş
ise, o şeriatların sahibi değil, aksine kendinden öncekilerin şeriatlarını
uygulayan bir fakih gibi olur. Yahudiler ise bunu kabul etmezler. Eğer Hz. Musa
yeni bir şeriat getirmiş ise, kendinden önceki şeriatları neshettiğini söylemiş
olur. Böylece bütün peygamberlerin şeriatlarında neshin olabileceği hükmü
mutlaka yer almıştır. Yahudiler ise neshi hiç kabul etmezler. Bu sebeple
yahudilerin, Hz. İbrahim'in dininde olmadıkları sabit olmuş olur. Binâenaleyh
yahudi ve hristiyanların, Hz. İbrahim'in bir yahudi veya bir hristiyan olduğu
iddiaları geçersiz olmuş olur. Âyetten kastedilen işte budur. Allah en iyi bilendir.
< Önceki | Sonraki > |
---|